Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Patrik Rai’nin Avn ve Berri’ye mesajı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

“İstifa gerekçelerini destekliyorum… Avn ve Berri arasında diyalog kurulsun.” Bu sözler ve daha fazlasını söyledi Patrik Rai Prens Muhammed bin Selman bin Abdulaziz’in davetlisi olarak Suudi Arabistan’a yaptığı tarihi ziyarette.

Patrik ekledi: “Hariri en kısa sürede geri dönüyor.Suudi liderliği Lübnan’a olan desteğini tekrar gösterdi. Ben sadece istifa gerekçeleri hakkında ikna olmuş değilim. Aynı zamanda Avn ve Berri arasında diyalogun olmasını istiyorum. Hariri istediği vakit Lübnan’a dönebilir!”

Modern zamanlarda Suudi Arabistan’a gelen ilk büyük Hıristiyan din adamı, 1974’te ziyaret eden Patrik 4. İlyas’dı. Fakat bu ziyaret, Kralın davetiyle gerçekleşmedi. İslam zirvesi konferansı bağlamında Hıristiyan-İslam ilişkilerindeki samimiyeti kanıtlamak dışında belirli bir mesajı yoktu. Ancak o zamandan beri nehrin altından çok sular aktı ve yiyecekleri koruyan tuz bile koktu:

Ey Alimler topluluğu, ey bu ülkenin tuzları! Tuz kokarsa kim tuzu onaracak?!

Bu nedenle, Patrik Rai’nin, dengesizliği gidermek, kopan bağları birleştirmek ve işleri normal hale getirmek için yaptığı hamle, Lübnanlı ve Suudilerin çok değer verdiği bir çabadır. Patrik Rai ne dedi? Ve kime konuşuyor? Cumhurbaşkanına ve Meclis Başkanı Berri’ye. Çünkü onlar uzlaşının diğer taraflarıdır. Başbakan Hariri, Mustakbel TV’de Paula Yacoubian ile yaptığı röportajda, Cumhurbaşkanı ile istişare etmek ve onunla gerçek bir uzlaşmaya varmak istediğini, sorunun malum partinin Yemen’e müdahalesiyle sınırlı olduğunu söyledi! Patrik, istifanın tek bir sebebi değil, birçok sebebi olduğunu ve diğer tarafların bir şey olmamış gibi kutsal suyla el yıkamasının doğru olmadığınıbelirtti. Bilakis Haririnin kastettiklerinin söyledikleri ile sınırlı olmadığını ve önemli olanın General, genel sekreter ve kıymetli damat baskısı altında tekrar ülkesine dönmesi! olduğunu söyledi. Ancak işler bu noktada durmadı ve bundan dolayı General, Dışişleri Bakanı Cibran Basil’i suçlular! hakkında daha fazla baskı yapmak için Fransa’ya gönderdi. Sanki sorunun kökeninde kendisi ve kayınpederinin olduğunu bilmiyordu!

Neredeyse Şüpheli beni alın diyecek! Hariri’yi savunur gibi yapan Hizbullah’ın lideri, işlediği cürümleri unutmuş gibiydi.

Bu kişi 2006’ya kadar döndü ve Suudi Arabistan’ın olayları tırmandırdığını, kendi partisine savaş açtığını iddia etti. Hepimiz biliyoruz ki Kral Abdullah ve Suud el Faysal olmazsa, ateşkes sona ermeyecek ve 1701 numaralı BM kararı kabul edilmeyecekti. Kral Abdullah olmasaydı, ülkede yeniden yapılanma gerçekleşmiş olamayacaktı. Bu ilk kez de değil, Suudi Arabistan’ın Lübnan’ı yeniden inşa ettiği dördüncü ya da beşinci hamle. Altyapı inşasından önce burada mezhebi uzlaşmadan doğan insani ve siyasi inşadan bahsetmek daha doğru olur. Ve sadece 300,000 Lübnanlı Suudi Arabistan’da ve on binlerce kişi de diğer Körfez ülkelerinde çalışıyor. Gerçek bu iken Suudi Arabistan’a “İranlaşmış” olanların verdikleri karşılık, ‘Lübnan ve kendilerinin emniyetini tehlikeye atmak’ oluyor.

Alternatif olarak da Cumhurbaşkanı ve damadıyla beraber azınlık ittifakı adıyla beraber hareket etmeyi dillendiriyorlar. Tek problem olarak da ‘istikrarı korumak için İran’ın güdümüne girmenin tek çözüm olduğu’ hususunda Lübnanlıları ve Arapları nasıl ikna edeceklerini görüyorlar. Aşağılanma ve boyun eğme, tamamen teslim olmadan sanki tamamlanmış olmayacak! Suikastlar geri dönecek ve cumhurbaşkanı direniş eksenine daha fazla destek vererek, daha fazla sevecenlik yapmak zorunda kalacak. Ancak gel görelim ki, Suudi Arabistan ve diğer Araplar suçlu!

