Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Putin’in tarzı: Hedefe, nazik ve yasal bir şekilde varmak | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Hoşunuza gitsin ya da gitmesin Vladimir Putin’in birinci sınıf bir taktik plancısı olduğunu inkâr edemezsiniz. İş, kısa ve orta vadeli siyasi darbelerle ilgili olunca; çoğunlukla kendisi için mümkün olan en az masrafla gerçekleştirdiği başarılarla benzeşebilecek kimse yoktur.

Putin’in son başarısını soranlara Hazar Denizi’nin yasal durumu için yaptığı sözleşmeyi işaret edebiliriz. Bu sözleşme, geçtiğimiz hafta 22 seneden beri askıda bulunan anlaşmazlığa son vermek üzere Hazar’da kıyıdaş beş ülke tarafından imzalandı. Bu anlaşma sayesinde dünyanın en büyük gölü, Rusya için bir hava ve deniz üssüne dönüşüyor ve Moskova, bölgenin dev enerji rezervlerini kullanma ve pazarlama konusunda ilk ve son sözün sahibi oluyor.

Sözleşmenin üzerinden sadece 24 saat geçmişken Moskova, Rusya Federasyonu’nun Kafkasya bölgesindeki özerk cumhuriyetlerinden biri olan Dağıstan’da yeni bir dev üs inşası için çalışmalara başladığını duyurdu. Bu yeni üs, Hazar Denizi’nin kuzey ucunda yer alan Astrahan’da hâlihazırda mevcut olan başka tesislerin tamamlayıcısı olacak. Bu iki üssün bir arada bulunması Rusya’ya Doğu Kafkas, Ortadoğu, Orta Asya ve Karadeniz bölgelerinde askerî operasyonlar alanında dev bir askerî üstünlük sağlayabilir.
Ancak hikâyenin tamamı bu değil. Hazar Denizi’ne kıyısı olan üç ülke Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan bu anlaşmanın, şu an müzakere halinde bulunan diğer büyük sözleşmelerin yanı sıra petrol alanında dev Avrupa ve ABD şirketleri ile imzalanan oldukça kârlı sözleşmeler için yasal bir koruma sağladığının belirtilmesini özellikle talep etti. Tüm bunların önündeki engel ise, 19. ve 20. yüzyıllarda iki ülke arasında imzalanan 3 sözleşmeye dayanarak Hazar Denizi’nin İran-Rus ortak egemenliğine tâbi bir göl olması konusunda 20 yıldır ısrarcı olan İran İslam Cumhuriyeti’dir. Putin’in başkanlıktaki iki selefi Boris Yeltsin ve Dmitri Medvedev, resmi müzakereler yoluyla İran mollalarına bu tutumlarını değiştirtme konusunda başarılı olamadı.

Putin ise Başkan ve Dışişleri Bakanı’nın temsilciliğindeki İran resmi hükümetini görmezden gelerek askıda kalmış bu anlaşmazlığı sonlandırmayı başardı. Nitekim 2015 yılında kendisi ile bir anlaşmaya varmak üzere yönünü doğrudan “Yüce Rehber”e çevirdi. Anlaşmaya göre Putin, Şam’da Beşşar Esed’i iktidarda tutma çabalarında İran’a destek sunma karşılığında İran’ı Hazar Denizi’nin geleceğine yönelik vetosundan vazgeçirecekti. İki yılı biraz geçmişti ki Putin, bu anlaşmadan üzerine düşeni gerçekleştirdi. En azından şimdilik. Şimdi, Hamaney’in İran’ın Hazar Denizi’ne ilişkin tarihî isteklerinden vazgeçmesi yönündeki sözünü yerine getirme zamanı.

İşin gerçek anlamda ürkütücü olan yanı, bu sözleşmenin Rusya’nın Hazar Denizi’ndeki komşularının rızası alınarak ve örnek bir yasal çerçeve ile ortaya atılmış ve imzalanmış olmasıdır.

Ek kazanç peşinde her zaman yaptığı gibi Putin, ‘İranlıları terbiye etme’sinin bir ödülü olarak Rusya’nın kendi petrollerinden payını almasına izin vermeleri için Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan’ı ikna etti.

İş bununla da sınırlı kalmadı. Putin aynı şekilde İran mollalarını, ülkenin enerji alanında şimdiye kadarki en büyük ihalesini devlete ait Rus şirketlere vermeye de razı etti. Bu, gerçek anlamda tarihî bir başarı gibi görünüyor. Zira Çarlık’tan Sovyetlere kadar farklı biçimlerdeki Rusya’ya İran’ın yağlı elmasından bir ısırık alması için izin vermeyen bir asırlık İran inatçılığına bir son veriyor.

