Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Riyad, Washington ve İran’ı durdurma | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İki gün sonra yapılması planlanan Suudi Arabistan veliahdı ve Amerikan Başkanı arasındaki buluşmadan önce Avrupa’nın içinde görünürde İran’ı dizginleyici, gerçekte ise İran’la Nükleer anlaşmanın iptal edilmesini önlemeye yönelik çalışmaların hızı arttı.

Prens Muhammed Bin Selman’ın Washington’a gelişi, öncesinde de Rex Tillerson’ın Dışişleri Bakanlığından alınması, Başkan Trump’ın İran üzerine daha fazla ambargo uygulamasından, dolayısıyla nükleer anlaşmanın da iptal edilmesinden doğan Avrupalıların korkularını körüklüyor.

2015’te imzalanan ve 5+1 olarak ta geçen JCPOA anlaşması bir yandan BM Güvenlik Konseyi ve Almanya ile diğer yandan da İran’la imzalanan anlaşmadır ve bu anlaşma günümüzde görülen kaosun sebebidir. Bu anlaşma sayesinde, İran, uranyumun zenginleştirilmesini bir oranda durdurması karşılığında ambargonun kaldırılmasını garanti ederek bölgedeki askeri aktivitesini yükseltti ve nükleer başlık dahil olmak üzere balistik füze sisteminin güçlendirilmesine çalıştı. Anlaşmanın imzalandığı günden beri herkes, anlaşmanın Tahran’ın agresif politikalarını terk edip kalkınma ve barışa yöneleceği yönündeki Batının algısının tersine, anlaşmanın daha fazla kaosa ve savaşa yol açtığına ve rejimin içten ve dışına olan gücünü arttırdığına şahit oldu. Donald Trump’ın Beyaz Saray’a gelişi ve Prens Muhammed bin Salman’ın yükselişi ve ikilinin İran’ın bölgesel projelerine karşı çıkacağını ilan etmesiyle anlaşma kutsallığını kaybetmiştir. Bütün Avrupa, Tahran’daki Yüksek dini lidere boyun eğebilir ve onunla çalışmaya devam edebilir, ancak Washington, son sözü söyleyecek olan taraftır.

Sorun anlaşmada değil, İran rejiminde. Anlaşma sonucunda İran’ın saldırganlığı nedeniyle ABD, Irak ve Suriye’de mücadele ediyor. Suudi Arabistan ise, Yemen’de kendi kendini savunmak için ve İran destekli darbeden Yemen’i kurtarmak için savaşıyor. Riskler ne olursa olsun, çatışma istemeyen Avrupa, son zamanlarda, Trump ve bölgedeki müttefiklerinin anlaşmaya darbe indirmeye kararlı olduklarını keşfetti, bu yüzden, tarafları da tatmin etmek için, İran’ın balistik füzelerin gelişimini kısıtlayan ve Irak, Suriye ve Yemen’deki faaliyetlerine son vermesini sağlayan yeni bir projeyi ortaya koymaya çalışıyor.

Avrupalıların Reuters haber ajansına sızan projesi, suça bulaşan kişilere yaptırım uygulanmasını öngörüyor, dolayısıyla yetersiz ve teatral görünüyor. Devrim Muhafızları, İran ordusu ve istihbarat servisinde suça bulaşmış kişilerin tümü, batıda yaşamamaktalar ve yaptırımlar onları etkilemez.

İran rejimini ve Hizbullah’ı ekonomik olarak cezalandırmak ve savaş meydanında bu ikiliye karşı savaşan güçleri desteklemek, böylece müdahalenin ve işgalin maliyetinin pahalı hale gelmesi Avrupa’nın reddettiği taleplerdir. Bu türden rejimi kuşatan ciddi adımlar atmadan Tahran geri çekilmeyecektir. Hatırlatmak isterim, İran’ın pazarlık masasına oturmasını neden olan sebep ülkeyi çökme tehlikesiyle yüz yüze getiren ekonomik yaptırımlardır. Bu yaptırımların etkisi o denli güçlüydü ki, Tahran, egemenlik alanına girdiğini ve pazarlık konusu dahi yapılamaz dediği nükleer projesini durdurmayı dahi teklif etme zorunda kaldı ve sonunda bu konuda pazarlık masasına oturdu. Ancak sabırsız Batılı müzakereciler acil ve prematüre doğan bir anlaşmaya ulaştılar. Trump ve Prens Muhammed Bin Selman, anlaşmanın zenginleştirme oranıyla sınırlı kalmaması ve projenin durdurulması şeklinde bir düzenlemeyle anlaşmayı düzeltme peşindeler, ve anlaşmayı tümden durdurma veya akamete uğratmak istemiyorlar. Zira bu başarılmazsa bölgede kırk yıl süren şiddet, kaos, çekişme ve silahlı organizasyonlara verilen destek durdurulamaz.