Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Parmaklıklar ardındaki DEAŞ | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Benjamin Herman, ölümcül bir saldırının gerçekleşmesinden birkaç ay önce hapsedilmişti. Beyaz tenli bu genç adam ilk kez ceza evine girdiğinde, mayıs ayı sonunda serbest kaldıktan sonra birkaç saat içinde üç kişiyi öldürecek olan bir radikalizm yanlısına dönüşünceye kadar bir Katolikti.

Herman, Belçika’nın Liege kentinde yaklaşık 1 saat süren saldırısı sırasında iki polis memurunu, ardından da çevreye açtığı ateş ile bir sivili öldürmüştü. Saldırgan, aynı şekilde polis tarafından öldürülmeden önce bir okuldaki temizlik görevlisini rehin almış, iki polisi yaralamış ve saldırısı sırasında da “Allahu Ekber” diye bağırmıştı.

Saldırılar hakkındaki gerçeklerin ortaya çıkmasıyla Herman’ın kimliğine dair de yeni ayrıntılar yayınlanmaya başlandı. Aktarılana göre Fransızca konuşan Belçikalı orta sınıf bir ailenin çocuğu olan Herman, cezaevindeyken bir grup radikal İslamcı tarafından etkilenerek düşmanca faaliyetlere maruz kalan bir ülkede terörle mücadele aracı olan demir parmaklıklar ardında radikalleşti.

Brüksel merkezli Egmont Uluslararası İlişkiler Kraliyet Enstitüsü’nden kıdemli araştırmacı olarak görev yapan terör uzmanı Thomas Renard konuya ilişkin yaptığı açıklamada “Terörle ilgili suçlamaların arka planında yer alan çok sayıda kişi yakalanamadı. Hapishanelerde ise bu kadar fazla genci daha önce bir arada görmemiştik” dedi.

Avrupa genelindeki hapishaneler, teröre karşı sürekli olarak gelişen mücadelenin son savaş alanı sayılıyor.

Batı ülkeleri, beş yıldan bu yana binlerce vatandaşının DEAŞ veya Irak ve Suriye’deki diğer radikalizm yanlısı örgütlerin saflarına katılmasına tanık oluyor.

2016 yılından bu yana ise yüzlerce kişi ülkelerine geri dönmeye başladı. Ancak ülkelerindeki durum ve atmosfer değişiklik gösterdi. Zira Avrupa ülkeleri terör saldırıları ve 2016 yılından beri yaşanan mülteci krizi karşısında endişeli hale geldi. Bu çerçevede Avrupalı hükümetler, ülkelerine dönenlere karşı sert tavırlar sergilemeye başladı ve Ortadoğu’ya seyahat eden veya yurtdışındaki radikalizm yanlısı grupları desteklemeye çalışan şahısları cezalandırmak ve hapsetmek gibi sıkı yasalar yürürlüğe koydu. 2016 yılından bu yana savaş veya terör saldırılarına katıldıkları konusunda herhangi bir kanıt bulunamadığı takdirde bazılarının ülkelerine geri dönmesine izin verildi.

Avrupa cezaevlerinde çözüm arayışları

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre uygulanan politikaların ardından Avrupa’da terör saldırılarından ölen kişi sayısında düşüş yaşandı. Ancak Avrupalı yetkililer, cezaevlerinin eğitim merkezlerine nasıl dönüştürüleceği konusunda yeni bir sorunla karşı karşıya kaldı. Belçika ve Hollanda’dan Almanya ve Fransa’ya gelen kolluk görevlileri, eğitim programlarının uygulanması ve radikalizm yanlılarının hücre hapisleri konusundaki sorunları çözmek için çeşitli yollar deniyor. Bu girişimler ise zamana karşı bir mücadeleye dönüşüyor. Zira mahkûmların çoğu iki yıldan kısa bir süre zarfında özgürlüklerine kavuşuyor. Ülkedeki büyük cezaevlerinde radikalizm yanlısı mahkûmların tedavisinde çalışan Belçikalı bir yetkili, “Sürelerinin sonuna yaklaşıyorlar. Onları serbest bırakmaktan başka seçeneğimiz yok” açıklamasında bulundu.