Yine her zamanki gibi Putin’in her şeyi nazik ve yasal bir şekilde yürüten alışıldık tarzı ile…

Aynı tarza Ağustos 2008’de Putin, Rusya’nın savaşına karşı sözde Gürcü bir girişim olarak sahneye sürülen oyunu başlatıp bunu, Güney Osetya, Abhazya ve Gürcistan topraklarının yaklaşık yüzde 25’ini işgal etmesinin yolunu açan karşı atakları başlatma bahanesi olarak kullandığında da şahit olmuştuk. Putin o zaman Rusya’nın kendini savunma hakkını kullandığını iddia etti. Onun yönettiği bu temsili sahne o kadar ikna edici idi ki Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) müfettişleri dahi buna etkin bir şekilde karşı koyamadılar.

Her şey her zaman olduğu gibi nazik ve yasal bir şekilde gerçekleşti.

Bu nazik ve yasal üslûbun aynısını Rusya’nın gözetimi altında halk oylaması yürütülen Kırım’ı ilhak ederken de kullandı.

Bu nazik ve yasal üslûp bir kez de Rusya, ‘gönüllülere’ Kiev’de ‘Avrupalı faşistler’ tarafından insan hakları ihlaline maruz kalan Rus sözcüleri savunmak için Doğu Ukrayna içlerinde beraberlerinde tanklar, roketatarlar ve savaş jetleri ile iş tutma izni verdiğinde karşımıza çıkmıştı.

Putin bu nazik ve yasal üslûbunu içeride de kullanıyor. Bununla birlikte Putin, kendisine istediği sürece başkanlıkta kalma izni vermesi için Rus anayasasını değiştirmedi. Nitekim yardımcılarından biri olan Medvedev, bir dönem başkanlık yapacağını kabul etti. Daha sonra da Putin, Kremlin’e geri döndü.

Rusya’daki önde gelen para babalarından oluşan etkin azınlık bile bu tarzın tadına baktı. Nitekim Putin, yasadışı gibi görünen yollarla kazandıkları servetlerinin bir kısmına el koymak istemişti. Putin onları yasadışı yollarla baskılamak yerine şatafatlı bir akşam yemeği tertip ederek onlara akla gelebilecek her Rus yasası konusunda işledikleri ihlalleri detaylandıran oldukça yasal dosyaları atıştırmalık olarak sundu. Sonra da oldukça edepli ve kibar bir şekilde servetlerinde ortaklık ya da hapis olmak üzere iki ana yemek tercihini masaya sürdü.

Bunun yanı sıra Putin, bu taktik başarılarını gerçekleştirmeyi sağlamak için kendini vazgeçilmez unsur haline getirmek istiyor.

İran mollaları açısından Putin, Washington’daki kötü kurta karşı verdikleri mücadelede himayesine ihtiyaç duyulan bir koruyucu.

Beşşar Esed de hayatını bu Rus Başkan’a borçlu. Aynı şekilde Binyamin Netanyahu da Lübnanlı, Afganistanlı ve Pakistanlı paralı askerleri İsrail ateşkes hattından mümkün olduğu kadar uzakta tutmak için Rus Başkan’a muhtaç.

Recep Tayyip Erdoğan’ın da NATO ve ABD’den uzak ‘yeni ittifaklar’ kurma zorunluluğu konusundaki hayallerini gerçekleştirmesi için Putin’in desteğine ihtiyacı var.

Ayrıca halının ayaklarının altından çekilmemesini sağlaması için Hazar Denizi’ndeki kıyıdaş ülkelerin liderleri de ona ihtiyaç duyuyor. Ve her ne kadar eleştirseler de Avrupalılar da ekonomileri için ucuz enerji akışını sağlamak adına Putin’e muhtaç.

Tüm bunları göz önünde bulundurarak Putin’in şimdiye kadar önemli bir başarıya imza attığını söyleyebiliriz.

Ancak tüm bunlar, uzun vadede neler taşıyabileceğini belirlemek için yeterli değildir. Tarih, taktiksel zaferlerin stratejik yenilgilerle sonuçlandığına dair hikâyelerle dolu.

Hiçbirimizin unutmaması gerekir ki Putin’in Sovyet İstihbarat Örgütü’ndeki (KGB) rütbesi teğmen albaydı. Askerî tarihçilerin de bildiği üzere taktiksel zaferler, çoğunlukla teğmen albayların eliyle gelirken stratejik zaferler ise sadece bir general sayesinde kazanılır.