Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Putin ve Trump hangi konuda uzlaşabilir? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Önceki Amerikan Başkanlarının çoğunun aksine Donald Trump, seçim kampanyasında verdiği sözleri bir bir tutuyor gibi duruyor.

Geriye tek bir söz kaldı: Rusya ile anlaşmaya varmak. Ama ne konuda?

Putin ve Trump’ın girişimi ile gerçekleşen görüşmeler, tehlikeli boyutlara varan ilişkilerde elbette bir sıçrama niteliğindedir. Ancak ABD Başkanı, sadece ‘saatleri ayarlamak’ ile yetindiği bir planlama yapmış olamaz. Nitekim en azından bazı geniş gündem maddelerinde belirlenmiş sonuçlara güvenmesi mümkün değildir.

Rus cephesine gelince; Başkan Putin ile Yardımcısı Yuri Uşakov ve Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov gibi yakın çevre üyelerinin açıklamalarına göre Kremlin, bu buluşmaya oldukça önemli bir olay gözüyle bakıyor. Bununla beraber belirli sonuçlar vermesi ihtimali doğrultusunda hesaplamalar da yapmıyor. Kremlin Basın Sözcüsü Dmitri Peskov, bu durumu şu sözleri ile ifade etti: Kremlin’de kimse, görüşme öncesinde pembe gözlük takmış değil.

Analizciler, Trump’ın Putin’e nazaran zirve toplantısının ajandasına ve Putin ile görüşmek üzere Helsinki’ye taşıyacağı taleplerine daha fazla değindiğini gözlemledi. Amerikan siyasetinin Moskova ile olan ilişkilerde herhangi bir iyileşmeye karşı çok sayıda muhalifi barındıran elit kesimi ise iki başkan arasındaki ilk geniş çaplı toplantının havasını bozmak için son dakikaya kadar elinden geleni ardına koymuyor.

Kremlin, zirvenin üç gün öncesinde ABD’deki Adalet Bakanlığı’nın yönelttiği haksız suçlamaların Rusya’da nasıl görüldüğünü değerlendirdi. Söz konusu ithamlar, Rus Silahlı Kuvvetleri Genel İstihbarat Dairesi’nde görevli 12 çalışanın 2016 yılındaki Amerikan Başkanlık seçimlerine müdahale ettiği yönünde ve bunlara bir de isim listesi eşlik etmekte (Bugüne kadar 19 kişiye suçlama yöneltildi. Bunlar arasında 13 Rus, 5 ABD ve bir de Hollanda vatandaşı bulunmakta). Rusya Dışişleri Bakanlığı, Özel Savcı Robert Muller’in yürüttüğü bu soruşturmayı “ABD için utanç verici ve küçük düşürücü” olarak nitelendirdi.

Şüphe yok ki Trump, iddia edilen Rus hacker saldırılarını Helsinki gündemine taşıyacaktır. Ancak iki tarafın siber dünya konusunda bir işbirliğine varabilmesi beklenebilir mi? Moskova’nın davet edildiği böyle bir işbirliği, aralarında Ortadoğu ülkelerinin de yer aldığı tüm dünya ülkelerinin çıkarına olacaktır.

Rusya ve ABD’nin stratejik savaşlar ve kitle imha silahlarının yayılmaması konusunda tekrar işbirliğine dayalı ilişkiler kurması, yine aynı şekilde Ortadoğu’nun da yararınadır. Tarafların, Stratejik Silahların Sınırlandırılması anlaşmasının (Start-3) uzatılması konusunda görüş birliğine varması beklenebilir. Bunun olmaması için bir sebep de yok gibi duruyor.

Ortadoğu ve özellikle de Suriye sorunu, Helsinki’deki zirve toplantısı boyunca her iki liderin ilgi odağında olacaktır. Trump’ın, yakın bir tarihte Moskova’yı ziyaret eden İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun da yaptığı gibi Rus mevkidaşını İran güçlerini Suriye’den çıkarmak için elinden geleni yapması konusunda ikna etmeye çalışacağı kuşkusuz. Bu mesele, Dışişleri Bakanı Lavrov’un ifadesi ile ‘Rusya açısından tam anlamıyla gerçekdışıdır”. Netanyahu, Putin ile olan görüşmesinde İranlı askerlerin Suriye’deki varlığının ‘kabul edilemez’ olduğuna işaret etmişti.

