Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Putin-Trump görüşmesinin ana gündemi: İran’ın Suriye’den çıkması | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Londra: İbrahim Hamidi

16 Temmuzda Helsinki’de yapılması planlanan ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin katılacağı zirvesinin ortak nihai bildirisi çalışmalar devam ediyor. Bildiride, Suriye, ikili ilişkiler, Ukrayna ve diğer uluslararası meseleler ile ilgili dosyalara ilişkin prensipler üzerinde anlaşma sağlanması için Washington ve Moskova çalışmalarını sürdürüyor. Moskova, İran’ın Suriye’den çıkarılması karşılığında ABD varlığının Suriye’nin doğusundaki Tanf askeri üssü de dahil olmak üzere tüm bölgelerdeki askeri üslerde son bulmasını önerecek.

Bu ‘takas’ önerisi Helsinki zirvesi öncesinde ele alınacak. ABD Başkanı Trump ve Avrupalı müttefikleri arasında 11-12 Temmuz’da Brüksel’de yapılacak NATO zirvesinde, 13 Temmuz’da Londra’da yapılacak görüşmelerde ve yine 11 Temmuz’da Putin ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Moskova’da gerçekleşecek görüşmelerde istişare konusu olacak.

Netanyahu’dan Putin’e 5 öneri

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre, İsrail Başbakanı Netanyahu, iki ay önce gerçekleşen son toplantıda Rusya Devlet Başkanı Putin’e bir takım önerilerde bulundu. Bu önerilerin ilki, Suriye rejim güçlerinin güneye, Dera’nın doğusuna Suveyda’ya doğru ve batıda Kuneytra’ya dönmesi. İkincisi, Suriye rejiminin ‘otorite’ olarak kabul edilmesi. Üçüncüsü, İran ve Hizbullah’ın, Şam ve kırsal bölgeleri dahil olmak üzere Golan’daki ayrılma hattının 80 kilometre uzağına aşamalı olarak geri çekilmesi. Dördüncüsü, İsrail’in Suriye’nin tüm bölgelerine yayılmalarını engellemek için İran ya da Hizbullah’a saldırma özgürlüğüne sahip olması. (İsrail, Suriye’nin Irak sınırında bulunan Elbukemal kırsalındaki Hari kasabasına bombardıman gerçekleştirmiş ve İran’a ait bir alanı imha ettiğini söylemişti.) Beşinci öneri ise, Golan Tepeleri’nden İran’ın çıkarılması, Suriye ordusunun bölgeye yerleşmesi ve bölgeden ayrılan uluslararası güçlerin yeniden geriye dönmesi. Bununla birlikte tarafsız ve askerden arındırılmış bölge anlaşmasının uygulanması. (Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) uluslararası kuvvetlerin görev süresini altı ay uzatması ve yeniden bölgeye asker göndermeyi kabul eden İrlanda ile ilgili ön görüşmeler devam ediyor.)

Alınan bilgilere göre, Putin, İsrail’in tutumunu anlayışla karşıladı ve müzakerelere gerek duyulmadan açık bir anlaşma üzerinde çalışmaya söz verdi. Bu nedenle, önümüzdeki Çarşamba günü Putin’le görüşecek olan Netanyahu, Washington’a bir takım fikirler sundu ve ABD tarafıyla anlaşma yapmanın yollarını aradı.

Muhalifler ile anlaşmaya varıldı

Rejim güçleri tarafından 19 Haziran’da Dera kırsalının doğu kesiminde başlayan operasyonlar sonucunda muhaliflerin kalesi Busra eş-Şam ile Şam arasında anlaşmaya varıldı. Anlaşmaya göre Suriyeli muhalifler ağır ve orta seviye silahlarını teslim edecek, Ürdün’e açılan Nasib Sınır Kapısı’nın kontrolü rejim güçlerine devredilecek, Irak sınırında bulunan Kaim-Elbukemal sınır kapısının açılması için Rusya’nın desteği ve Bağdat ile Şam’ın çabalarının önündeki engeller kardırılacak ve ABD öncülüğündeki uluslararası ittifak tarafından ele geçirilen Tanf-Velid Sınır Kapısı açılacak.

Rus tarafı İsrail’i anlayışla karşılarken ABD bu duruma sessiz kalmaya özen gösterdi ve rejim güçlerinin güneye gitmesi için hava koruması ve lojistik destek sağlamaya devam etti.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre bölgede şuan için iki anlaşma var. Birincisi, Suriye-Irak-Ürdün sınırlarının birleştiği noktada ABD tarafından kullanılan Tanf askeri üssünün kaderi ile ilgili anlaşma. İkincisi ise İran varlığının tanımlanması ile ilgili anlaşma. Yani bu varlığın, askeri üsler, milisler, Devrim Muhafızları, eğitmenler, üniversiteler, okullar, dini merkezler anlamına gelip gelmediğinin anlaşılması.

Bölgede yeni öneri ortaya çıktı

Öte yandan ABD – Rus – İsrail ikili görüşmelerinin gelişmesiyle, İran’ın ve ABD’nin ‘varlığını’ bir birine bağlayan yeni bir öneri ortaya çıktı. Washington ve Tel Aviv’deki İran dosyasının öneminin, İran’ın rolüyle bağlantılı hale geldiği açık. Yine aynı şekilde Rusya’nın Suriye’deki varlığına ABD ve İsrail desteğini çekmek istediği ve iki taraf arasında bir denge kurmaya çalıştığı da ortada. Kremlin, Fırat Nehri’nin doğusundaki ABD ve uluslararası koalisyon güçleri de dahil olmak üzere yasadışı tüm yabancı güçlerin Suriye’den çekilmesi talebinin Helsinki bildirisinde yayınlanmasını sağlayacak bir formül için baskı yapıyor. Bununla birlikte Moskova, Ankara’dan Suriye’deki Türk varlığı ile ilgili Şam’la diyaloga girmesini de istedi. Beyaz Saray da, İran’ın Suriye’den çıkışının netleşmesi için bastırıyor.

Kremlin, Trump’ın İran’ı zayıflatma konusundaki ısrarından yararlanırken, ABD askerlerinin Kasım ayında Suriye’nin doğusundan çekileceğini duyurmasını istiyor. Ancak Batılı yetkililer böyle bir anlaşmanın yapılması konusundaki endişelerini dile getiriyorlar. Çünkü bu durum, İran’ın Suriye’den çıkışı veya rolünün azaltılması karşılığında ABD’nin Suriye’den çıkışının netleşmesi ve Tanf askeri üssünün imha edilmesini içeriyor. Bu nedenle, Kuzey Kore senaryosunun tekrar olmaması için İran rolünü kontrol edecek bir mekanizma ve garanti arayışı var.