Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Putin: Gerçek ile hayal | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Suriye’ye dair başka bir uluslararası konferans için hazırlıklar sürerken Rusya ve onun Batı’daki savunucuları, savaşın parçaladığı halkın hikâyesini değiştirmeye çalışıyorlar. Onların önerdikleri hikâyenin dört ana fikri var. İlki şöyle: 7 sene önce başlayan savaş, el-Kaide ve DEAŞ bağlantılı ‘teröristlerin’ yenilgisiyle sonuçlandı.

İkinci fikir ise şu: Suriye’nin kaderini belirleme gücünü elinde bulunduran bir güç olarak görmemiz gereken Rusya’nın ezici bir zafer gerçekleştirdiğine tanık oluyoruz. Üçüncüsü, görünürde hala ülke lideri olan Beşşar Esed’e Rusya’nın sözcüsü gözüyle bakılması gerekir. Dördüncüsü de uluslararası toplumun, altyapısının yüzde 70’i yıkılan bir ülkenin yeniden yapılandırılması için gerekli olan parayı sağlamak üzere elini cebine sokmalıdır.

Moskova’nın pazarladığı haliyle bu hikâyedeki sorun, fikirlerin birbiriyle örtüşmemesidir. Gelin savaşın bittiği iddiasıyla başlayalım. Bu hikâye doğru ise Rusya, Suriye topraklarındaki askeri varlığını güçlendirmek için nasıl çalışabiliyor o zaman? Buna son haftalarda yoğunluğu artan Türk askeri takviyelerini de ekleyelim. Suriye’de askeri varlığa sahip bir diğer güç ABD’ye bakalım. Başkan Donald Trump, İran güçleri ve paralı müttefikleri oradan tam anlamıyla çekilene kadar ABD güçlerinin bölgede kalmaya kararlı olduğunu açıkladı. Bununla birlikte ne o, Suriye’deki askeri varlığını güçlendirmek için artık çabalıyor ne de İran geri çekilmeyi başlatıyor. İşin aslına ve yeni tesisler kurmasına bakılırsa İran, uzun bir süre orada kalmaya niyetli gibi görünüyor. Her ne kadar Suriye’nin kalabalık bölgelerinden uzak bir noktada konumlansa da.

Teröristlerin yenildiği varsayımına ne demeli? Doğru, artık Esed güçleri ile onların Rus ve İranlı efendilerine karşı büyük operasyonlarda bulunmuyorlar. Ancak Putin’in öldürdüğü söylenen yılanın ölmediği ve henüz defnedilmediğine dair göstergeler mevcut. Etnik temizlik operasyonunu durdurmak için Rusya ve Türkiye arasında kendisine dair bir anlaşmanın yürütüldüğü İdlib’de hâlihazırda 80 bin terörist eli tetikte bekliyor. Yine aynı teröristler, Dera, Humus ve Hama’nın merkezi başta olmak üzere diğer pek çok bölgede de yerel nüfusla bütünleşme veya aileleri ile taşınarak önlerine konan seçenekleri düşünmek için saklanma kararı aldı.

Bu topraklardaki savaş, tek boyutlu bir savaş değil; çeşitli siyasi, kültürel, dini ve ekonomik ölçütleri olan çetrefilli bir gerçekliktir. Ve tek tarafın zafer ilanıyla değil ancak taraflardan birinin yenilgiyi ilan edip mevcut yeni durumu kabullenmesi ile biter.

Ama böyle bir şey, insanlarının büyük çoğunluğu arasında hala bir savaşın yaşandığı Suriye’deki duruma uygun düşmüyor. Rusya ve İran’ın desteğiyle ülkenin bazı bölgelerine egemen olan seçkin azınlık ile çoğunluğun durumundan bahsetmeyelim isterseniz.

