Moskova: Raed Jabr
Rusya’daki başkanlık seçimlerinin sonuçları Vladimir Putin’in iç ve dış politikada karar alma süreçlerine önemli etkileri olacak iki büyük başlıktaki hamlelerinin başarısını ortaya koydu.
Her ne kadar Putin’in zaferi şaşırtmadıysa da ilk başarı oylamaya daha önce görülmemiş seçmen katılımını sağlamaktı. Merkez Seçim Komisyonu’nun açıklamalarına göre katılım oranı yaklaşık yüzde 70’e ulaştı. Oylamanın sonucu önceden rahatlıkla tahmin edilebilir olduğu için seçmenlerin sandığa gitmek istemeyebileceği endişe uyandırmıştı. Aynı şekilde artan geçim kaygısı da bu çekimserlikte etkiliydi. Ancak Kremlin’in düzenlediği ve siyasi partilerin, sendikaların ve resmi haber kanallarının katkı sağladığı geniş çaplı kampanya, katılım oranını ciddi anlamda değiştirdi. Seçim merkezleri Rusya için oldukça şaşırtıcı sayılabilecek uzun kuyruklara sahne oldu.
İkinci başarı ise Putin’in geçen seçimlerdeki yüzde 63.5’lik oy oranını bu seçimlerde yüzde yüzde 76.6’ya çıkararak konumunu güçlendirmesiydi. Batı’nın büyük baskıları bunda etkili olmuş ve Putin, ‘Güçlü bir devlete güçlü bir lider’ sloganıyla yola çıkarak başka herhangi bir liderin artan baskılara karşı koyamayacağı konusunda gözdağı vermişti. Bu baskı gözdağını seçim kampanyasında başarıyla kullandı. Bu bağlamda eski Devlet Başkanı Dmitri Medvedev ve onun 2008-2012 yılları arasındaki dönemde Libya krizinde Batı’ya büyük tavizler vermesi örnek olarak kullanıldı. Buna ek olarak sosyal iletişim ağlarında ‘Rusların içerideki geçim koşullarına göğüs gerebileceklerini ancak ülkelerine karşı aşağılayıcı bir muameleye asla tahammül edemeyeceklerini’ dillendiren geniş ölçüde bir halk birliği oluşturuldu.
Bazı ülkelerin liderleri dördüncü kez seçimleri kazanmasından ötürü Putin’i kutladı. Çin, ilişkileri en üst düzeye çıkarma sözünü verirken Almanya diyalog zeminini korumanın gereğine vurgu yaptı.
Almanya Şansölyesi Angela Merkel dün, seçimleri tekrar kazanan Putin’e bir tebrik mesajı gönderdi. Mesajında iki ülke ilişkilerindeki meydan okumanın üstesinden gelebilmek için diyalog zeminin korunmasının gerekli olduğunun altını çizdi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da telefonla aradığı Rus mevkidaşına ‘ülkenin siyasi, ekonomik, toplumsal ve demokratik modernleşmesinde başarı dileklerini’ sundu. Macron, Elysee’nin yayınladığı açıklamada da ‘Rusya, Fransa ve Avrupa arasındaki yapıcı diyaloga bağlı kalacağını söyleyerek Avrupa ve Rusya arasında Avrupa kıtası için gerekli görülen işbirliğinin iki ülkenin de yararına olacağını’ yineledi.
Başkan Vladimir Putin, Suudi başkenti Riyad’dan da yeni dönemine dair tebrik mesajı aldı. Hadimu’l Harameyn Kral Selman Bin Abdulaziz, Putin’e kendi ve Suudi Arabistan Krallığı halkı adına tebriklerini ileten bir telgraf göndererek herkesin her alanda teşviki ve gelişmesini amaçladığı ‘iki ülke ve dost halklar’ arasındaki ilişkilerden övgüyle söz etti.
Veliaht Prens Muhammed Bin Selman da yeni başkanlık dönemi için Vladimir Putin’e bir tebrik mesajı gönderdi ve Rus halkı için refah ve ilerleme temennisinde bulundu.
Putin kendi konumunu güçlendirmek için bir silah olarak kullandığı baskıların yönünü değiştirmeyi genel anlamda başardı. Seçim sürecine eşlik eden geniş ihlallere yönelik muhalif söylemlere rağmen suçlamaların nihai sonuçlara etki etmesi zor görünüyor.
