Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Robotları kim kontrol edecek? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

“Ölümcül bağımsız silah sistemi…” Bu tuhaf kavram, büyük askeri endüstriler tarafından geliştirilmekte olan ve yeni nesil savaşların geleceğini haber veren savaş robotlarını ifade etmek için kullanılıyor. Amerikan savaşlarında temel bir unsur olan (İngilizcede “Drone” olarak bilinen) İnsansız Hava Araçları’nın kullanımının giderek arttığını görüyoruz. Bu araçlar, gözlem yapmaktan eşyaları nakletmeye kadar farklı maksatlarla kullanılıyor. Fakat savaştaki rolü, resmi bir savaş ilan etmeksizin ya da sivil bölgeleri kimin bombaladığını sorgulamaksızın askeri operasyonların artacağı konusunda endişelere yol açıyor. Bu sadece bir başlangıç. ABD’nin bu yılki bütçesinden 18 milyar dolar bilim ve teknolojiye ayrıldı. Bu bütçenin büyük bir bölümü insan faktörüne çok az ihtiyaç duyulan silahların geliştirilmesi için tahsis edildi.

Savaş robotları konusu, bu makalede hızlı teknolojik gelişmelerle birlikte dünyada meydana gelen değişimleri de değerlendirmek için ele alınacak. Bu konuyu tartışmaya açmak teknik ilerlemeye karşı olunduğu anlamına gelmiyor. Aksine faydasından çok zarara neden olacak gelişmeleri sınırlamanın gerekliliğine ve yaşadığımız değişimlerin hızına ışık tutmayı amaçlıyor. Ayrıca bu tekniklerin çoğu, halkına ve diğer devletlere karşı doğrudan sorumlu olan hükümetler tarafından değil de özel şirketler tarafından modernize ediliyor. Bu da teknoloji dünyasında en etkili olanları bile kaygılandırmaya başlayan bir meseledir.
Elektrikli araç üreticisi Tesla şirketinin kurucu ortaklarından olan Elon Musk, Google şirketinde yapay zekâ araştırmacısı olan Mustafa Süleyman ile birlikte teknoloji dünyasının birçok önde geleni tarafından savaş robotlarının geliştirilmesinin yasaklanması için geçen yaz Birleşmiş Milletler’e (BM) bir mektup gönderdiler. Dünyada polis ve orduların çehresini değiştirebilecek bu tür katil silahların geliştirilmesi konusunda hukuki ya da uluslararası bir sınırlama halen mevcut değil.

Yapay zekânın önemi hususunda hiç şüphe yok. Ancak robotların duygusal zekâsıyla ilgili sorular zihinlerde halen devam ediyor. Bilim adamları, karşılıklı ilişkilerde yapay aklın içerisinde merhamet ve zorunlu sempati gücünü mü geliştiriyorlar? Bir asker, kendisinden merhamet isteyen sivil birisine şefkat gösterebilirken katil robotlar emirleri harfiyen yerine getirecektir. Robotlarda insani anlamda duygu faktörüne yer yoktur. Yakın bir geçmişe kadar katil robotlar Hollywood filmleriyle sınırlıydı. Fakat katil robotlar, yapay zekâ ve robot teknolojisindeki gelişmelerle birlikte hayatımızın gerçeğine dönüştü.

Geçen hafta Davos’ta Dünya Ekonomi Forumu’ndaki 3 farklı oturumda ölümcül bağımsız silah sistemin ve askeri endüstride yapay zekânın etkisinden bahsedildiğini duydum. Farklı devletlerden siyasetçiler ve toplumun ileri gelenleri bu tür teknolojilerin kullanılması hususunda belirli yasaların getirilmesi için somut adımların atılmasını ve bağımsız kararlarla robotların gücünün kayıt altına alınmasını istediler. Davos’ta çeşitli oturumlarda teknoloji alanında meydana gelen teknik ve devrimsel gelişmeler gündeme geldi. Fakat bazıları teknolojinin olumsuz yönlerine karşı uyarılarda bulundu.
İş ve özel hayatımızda teknolojinin meydana getirdiği olumlu etkileri ve faydaları inkâr edemeyiz. Örneğin; bu makaleyi Abu Dabi’de yazıp bir tuşa basarak saniyeler içerisinde Londra’ya gönderebiliyorum. Fakat teknik gelişmelerin sonuçlarını anlamak için daha fazla şeffaflık ve bunun sonuçlarına karşı insanları himaye etmek gerekiyor.

