Radikal grupların İdlib’te oluşturulan silahlardan arındırılmış bölgeden çekilmeleri için verilen süre dün sona erdi. Ancak şuana kadar herhangi bir geri çekilme olmadı. Öte yandan Heyet-i Tahriru’ş Şam’ın (HTŞ) Türkiye ve Rusya arasında yapılan anlaşmaya ilişkin net bir tutum sergilemediği de biliniyor.
Sürenin sona ermesi, anlaşmanın garantör ülkeleri olan Türkiye ve Rusya’yı, anlaşmayı sürdürmek ve bölgeyi Şam’ın hala tehdit ettiği askeri seçenekten uzak tutmak için ne kadar ciddi olduklarını ortaya çıkaracak bir sınav ile karşı karşıya bırakıyor.
“HTŞ İdlib’ten çıkarılmalı”
Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, dün yaptığı açıklamada, İdlib’de ve Suriye’nin kuzeybatı bölgesinde silahlardan arındırılmış bölge kurulması konusunda anlaşmanın uygulanması için zamana ihtiyaç olduğunu belirtti. Iraklı mevkidaşı İbrahim Caferi ile ortak basın toplantısında konuşan Muallim, “Şuan bir zaman veremeyiz. Anlaşmanın uygulanıp uygulanmadığına ilişkin kararı Rus dostlarımıza bıraktık. Burada olanlara ilişkin Rusya’nın vereceği tepkiyi beklemeliyiz. Çünkü bu bölgeyi Rusya izliyor ve takip ediyor. Onları beklemek zorundayız. Ancak beklerken aynı zamanda silahlı güçlerimiz İdlib civarında konuşlandırılmış durumdalar. HTŞ’nin anlaşmayı kabul etmemesi halinde mevcut durum karşısında sessiz kalamayız. Birleşmiş Milletler’in (BM) terörist olarak sınıflandırdığı HTŞ İdlib’ten çıkarılmalı” ifadelerini kullandı.
“Cihatçı grupların 15 Ekim’e kadar bölgeden tahliye edilmesi gerekiyordu”
Moskova ve Ankara yaklaşık bir ay önce Soçi’de İdlib ve çevresinde silahtan arındırılmış bir bölge oluşturmak için bir anlaşmaya vardı. Çarşamba günü ağır silahların bölgeden çıkarılması işlemi tamamlandı. Cihatçı grupların ise 15 Ekim’e kadar bölgeden tahliye edilmesi gerekiyordu.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) Müdürü Rami Abdurrahman yaptığı açıklamada, silahlardan arındırılmış bölgeden radikallerin çekilmediğini belirtti. SOHR’un ve muhalif grupların liderlerinin açıklamalarına göre, İdlib’teki muhalif gruplara bölgeden geri çekilmeleri için verilen süre Pazartesi günü gece yarısı sona erdi.
HTŞ Pazar günü yaptığı açıklamada, silahlarını bırakmayacaklarını ve devrimlerini hedeflerine ulaştırana kadar savaş tercihlerinden dönmeyeceklerini vurguladı. Açıklamada, silahtan arındırılmış bölge konusuna değinilmedi.
“HTŞ, anlaşmayı kesin olarak reddetmiyor”
HTŞ’nin açıklamasında, özgürleştirilmiş bölgeyi korumak, işgal ve katliamları önlemek için yurt içinde ve yurtdışında yapılan çabaları takdir ediyoruz” ifadeleri yer aldı. Fakat aynı zamanda HTŞ ‘işgalci Rusya’nın hilelerine, niyetlerine güvenilmemesi gerektiğine ve devrimi yıpratma çabalarına’ karşı uyarıda bulundu. HTŞ, koşullar ve sonuçlar ne olursa olsun bu durumu hiçbir şekilde kabul etmeyeceklerinin altını çizdi. HTŞ’nin açıklamasında Türkiye-Rusya arasındaki anlaşmayı kesin olarak reddettiğine dair bir işaret bulunmuyordu.