Seçim sonuçları tüm muhalif tarafların dahil olduğu bir eleştiri dalgası yarattı. Zira bu sonuçlar Duma’da temsil edilen ‘ılımlı’ geleneksel muhalefet için bile tatmin edici değildi. İktidardaki Birleşik Rusya partisinden sonra ülkedeki ikinci güç olan Komünist Parti, ülke tarihindeki en kötü oy oranlarından birini aldı. Partinin adayı 8.6 milyon seçmen oyu ile yüzde 11.8’de kaldı. 1996’daki adayın elde ettiği 30 milyon oy, 2008’de 13 milyona, arından da 2012’de 12 milyona düşmüştü.
Rusya Liberal Demokratik Parti lideri Vladimir Jirinovski de oyların sadece yüzde 5.6’sını alarak kötü sonuçlar listesinde üçüncü sırada yer aldı ki yüzde 10’luk seçim barajını geçmeyi arzuluyordu.
Bu, ülkedeki siyasi hayatın gerilemesi de dâhil bazı sebeplerden ötürü Rusya’da ılımlı siyasi muhalefetin yokluğunu ortaya koymuştur. Ancak bu tabloya karşılık, duruşuyla Batı’ya yakın olup Putin’in iç ve dış politikalarına muhalif olduğunu açık eden diğer muhalefetin hızlı çöküşünü de gözler önüne serdi. Nitekim seçim sonuçları liberal muhalif aday Ksenia Sobchak ve Yabloka Partisi lideri Grigory Yavlinsky’nin birlikte 2 milyona yakın kişinin oyu elde etmekle beraber herhangi bir atak gerçekleştirmedeki başarısızlığını ortaya koydu. Bu durum, muhalefetin gücünün sokaktaki desteğe kadar düştüğüne işaret ediyor. Zira bu hareket, 2012 meclis seçimleri sonucuna yönelik başlatılan büyük gösterilerde 1 milyondan fazla kişiyi sokağa dökmeyi başarmıştı. En önde gelen muhalif Aleksey Navalnıy’in başkanlık yarışından mahrum bırakılması ve birkaç muhalif figürün yokluğu da bu durumun en etkili sebebiydi. Son yıllarda hapsedilmeleri ya da ülkeden ayrılmaları da muhalefetin zayıflatılmasındaki bir diğer etkendi. Ancak başarısızlığın asıl nedeni safları birleştirememeleri ve sokağa yansıyan gücüne rağmen aralarındaki boğuşmalara meydan vermeleri oldu.
Bu şartlar altında son yıllarda bir sembol kişilik haline gelen Putin’in rekabete karşı koyması ve onların konumunu sarsması son derece doğaldı. Seçimlerden sonra ortaya çıkan soru ise şudur: Putin’in atacağı sonraki adımlar nelerdir? Yeni başkanlık döneminde karşılaşacağı en belirgin sorun ne olacak?
Batı ile ilişkiler
İlk tahminler Putin’in bazı dosyalarda esneklik gösterebileceği yönünde. Ancak Putin, öncekinden daha büyük bir Batı sertliği ile karşılaşacak. Hâlihazırda içerideki cepheyi sağlamlaştırmasıyla birlikte Batı baskısının ve yaptırımlarının artması durumunda daha keskin kararlar alabilir. Bu da demek oluyor ki özellikle başta Suriye ve Ukrayna olmak üzere bölgesel dosyalardaki karşılaşmada yumuşama yerini daha fazla gerilime bırakabilir. Batı’ya karşı keskin ya da doğrudan kışkırtıcı adımlar atmaktan uzak dursa da Rusya politikası, stratejik güvenlik meseleleri, silahlanma ve NATO ile ilişkiler başta gelmek üzere temel dosyalardaki ilişkilerde büyük dönüşümler göstermeyecek. Uzmanlar, İngiltere ile olan ilişkilerde gerilemenin devam edeceğini ve hatta AB ile siyasi düzeyde daha geniş çaplı bir çatışmaya dönüşeceğini öngörüyor. Her iki taraftan da karşılıklı zarar verecek ekonomik yaptırımlara başvurmamaları isteniyor.
Putin dün, seçimlerdeki diğer adaylarla yapılan toplantıdaki açıklamalarında “Bu ve önümüzdeki sene savunmaya yapılan harcamaları düşürme planlarımız var. Ancak bu durum, ülkemizin savunma gücünde bir düşüşe sebep olmayacaktır” ifadelerini kullandı. Fransız haber ajansının aktardığına göre Putin “Silahlanma yarışının hiçbir türünü anlayışla karşılamayacağız” ifadesini kullandı.