İsminin verilmemesini isteyen bir diğer yetkili ise “Bazıları canlı bomba olabiliyor” dedi.

Brüksel’in güneybatısında ağır güvenlik önlemleri çerçevesinde korunan Arlon Hapishanesi, bir zamanlar suçluların yanı sıra çocuk katili Marc Dutroux’un da tutulduğu en kötü cezaevlerinden biri.

Hapishane bugün, Belçika’nın en radikal mahkûmlarla mücadele etmek üzere özel hücrelere sahip iki cezaevinden biri olarak anılıyor. Özel hücrelerde Belçikalı yetkililerce tehlikeli olarak sınıflandırılan erkek suçlular tutuluyor. Burada tutulan mahkûmların sayısının ise geçtiğimiz aya kadar 13 olduğu ifade ediliyor.

Bu hücrelerdeki tutukluların yalnızca belirli saatlerde ve sıkı denetim altında hücre hapsindeki diğer mahkûmlarla görüşmelerine izin veriliyor.

Hücre hapsi, Belçika hükümetinin radikalizm yanlısı mahkûmlarla başa çıkma konusunda yürüttüğü yeni yaklaşımın temel unsurunu oluşturuyor.

Söz konusu mahkûmların terörizm ile suçlanmadığı, hüküm giymediği hatta belirli bir suç tarihlerinin de olmadığı ancak hapishane içerisindeki diğer mahkûmları radikalizme çekebilme yeteneklerine sahip olduğu belirtiliyor. Bu sebeple de bu mahkûmlardan korkulduğu ifade ediliyor.

Sharia4Belgium (Belçika İçin Şeriat) örgütü kurucusu Fuad Belkacem’a atfen, hapishanenin birçok duvar ve penceresinde de Belkacem’in ismi yazılı. Fuad Belkacem 2 yıl hapis cezasına çarptırılarak Belçika’daki bir başka hapishaneye konuldu. Örgüt unsurlarından birçoğu Suriye’ye giderek DEAŞ saflarına katılmıştı.

Mahkûmların spor salonlarına, dini inançlarını uygulama özgürlüğü çerçevesinde gitmelerine izin veriliyor. Bazı mahkûmlar ayrıca hapishane bahçesindeki tarım derslerine de katılıyor. Arlon Hapishanesi Başkanı 49 yaşındaki Valerie Lebron yaptığı açıklamada “Diğer mahkûmlarla bir araya geldiklerinde mesleki faaliyetlere katılıyorlar. Kimileri imam olup namaza yöneliyor ve davranışlarını değiştiriyor” dedi. Ancak mahkûmlar, zamanlarının çoğunu ahşap bir yatak, banyo ve lavabo bulunan küçük odalarda geçiriyor. Mahkûmların aylık ücret vermeleri halinde ise hapishane duvarlarına yerleştirilmiş televizyonlar var.

Hapishanede görevlilerinden biri, bir mahkumun spor çantasındaki tespih ve seccadeye dikkati çekti. Daha sonra ise bir Kuran-ı Kerim’e bakmak için durdu. Görevli, “Burada Kuran’ımız var. Bu durum sorun değil” dedi. Hapishane politikasına atıfta bulunan görevli, “Ancak bu yasak bir kopya. Bu yüzden içeri sokulmasına izin veremeyiz” ifadelerini kullandı. Söz konusu Kuran’da radikalizme dair bazı yorum cümleleri bulunuyordu. Aynı şekilde görevli, hapishane yetkilileri tarafından radikal olduğu düşünülen bir din adamının konuşmalarının yer aldığı bir CD’ye de el koydu. Görevli duruma ilişkin şunları söyledi:

“Bu durum, mahkûmun radikal bir yaklaşıma maruz kaldığını gösteriyor. Onu takip ediyoruz. Temas kurduğu, tanıdığı kimseleri izliyor ve okuduğu kitapları inceliyoruz. Onun hakkında daha fazla bilgi edinmeye çalışıyoruz.”

The Washington Post