Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Rejimin İdlib’e yönelik olası saldırısının önündeki engeller | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Şam’ın, İdlib’in geri alınmasının askeri öncelikler listesinin başında olduğunu tekrar etmesine rağmen, olası bir saldırının bedelinin birçok nedenden dolayı ağır olması öngörülüyor.

Bunlardan ilki, gerginliğin azaltılması anlaşması uyarınca Türkiye’nin bu alandaki varlığı.

Moskova, yakın zamanda ‘geniş çaplı bir saldırı’ ihtimalini uzak görürken, on binlerce muhalif savaşçı ve onların ailelerinin çeşitli alanlardan tahliye edilmesi gibi Ankara’nın 2,5 milyon kişiyi barındıran kentin ‘istikrarını’ koruma çabalarına olumlu bakıyor.

Şam’ın İdlib’i yeniden elde etmesi için ana sebebi ne?

İdlib kenti, muhaliflerin ‘kale’ niteliğindeki alanların çoğundan sürülmesiyle muhalif gruplar için pratikte ‘son çare’ konumunda.

Kentin yüzde 60’ını Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) kontrol ederken, diğer İslami gruplar da bölgede mevcut. Güneydoğu kırsalında ise rejim güçleri konuşlanmış durumda.

Ülkede çatışmanın patlak vermesinden bu yana, rejim, Suriye topraklarının tamamında kontrolü yeniden kazanma isteğini her fırsatta yineledi.

Devlet Başkanı Beşşar Esed, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, “Tek amacımız olmamasına rağmen, hedefimiz şu an İdlib” diye konuştu.

Şam rejimi, İdlib’i geri alarak, Halep’ten Hama’ya, Humus’tan Şam’a, oradan da Ürdün-Suriye sınırındaki Nasib Sınır Kapısı’na ulaşana kadar, İdlib üzerinden rejim güçlerinin kontrolü altında olan Suriye’nin en önemli kentlerini birbirine bağlamak istiyor.

Askeri operasyon düzenlenme olasılığı nedir?

Şam’dan farklı olarak, Rusya Devlet Başkanı Putin’in Suriye Özel Elçisi Alexander Lavrentiev Soçi’de yapılan görüşmelerde, İdlib’e büyük bir saldırı başlatmanın şu an mümkün olmadığını belirtti.

Rusya, Esed’in müttefiği İran ve muhalefeti destekleyen Türkiye ile üç garantör ülke olarak İdlib’e yönelik gerginliği azaltma anlaşmasını imzalamış, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) söz konusu anlaşmaya göre İdlib’te 12 gözlem noktası oluşturmak üzere konuşlanmıştı.

Bu konuşlanma, Türkiye’yi bir ‘işgalci’ olarak gören Şam’a bir meydan okuma olarak görülebilir.

Amerikan Güvenlik Enstitüsü araştırmacılarından Nicholas Heras, “Esed hükümetine İdlib’deki en büyük engel Türkiye” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, herhangi bir askeri harekata uzak bakmayan bir politika benimserken, Suriye Muhalefeti Müzakere Yüksek Kurulu Başkanı Nasr Hariri Türkiye ve Suriye dosyasındaki en büyük oyuncu olan Rusya ile İdlib senaryosuna dair görüşmelerin sürdüğünü dile getirdi.

Hariri, “İdlib vilayetinde savaşın patlak vermesini önlemek için Türkiye ile birlikte tedbirler almaya çalışıyoruz” ifadelerini de kullandı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre, Türkiye, sahada, HTŞ ile bağlantılı gruplarla olası bir çatışmaya hazırlık amacıyla İdlib’deki muhalif grupları birleştirmeye çalışıyor.

Bu bağlamda, Ahraru’ş Şam, Nureddin Zengi, Ceyşul Ahrar gibi muhalif gruplar Ulusal Kurtuluş Ordusu adı altına birleşme kararı aldı.

İstanbul’daki Ümran Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde Suriye konusunda uzman Nawar Oliver, gerginliğin azaltılması anlaşmasının garantörü olan üç ülkenin, ‘kuzeyde herhangi bir geniş çaplı savaşa izin vermeyeceğini’ söyleyerek İdlib’in geleceğinin ‘henüz bitmemiş ve kimsenin henüz onun hakkında konuşmadığı bir anlaşma’ ile belirleneceğini dile getirdi.

Olası askeri operasyonun yansımaları ne olur?

Birleşmiş Milletler (BM), herhangi bir saldırının, yaklaşık 2.5 milyon insanın güvenliğini tehlikeye atması gibi olası sonuçları olabileceği konusunda uyardı.

BM Suriye İnsani Yardım Koordinatörü Panos Moumtzis Haziran ayında yaptığı açıklamada, bölgede yaşayan 2.5 milyon sivilin ülkede gidebilecekleri bir yerlerinin kalmadığını ifade ederek, “2.5 milyon sivilin yerinden edilmesinden ve Türkiye’ye yönelmesinden endişe ediyoruz. Gidebilecekleri başka bir yön kalmadı” demişti.

Suriye’de 2011’den bu yana devam eden iç savaş nedeniyle Türkiye’ye kaçan mültecilerin sayısı 3.5 milyonu aşmış durumda.

Heyetu Tahriru’ş Şam’ın kaderi ne olacak?

Şam ve Moskova, ‘terörist’ olarak sınıflandırdıkları bu grubu hedef alarak bölgeye birçok kez saldırı başlattı.

Nicholas Heras, HTŞ’nin Türkiye’nin kendi meselesi olduğunu söyleyerek, Esed’in İdlib’e bir saldırı düzenlemek için HTŞ’yi bir bahane olarak kullanamayacağını, fakat zamanın tükendiğine dikkat çekti.

Heras’a göre, Erdoğan er ya da geç kararlı bir şekilde hareket etmek zorunda kalacak.

Nawar Oliver da, bir sonraki aşamada, Türkiye’nin, muhalif grupları birleştirmek için yaptığı çalışmalarla eş zamanlı olarak, rejim ve müttefiklerinin saldırılarını önlemek amacıyla, İdlib içindeki HTŞ’ye bağlı radikal grupları ortadan kaldırmak için askeri operasyon düzenleyebilir.