Patrik’in ziyareti neden geçmişe ve geleceğe ilişkin bir cesareti, farkındalığı ve basireti temsil ediyor? Çünkü Nasrallah, Cumhurbaşkanı ve damadı, arzulanan çözümü inşa etmek için ne bir duvar ne de tavan bıraktı. Lübnan sınırlarını korumak için konan 1701 numaralı BM kararına şüpheci yaklaşım ve 2008’den önce Beyrut’un parti tarafından işgal edilmesini desteklemekten, zaman zaman Taif anlaşması ve Anayasa’ya karşı saygısızlığı ilan etmeye, devlette ve kamu hizmetinde mezhepsel mezhepçiliğe, makul olmayan bir seçim yasasını onaylamaya, Gerilla savaşında resmi orduya Hizbullah’ın eklemlenmesine, kendi çıkarlarını geri bırakma ve tarafsız kalma ilkesini unutarak, Arap güvenliğini tehdit eder konuma gelmeye kadar bir dizi yanlışlıklar yapıldı. Hatta bütün topraklar, Arap ülkelerini sabote etmek için bir saha olarak kullandırıldı. Ruhani ise İran nüfuzunun sadece doğu ve Körfez ülkelerine değil, Kuzey Afrika ülkelerine kadar uzandığını hatırlattı!

Patrik, krallığa gitti ve antlaşmanın yükünü -bir yılda yapmak kaydıyla- hem kendi hem de Lübnanlıların omzuna yükledi. Suudi Arabistan’daki istifanın açık ve objektif nedenleri olduğunu söyledi. Uzlaşının taraflarının, yükün büyüğünü taşıdıklarını ve ülkesinin uzlaşıya, kendisinin Lübnan’a inmesi kadar yakın olduğunu hatırlattı. Esasında sorun, Başbakan Hariri’nin ne zaman döneceği değil, zira kısa süre sonra geri dönecek. Bilakis ülke içi dengeleri tekrar sağlama, Lübnan’ı partizan ve mezhep eksenli siyasetten uzak tutma, mezhepsel parti milislerinin Arap güvenliğine-herhangi bir güvenlik değil iki kutsal beldeyi içinde barındıran ülkenin güvenliği- zarar vermesini önleme sorunu var..

Patriğin Suudi Arabistan’ı ziyaretinin tarihi anlamı da işte budur. Hıristiyan- Arap ilişkisi ve bunun uluslararası boyutu, kalıcı bir belge ve garanti mesabesindedir. Dahası, iç savaş sürecinde dahi bu ilişki kesilmedi.Aksine Lübnan’ın geleceğine olan güveni geri vermek ve geri kalan dinamikleri korumak için arttı. Hafız Esad ile bile, krallık, Hıristiyanlar lehinde ağırlığını koydu. Önceden patrik Sefir’e oldukça kıymet verdikleri gibi, Patrik Rai’ye de şimdi ve gelecekte kollarını açmışlardır. Bu, bölmeyen ve mezhebi ayırım yapmayan, alay etmeyen, ikiyüzlü davranmayan ve korku salarak, o veya şu azınlığın koruyucusu olarak kendini görmeyen Arap-İslam koludur. Tek bir mensubiyetimiz var, bu mensubiyeti ihlal edenler onun varlığını ihlal ediyor!

Patrik Rai, düzeltme, sürdürülebilirlik, güven tazeleme ve kardeşliğin yeniden başlatılması gibi tarihi bir sorumluluk üstlendi. Patriğin açtığı yol ve gösterdiği ışıkla, ortak yaşam çerçevesinde bir uzlaşıya varmak, Lübnan halkına kalmıştır. Eğer uzlaşı ortak yaşam çerçevesine dayandırılırsa, ablukaya alınma veya hedef haline gelmeye alan bırakılmamış olur. Çünkü herkes birbirini kolluyor olacaktır. Ancak kendini hep üstün tutan sloganlara gelince, Lübnanlı yurtsever bunu kaldıramıyor. Bu veya şu taraf yalan söyleyebilir, yapmacık davranabilir. Ancak Patrik, yapmacık davranmayan, babalarının günah ve zulümlerini! çocuklara yüklemeyen bir anlayış ve duruşu Suudi-Lübnan ilişkilerinin merkezine koyarak, ilişkilere iyi bir seviye kazandırdı.

Bu İki yönlü bir denklemdir: Tarafların afiyette olduğu ancak Arapların hedef haline getirildiği bir rejim Lübnan’da uygulanmaz. Aynı şekilde, Arapların hedef haline getirildiği ancak diğer Lübnanlıların afiyette olduğu! bir rejim de uygulanamaz. Bu, Hariri’nin Riyad’daki istifası ve Patrik Rai’nin Suudi Arabistan karşısındaki tutumundan öğrenilmesi gereken derstir.

Azınlıkların ittifakını, İran ve Suriye rejimiyle işbirliğini seslendiren bir grup resmi Hristiyan zevat var. İşte Marunî Patriği, Suudi Arabistan’a, yalnızca Araplar ve Müslümanlarla beraber yaşanabileceği mesajını veriyor.