Söz konusu açıklamalar bu ayın başlarında ülkenin durumuyla alakalı yaptığı bir konuşma ile yeni nesil ‘yenilmez’ nükleer silahlar hakkındaki son açıklamaları arasında tutarlılığa işaret ediyor. Bu duyuru, Rusya ile Batı arasındaki ilişkilerin Suriye ve Ukrayna meselesi ile Rusya’nın 2016 ABD seçimlerine müdahale ettiği suçlamalarından ötürü Soğuk Savaş’tan bu yana görülmemiş bir şekilde gerilediği esnada yapıldı.
Putin, pazartesi günü Moskova’nın Batı’daki ortakları ile olan anlaşmazlığı ortadan kaldırmak için diplomatik kanalları kullanacağını vurguladı ve şöyle söyledi:
“Biz uluslararası ortaklarımızla olan sorunlarımızı halletmek için siyasi ve diplomatik tüm yollara başvuracağız. Ancak şurasıaçıktır ki her şeyi biz üstlenemeyiz. Aşkta da böyledir. İki taraf da sevmediği sürece aşk olmaz.”
Ekonomik sorunlar
Putin’in önümüzdeki süreçte içerde karşılaşacağı en zor mesele ekonomik sorunlar olarak görünüyor. Nitekim yoksulluk sınırının altına düşen nüfusun 20 milyona ulaşmasının da gösterdiği üzere ülkedeki yaşam koşulları son derece kötü bir seviyede. Bu rakam, yoksulluk sınırına yaklaşan kesimle de neredeyse eşit seviyede. Yani yaptırımlar veya diğer başka sebeplerden dolayı bir bu kadar daha kişi yoksulluk sınırının altına düşebilir. Putin her ne kadar güçlü dozda bir destek alsa da önümüzdeki dönemde bu dosya tekrar karşısına çıkabilir ve halk desteğini kaybedebilir. Bu sebeple dördüncü kez göreve gelen Rusya Devlet Başkanı, ülke açısından kötü ekonomik koşullarla başa çıkmak için yoğun ve hızlı bir şekilde çalışacağının sözünü verdi. Bununla birlikte nakit akışı eksikliği ve dış yatırıma duyulan ihtiyaç nedeniyle yıpranmış sanayi yapısının ıslahı konusunda bir çalışma olmadığı için mevcut şartlarda bu sözleri yerine getirmek uzak bir ihtimal olarak görünüyor.
‘Hilafet’ dosyası
Putin, önceki seçim zaferinin aksine bu kez temel bir ikilemle yüzleşecek: Kendisini bir daha başkanlığa aday gösteremeyeceği için önündeki dönemin şartlarını hazırlama gerekliliği. Putin, daha uzun süre görevde kalmak için anayasa değişikliğine başvurmayacağını duyurdu. Yani kabul edilebilir ve kendi tarzını devam ettirecek bir ardıl yetiştirmek için çalışmalara başlayacak. Bu, önümüzdeki dönemde büyük değişimlerin meydana gelmesi durumunda ülkedeki siyasi, ekonomik, güvenlik ve askeri güç odakları arasında hassas ve zor olan bir dengeyi sağlamasını gerektiriyor. Bu süreç, Dmitri Medvedev ve onun Batı’ya karşı en tavizkâr tarafı olan liberal ekibi ile ‘boşanma’ beklentilerine dayanarak yeni bir ‘şahin’ başbakan yaratmasıyla başlayabilir. Değişimin başka bir göreve atanması beklenen Lavrov’un saygın konumuna rağmen Dışişleri Bakanlığı’na kadar uzanacağı yönünde öngörüler var. Rus Dışişleri Bakanlığı’nın önemli uluslararası etkinlikleri mayıs ayından sonraya erteleme isteği de bununla açıklanabilir. Hatta Rusya Devlet Başkanı’nın ülkedeki karar alma kurumlarını yeniden yapılandırma yönündeki adımları da netleşebilir.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, dün yapılması kararlaştırılan Vietnam ziyaretini son anda iptal etti. Hanoi’den yapılan açıklamada bunun nedeni ‘beklenmedik bir sebepten dolayı’ olarak ilan edildi. Vietnam Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamada ‘Beklenmedik sebeplerden ötürü Dışişleri Bakanı Vietnam’ı ziyaret edemeyecek’ ifadesi kullanıldı.