Bundan sonra sıra, gerçekleştirdiği zaferden ötürü Rusya’nın Suriye’de son söz sahibi olması gerektiği yönündeki iddiada. Eğer bu doğruysa o zaman uluslararası bir konferansa ne lüzum var? Yani eğer böyleyse Rusya’nın Suriye’ye Çeçenistan muamelesi yapıp da tıpkı Grozni’deki iktidarı seçtiği gibi Şam’ı da kimin yöneteceğine karar vermesi gerekmez mi? İki devri de yaşayan fırsatçılar, belki de şu an mevcut durumda Suriye’yi zehirli bir hediye olarak hepten Putin’e bırakmanın en iyisi olduğu konusunu tartışıyordur.

Hem sonra Esed’in sözünün hala geçerli olduğu iddiası, Rusya’nın son söz sahibi olması gerektiği iddiasıyla da çelişiyor. Esed’in belki de Şam’ın dışında olmak üzere Suriye’nin herhangi bir bölgesinde bir hükümete başkanlık ettiği yönündeki iddia, hayal ürünü olmaktan öteye geçmez. Sorun şu ki Suriye, Somali’de ve Demokratik Kongo’nun geniş bir kesiminde olduğu gibi yönetilemez bir hale dönüşmüş durumda. Bu noktadaki zorluk, Suriye’ye yeni bir hükümet kurması noktasında destek olunması ve bunun ölü hükümetin hayaletiyle ilişkisinin olmamasında gizlidir.

Akıl sahibi herhangi bir insan, bugün Suriye’deki durumda bu ümitsiz topraklardaki bir halkı ve devleti diriltmenin önünde bizzat Beşşar Esed’in engel teşkil ettiğini anlayabilir. Hatta Esed’in hâlihazırda yönettiği sınırlı topraklarda bile. Oradaki güçler de artık onun hükümet süresini uzatmanın mümkün olmadığının farkında. Söz konusu güçlerin bir kısmı, Esed’e karşı darbe yapar da Şam’ın geleceğinin şekillenmesini güvence altına almak için onun başını bedel olarak öne sürerse hiç şaşırmayız.

Rusya’nın yazdığı hikâyede yeniden yapılandırmaya ilişkin son fikir ise başlı başına bir sorun olarak görülüyor. Yani bir programın ülke lideri adına veya koşullara uygun bir karar alınmaksızın başlaması nasıl mümkün olabilir? Ortağı İran bile olsa Rusya, eski devletin yıkıntıları üzerine yeni Suriye’nin inşa edilmesi için ne ekonomik kaynağa ne de gerekli teknolojik araçlara sahip.

Gerekli kaynaklar öyle ya da böyle sağlansa bile ülkede en düşük seviyede güvenliği sağlamak için gerekli güvenlik elemanları bulunamaz. Esed’in azınlığı, ciddi restorasyon projelerini başlatmak için Suriye’nin tamamında hükmedecek etkin ve güçlü 500 bin asker sağlayacak potansiyele sahip değil. Peki Putin, böylesine büyük bir gücü yaymaya müsait bir durumda mı? Bundan şüpheliyim! Bu topraklara sözünü geçirebilecek bir iktidarın yokluğunda büyük Batılı güçlerin ciddi anlamda yatırım yapması ve Putin’in istediği gibi elini taşın altına koyması pek olası gözükmüyor.

7 seneden beri süregelen dram, Suriye’deki merkezi krizi çözemedi. Ve bu kriz, halkının çoğunluğunun, Beşşar Esed’in zatı ve onun tecrit edilmiş çeteleri uğruna inkâr edilmesinden kaynaklanıyor. Rus müdahalesinin sonucunda Esed’in muhalifleri, ondan kurtularak bu sorunu çözmede başarısız oldu. Aynı zamanda Esed de, Rusya’nın desteğini alıyorken bile, kendisini halkına kabul ettirerek bu sorunu çözüme kavuşturamadı.

Bundan dolayıdır ki önümüzdeki uluslararası herhangi bir konferansın en önemli konusu, iktidarın kendisine bağlı azınlıklar ile Suriyelilerin çoğunluğu arasında bölüşülmesi suretiyle Esed’in nasıl saf dışı bırakılacağı olacak. Hayalperest Putin, vehme değil gerçekliğe dayalı bir proje peşinde koşmak için resmin bütününe baksın…