Suudi Arabistan’ın güvenliğini ve çıkarlarını savunmak için hem askeri hem de diplomatik olarak bölgede çatışma noktalarına girmesi, yeni oyuncunun son dakikalarda maça girip rekor sürede rakip kaleye şut atmayı başararak rahip kalenin ağlarını tehdit etmesi gibi. Şiddetli rahatlıktan dolayı kalecisinin uykuda horladığı İran kalesinin ağları, yıllardır sessiz kaldıktan sonra Suudi Arabistan’ın şutlarıyla uyanıyor. Hatta İran’ın iç istikrarını ve Arap şehirlerindeki konumunu muhafaza etmesinin maliyeti, pazar satışlarından daha pahalı oldu.
Bugün İran, iki seçenek arasında bulunuyor: Ya içine doğru çekilip kendi halkıyla ilgilenecek ya da dışarıdaki konumunu koruyarak kasasını tüketmeye devam edecek.
Çalkantıların patlak verdiği İran’ın içerisinden başlayalım. İç cephenin sakinleştiği son gösterilerin üzerinden 9 yıl geçtikten sonra İran, içeriden ilk defa endişeleniyor. İçişlerine müdahale edildiği konusunda İran’ın şu ana kadar suçladıklarının sayısı, aralarında Suudi Arabistan’ın da bulunduğu 11 “suçlu”ya ulaştı.
Rejimin alternatifleri küresel düzlemde hareket etmeye başladı. Şah Rıza Pehlevi, oğlu aracılığıyla siyaset meydanını yeniden işgal ediyor. Uluslararası basında yer alıyor. Onu Al Arabiya kanalında izliyoruz. Ali Hamaney’in Ayetullah’ın makamına geçmek için uygun olmadığını ve İran halkını kandırdığını kanıtlayan eski bir video kaydı ortaya çıktı.
İranlılar, ilk defa Hamaney’in fotoğraflarını ayaklarıyla çiğneyip yaktılar ve paraların vekâleten savaşan Arap milislerine dağıtılması yerine kendilerine önem verilmesini istediler.
İran içerisindeki olaylarla ilgili sahne bu şekilde. İran’ın yurt dışındaki vekilleriyle ilgili sahneye gelince Suriye muhalefeti, sahada yeniden aktif olmaya başladı. Herkes Esed’in rahat bir nefes aldığını ve savaş sonrası süreç için müzakere yaptığını düşünürken Suriye rejimi; El-Suhne, Maadan, El-Meyadin, Ebu Kemal ve Deyr-i Zor şehirlerinde ağır kayıplar verdi.
Özellikle Cobar çatışmalarında Esed’in müttefikleri olan Hizbullah, Rusya ve İran arasında anlaşmazlıklar çıkmaya başladı. Öyle ki bu çatışmalarda Rus güçleri, İran’a bağlı Dördüncü Tümen birliklerini (stratejik gözlemevi) kovdu. Suriye muhalefeti, yeni insansız hava araçları (İHA) elde etti. Bu da Rus güçlerinin varlığı için büyük bir tehlike oluşturuyor.
Açıkçası Suriye rejimi, Rusya’nın ele geçirdiği toprakları muhafaza etmek için çok zayıf bir durumda. Bu da Hmeymim Hava Üssü’yle Tartus Deniz Üssü konusunda Rusların endişelenmesine yol açıyor. Çünkü İHA’lar, bu iki üsse saldırı düzenledi.
DEAŞ’ın kalıntıları, Suriye ve Irak’a yeniden döndü. Belirli bölgelerde de olsa eski konumlarını tekrar kazanmak için faaliyet göstermeye başladılar.
İran, şu ana kadar ateşin tutuştuğu yerlerde büyük bir bedel ödüyor. Bu durum, söz konusu yerleri muhafaza edip buralarda kalmayı maddi ve siyasi bakımdan külfetli bir hale getiriyor. Bunun sonuçları da İran’ın içerisine yansıyacaktır.
Diğer yandan Ali Abdullah Salih’i öldürmelerinden sonra Husiler, sahada büyük kayıplar veriyor. Bu da Husilerin uluslararası denizciliği tehdit etmelerine ve Suudi Arabistan’a füze fırlatmalarına neden oldu. Aynı şekilde bu, İran’ı Yemen’de kazandığı mevkileri savunmak için füze kaçakçılığı yapmaya sevk ediyor.
Irak ve Lübnan önümüzdeki mayıs ayında parlamento seçimlerine gidiyor. Bu seçimler aracılığıyla söz konusu bu iki devlette İran’ın nüfuz alanı belirlenecek. Hizbullah, Irak’ın yanı sıra iki Arap başkenti olan Beyrut ve Şam’da İran’ın kazanımlarını korumak için yıllık 6 milyar dolara mal oluyor. Seçimler aracılığıyla bu yerlerde İran nüfuzunun azalıp azalmayacağı konusunda net bir tavır sergilenecek mi?
Irak’ta seçimlere katılacak olan İran partilerine sivil görüntü vermek için sarığı çıkarıp arka saflara çekilme ve efendileri öne geçirme hilesi başarılı olacak mı? Yoksa Irak halkı, derisi değişse bile bu cemaati kimin yönettiğini biliyor mu?
Haydar İbadi, silahlı milislere sahip partilerin aday gösterilmesini engelleyebilecek mi? Burada İran’a karşı koyup İran’ın adaylarını men ederek ya milislerden ya da adaylıktan vazgeçmeleri konusunda onları iki seçim arasında bırakabilecek mi?
Önceden Ulaştırma Bakanlığı görevinde bulunan ve şu an Temsilciler Meclisi’nde üye olan Hadi el Amiri, Bedir Örgütü’nün yönetimini elinde bulunduruyor.
Nuri Maliki ve Irak Davet Partisi’yle sağlam ilişkilere sahip olan Kays el-Hazali, Asaib-i Ehl-i Hak grubuna liderlik yapıyor.
Davet Partisi’nin önceki lideri ve Irak parlamentosunda eski milletvekili mühendis Ebu el-Mehdi ise, Haşdi Şabi’nin en önemli liderlerinden birisi sayılıyor.
Haşdi Şabi milislerinin en önemli destekçilerinden birisi olan Ebu’l-Fazl Abbas güçlerinin genel sekreteri Evs el-Hafaci, 2010 yılına kadar Sadr Hareketi’nin kutuplarından birisiydi.
Lübnan’da Hariri ve Caca ittifakı, Hizbullah’ın koltuk sayısını azaltmada başarılı olacak mı? Hizbullah nüfuzuna karşı koymak için Avn hareketini bu ittifaka katmaya, geçmiş sayfaları kapatmaya ve ikili anlaşmazlıkları sonlandırmaya yönelik çabalar başarılı mı yoksa başarısız mı olacak? Hizbullah, koltuklarını korumak için daha fazla İran parasına ihtiyaç duyacak mı? Bunları gelecek günler gösterecek.
Arap ve hatta İran sahası, artık İran rejimine bırakılmış değil. Suudi oyuncunun Kararlılık Fırtınası’na girmeden önce olduğu gibi meydan, İran rejimi için hazır bir vaziyette değil.