Pek çok dünya liderini her yıl Dünya Ekonomi Forumu’nun toplantılarına katılmaya sevk eden sebeplerden birisi de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) ve Stanford gibi teknolojiyle ilgilenen üniversitelerdeki önemli profesörlerin huzurunda uluslararası alandaki en modern teknikleri sunmaktır. Ekonomi forumu, yıllardan beri 4. endüstri, yani modern teknoloji devrimine yoğunlaşmaya ve özellikle de iletişimden tıbbi bilgilere kadar hayatın tüm unsurlarını internet ağıyla ilişkilendirmeye karar verdi. Forumdaki oturumlardan birinde ABD’li bir kadın profesör, yapay zekânın tıptaki, bilhassa da kanseri teşhis etmedeki rolünden bahsetti. Amerikan MIT Üniversitesi’nin son zamanlarda yaptığı bir deneyde yapay zekâ kullanıldı. Yapay zekânın kansere yakalananları teşhis etmedeki doğruluk oranı yüzde 97’ydi. Ayrıca ameliyat sayısı, yapay zekâ aracılığıyla doğru teşhis konulması sayesinde yüzde 30 oranında azaldı. Yapay zekânın tıbbi teşhiste kullanımının başarılı olmasındaki temel unsur, araştırmaların ve depolanan bilgilerin artmasıdır. Fakat kimler bu bilgilere sahip? Herhangi bir hastanenin hastalarının dosyalarını bu teknik deneylere verme hakkı var mı yoksa hastanın bunu kabul etmesi mi gerekiyor? Bu tür sorular, gizlilik kuralları ve bilgi mülkiyeti çerçevesinde geçen hafta Davos’ta gündeme getirildi.

Bir başka oturumda da Hintli bir kadın araştırmacı, yaş ve konuşanın yeri gibi unsurları saptamada yapay zekânın kullanımıyla ve ses araştırma tekniklerinin gelişmesiyle birlikte ses üzerinden kimlik tespitinden bahsetti. Ayrıca elektronik para birimi olan Bitcoin’le işlem yapılması, şoförsüz araçları kapsayacak şekilde şehirlerin modernleştirilmesi ve gelecek yıllarda günlük yaşantımıza girecek olan diğer gelişmeler hakkında da konuştu.

Yapay zekâ, robotlar için esas bir anahtar olup teknik ve bilimsel alanda robotların katkıda bulunmasını sağlayacak bir güçtür. Tüm bu teknikler, topluma faydalı ve barışçıl amaçlar için kullanılabilir ya da kamu yararına zarar vermeyecek dar alanda hizmet vermek için istihdam edilebilir. Fakat bunlar, yeni öneriler değildir. Nükleer enerji, en bilinen örneklerden biridir. Nükleer enerji, elektrik ve X ışınları üretmek veyahut nükleer bomba yapmak için kullanılabilir. Sonuçta nükleer enerjinin kullanımını uluslararası düzlemde kabul edilmesi gereken kanun ve yasalar belirleyecektir.

Teknolojiyi geliştiren ve kullanan taraflara güvenmek için şeffaf olunmalı ve uygun yasalar konulmalıdır. Bu bağlamda devletlerin ve hükümetlerin aktif ve önemli bir rol üstlenmesi gerekiyor. Bu meselenin sadece bilim adamlarının ve dev şirketlerin eline bırakılması mümkün değildir. Fakat bu çabalar, gelişimin sınırlandırılması için değil aksine gelişimin dengelenmesi ve kamu yararına kullanılması için bir araç haline getirilmelidir. Robotlar, hayatımıza daha çok girmeye başladı. Bunun için robotlara kimin hangi amaçla hükmedeceği konusunda net anlaşmalara varılması gerekiyor.