İranlı “Yüce Rehber”in yakın bir zamanda Moskova’yı ziyaret eden Danışmanı Ali Ekber Velayeti, Suriye’deki İran güçlerinin ‘İsrail ile hiçbir ilgisi olmadığını’ belirtti ve İran’ın, Suriye ve Irak’taki askerlerini ancak söz konusu iki devletin talebi doğrultusunda çekeceğinin altını çizdi. Suriye yönetiminin İran’a böyle bir taleple gelmesi için Suriye’nin kriz durumunda bir gelişme olması gerektiğini tahmin etmek zor değil. Helsinki zirvesi, bu konuda bir katkı sağlayacak mı? Bazı iyimser yaklaşımlara göre, her ne kadar Moskova ve Washington bu konuda anlaşmazlıklar yaşasa da terörle mücadelede birlikte hareket etmek ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruma ilkesine tutunmak, ortak görevdir. Her halükârda Rusya için bu ilke, sarsılmaz bir konumdadır. Bundan dolayıdır ki duruma ilişkin yeterli bilgiye sahip olmayan uzmanların bu ülkenin sözde etkinlik alanlarına göre bölünmesine dair olası anlaşmalar hakkında yaptıkları tartışmalar, tam anlamıyla bir zırvadır. Bununla beraber Trump’ın belirli şartlara uygun olarak Amerikan askerlerini Suriye’den çekme yoluna gireceği düşünülebilir mi? Hangi şartlar? Bunun yakın bir gelecekte gerçekleşeceği şüpheli.

Trump’ın son dönemde gerçekleşmesi beklenen zirve hakkında konuşurken acı verici meseleye yani Filistin sorununa değinmediğine hatta zirve gündemine bile almadığına dair göstergeler mevcut. Aynı zamanda Netanyahu da son dönemde Rus yönetimi ile olan görüşmelerinde bu sorunu tartışmaktan uzak duruyor. Sanki Filistin-İsrail ‘dosyasını’ hepten Trump’a havale etmeye çalışıyor.

ABD Başkanı’nın kendisi de bu zirveden kayda değer bir sıçrama beklemiyor gibi görünüyor. Zira İngiltere’ye gerçekleştirdiği son ziyaretinde yaptığı açıklamalardan bu sonuç çıkıyor. 13 Temmuz’da Londra’da düzenlenen basın toplantısında Trump’ın bir dil sürçmesi, dikkatleri üzerine çekti. Nitekim bundan ‘sıradışı’ bir şey olabileceği yönünde bir çıkarımda bulunulabilir. Toplantının sonuçları hakkında konuşulursa buna inanmak biraz zor. Ancak Trump’ın ikili ve ayrı bir görüşme konusundaki isteğini hesaba katarsak beklenmedik meseleleri basına kapalı olarak Rus Başkan’ın önüne getirebileceğini düşünebiliriz. Ortaya ne sürebilir? Amerikan seçimlerine sözde Rus müdahalesi konusuyla bağlantısı bugün unutulan ‘Snowden vakasını’ mı; siber tehditlere karşı birlikte hareket etme düşüncesini mi yoksa nükleer silahsızlanma konusunda ortak çalışma meselesini mi?

Yaptırımlar üzerinden Rusya’ya eşi görülmedik ABD baskılarının uygulandığı koşullarda Rusların çoğunun ABD’nin dış siyasetine karşı bakışı hala olumsuz. Levada Kamuoyu Yoklaması Merkezi ve Moskova’daki Carnegie Merkezi’nden uzmanların kaydettiğine göre, bu oran yüzde 69. (Bu arada Kremlin, zirve toplantısında yaptırımlar meselesini ele almayı düşünmüyor). Ancak bununla birlikte söz konusu uzmanların verileri, ‘Rus toplumunda ABD ile olan ilişkilerin iyileştirilmesine yönelik bir talebe’ işaret ediyor. Sebep, tamamen faydacılık esasına dayanıyor. Zira Moskova ve Washington arasındaki ilişkilerin iyileşmesi halinde insanların, ekonomik durumlarını iyileştirmesi önündeki engeller kalkacaktır. Peki, umut bağlayabilecekleri sonuçlar nedir?
Bu zirvenin en düşük sonucu, iki büyük devletin yönetimi arasında gerçek anlamda bir iletişim kanalının tekrar açılması olacak ve benim beklentilerime göre, farklı düzeylerde resmi olarak Rus-Amerikan temasları sonucunu verecek.

Bu çerçevede her iki tarafın çıkarlarına da uygun düşecek ideal sonuç, Rus-Amerikan Başkanlık Komitesi’nin çalışmalarına kaldığı yerden devam etmesi olacaktır.