Türkiye-Rusya anlaşmasına göre silahlardan arındırılan bölgenin üçte ikisi HTŞ ve diğer radikal grupların kontrolü altında. Bölge rejim güçleri ile muhalif gruplar arasındaki temas hatları üzerinde yer alıyor.
Brüksel merkezli Uluslararası Kriz Grubu’ndan Sam Heller yaptığı değerlendirmede, HTŞ’nin açıklamasına geniş bir perspektiften bakıldığında Soçi Anlaşması’nı örtülü bir şekilde kabul edildiğine dair işaretler taşıdığını belirtti.
Heller, “15 Ekim olarak belirlenen tarih, anlaşmanın garantör ülkeleri olan Türkiye ve Rusya’yı anlaşmayı sürdürmek ve bölgeyi Şam’ın hala tehdit ettiği askeri seçenekten uzak tutmak için ne kadar ciddi olduklarını ortaya çıkaracak bir sınav ile karşı karşıya bırakıyor. Eğer Rusya anlaşmayı sürdürmeye kararlıysa, Türkiye ile daha yumuşak ve esnek olacaklardır” şeklinde konuştu.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov gazetecilere, Çarşamba günü yaptığı açıklamada, silahtan arındırılmış bir bölge kurmanın bir ya da iki günlük gecikmeyi sorun etmeyeceklerini söylemişti.
Anlaşmanın uygulanamama ihtimali endişe yaratıyor
Öte yandan anlaşmanın uygulanamaması ihtimali gözlemcilerin ve insani yardım kuruluşlarının bölgede yaşayan üç milyon insanın geleceğine ilişkin kaygılarını artırıyor.
Anlaşmanın uygulanamamasına dair korkularını dile getiren 4 büyük uluslararası örgüt, anlaşmanın bozulması ya da anlaşmanın kapsamadığı bölgelerde çatışmaların patlak vermesi durumunda önümüzdeki birkaç gün içinde önüne geçilemeyecek çatışmaların yaşanmasına dair endişelerini dile getirdiler.
Bu örgütler, ‘olası bir askeri saldırının yüzbinlerce insanın yerinden edilmesine yol açabileceği’ uyarısında bulundu.
Bununla birlikte Uluslararası Af Örgütü (AI) Cuma günü ‘İdlib’de başka bir insani felaketten kaçınılması için’ Rusya, Türkiye ve İran’a çağrıda bulundu.
İdlib’den sonraki hedef Fırat’ın doğusu
Öte yandan Suriye Dışişleri Bakanı Muallim, daha önce Şam tarafından yapılan açıklamaları yineleyerek, Suriye’deki herhangi bir bölge gibi İdlib’in de Suriye rejiminin egemenliğine girmesi gerektiğini belirtti. İdlib’den sonraki hedeflerinin Fırat’ın doğusu olduğunu söyleyen Muallim, Suriye’nin tüm topraklarının Suriye’nin egemenliğine geri dönmesi gerektiğini söyledi. Söz konusu bölge, Washington tarafından desteklenen Kürt ve Arap grupları tarafından kurulan Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolü altında. Bakan Muallim, Fırat’ın doğusu meselesinin hayati önem taşıdığını, “Ondan vazgeçemeyiz” şeklinde konuştu.
SDG, onun ana omurgasını oluşturan Halk Koruma Birlikleri (YPG) ülkedeki toprakların yüzde 30’unu kontrolü altında bulunduruyor. Bu da onları ülkede ordunun ardından ikinci en büyük güç haline getiriyor.
Federal bir yapının Suriye anayasasına aykırı olduğunu vurgulayan Dışişleri Bakanı Muallim, “Amerikan vaatlerini ve yanılgılarını sürdürmek istiyorlarsa bunun bedelini ödemek zorundalar” ifadelerini kullandı.
Kürtler, bölgelerinin geleceği konusunda Şam ile aylar önce ön görüşmeler yapmaya başladı. Ancak herhangi bir sonuç alamadılar.