Londra/Emir Tahiri
ABD Başkanı Donald Trump, İran’a yönelik yeni politikasının hızını artırma amacıyla özel bir çalışma grubu kurarken, Tahran, Washington yönetiminin kendilerine sunacaklarına karşı nasıl en uygun cevabı verebileceğini düşünüyor.
Kamuoyu açıklamalarından yola çıkarak ve İranlı yetkililer ile lobilerin yaptığı yorumların satır aralarından okumalar yaparak, Tahran yönetimindeki tartışmaların ana hatlarını çizebiliriz.
ABD’nin İran nükleer anlaşmasından çekilmesini izleyen haftalarda, Tahran’daki liderlerin çoğu ve hükümete yakın analistler, bu hamleyi ABD’nin nükleer anlaşmaya ‘ihaneti’ olarak yorumladılar. Bu hamlenin İran’ı çok az etkileyeceğini, çünkü Avrupa Birliği (AB) Rusya ve Çin’in İran’ın gelecekte yaşayabileceği fırtınadan korunmasına yardımcı olacakları düşünülüyordu. Ama şimdi bu hipotez arka plana itilmiş gibi görünüyor.
Bununla birlikte ABD’deki İran baskı gruplarının bir üyesi olan Hüseyin Musevi, “İran’ın, müzakere ve esneklik konusunda hazır oluğunu göstermesine rağmen Avrupalıların bu konudaki destekleri yeterli değildi” ifadelerini kullandı.
Diğer yandan AB’ye güvenilmesi konusunda ısrar eden İran İslami Şura Meclisi Başkan Yardımcısı Huccetu’l-İslam Muhammed Hasan Ebu Turabi Ferd, İran İslam Cumhuriyeti’nin kendi stratejisini oluşturmasını engelleyecektir. Bununla birlikte ‘Avrupa serapları’ ortadan kalktığında, yapı ‘Musevi esnekliğine destek verenler’ ve ‘Reddedenler’ olarak ikiye bölünmüştür. İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in ABD ile müzakereleri yasaklama kararı, ‘Reddedenler’ tarafından müthiş bir destekle karşılandı. İran Devrim Muhafızları Komutanı Muhammed Ali Caferi’nin de üslubu farklı olsa da görüşü aynıydı. Caferi, “Yalnızca Trump ile değil gelecek olan bir sonraki ABD Başkanı ile de müzakere etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı. İran’ın Kissinger’i olarak bilinen Devrim Muhafızları strateji uzmanı Doktor Hasan Abbasi, bu durumu daha da ileri taşıyarak, İran’ın ‘büyük şeytan’ ABD’ye karşı ‘saldırganlığını devam ettirmesini’ ve ABD’de olduğu iddia edilen ‘uyuyan binlerce hücrenin’ harekete geçirilmesini istedi.
Tüm bunların arka planında Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin gerçek bir ikilemle karşı karşıya olduğu söylenebilir. Çünkü eğer ‘İran nükleer anlaşmasından’ çekilir ve gelecekteki olası müzakerelere kapılarını kapatırsa, son 5 yıl içinde halkına vaat ettiklerinde başarısızla uğradığını kabul etmiş olacak. Ancak Ruhani, iki şey yapmaya çalıştı;
Bunlardan ilki, Hamaney liderliğindeki daha fanatik grupların önemli taleplerine cevap vermeye devam etmekti. Bunun için Ruhani, bazı analistler tarafından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından dayatıldığına inanılan Hazar Denizi’nin Hukuki Statüsü Anlaşması’nı imzalamak üzere Kazakistan’ın Aktav kentine uçtu. Hamaney, 2015 yılında, Rusya Devlet Başkanı Putin’e İran’ın anlaşmayı imzalayacağına dair söz vermişti. Ancak, bu adım ertelendi. Çünkü ne Tahran ne de Moskova, bu imzanın Suriye’deki İran kampı için Rusya’nın ödüllendirilmesi gibi görülmesini istemedi. Ruhani, tartışmalı anlaşmayla ilgili ‘yaratıcı belirsizlik’ olarak adlandırılabilecek bir tutum seçerken, partisine yakın kişiler bu konuyla ilgili kritik bir pozisyon aldı.
Bu ‘yaratıcı belirsizlik’, iktidar oluşumundaki Ruhani muhaliflerini kızdırdı. Bu durum Ruhani’yi izole etmeye yönelik bir kampanya olarak ortaya çıktı. Geçtiğimiz hafta İran’ın Kum şehrinde yapılan gösteriler sırasında öğrenciler, ‘Sıcak yüzme havuzu sizi bekliyor’ yazılı pankartlarla, Ruhani’ye Şah döneminde Başbakan olan Esedullah Alem’e ait villanın yüzme havuzunda ölü olarak bulunan eski Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani ile aynı kaderi paylaşabileceği tehdidinde bulundu.
Öte yandan İran Meclis Başkanı Yardımcısı Ali Mutahhari, hükümet aleyhine atılan sloganlara yönelik kaygılarını ifade ederek, dün, istihbarat teşkilatına, Feyziye Okulu’nun protesto gösterisi ve Haşimi Rafsancani ölümüyle ilgili soruşturma açılması çağrısında bulundu. Mutahhari, gösteriler sırasında kullanılan ve Cumhurbaşkanı Ruhani’yi tehdit eden pankartların, birçok kişi için bir bulmaca haline gelen Rafsancani ölümü ile ilgili bir ipucu olabileceğini söyledi.
Bununla birlikte Rafsancani grubuna yakın isimlerden İran Meclis Milli Güvenlik ve Dış Politikalar Komisyonu Başkanı Alaaddin Burucerdi de Cumhurbaşkanı Ruhani’ye yönelik ölüm tehdidine karşı soruşturma açılmasını istedi.
Ayrıca eski bir diplomat ve Hamaney’e yakın bir isim olan Sadık Harrazi tarafından çıkarılan uluslararası bir dergi, Cumhurbaşkanını istifaya çağıran ‘Ruhani bitti’ başlıklı bir makale yayınladı.
Diğer yandan ABD ile olası tüm müzakerelere kalıcı ve tam bir yasak getiren Dini Lider Hamaney’in, Washington tarafından uygulanan olası yeni yaptırımlarla başa çıkmak için çok az siyasi seçenek önerdi. Ancak bu durum Dışişleri Bakanlığı dahil olmak üzere Ruhani ve ekibinin bu konuda herhangi bir politik adım formüle edebilmesini de engelliyor.
İranlı Siyasi Analist Nasır Zamani konuyla ilgili değerlendirmesinde, “Hamaney tarafından uygulanan yasak, Ruhani ve ekibinin bu konuda herhangi bir adım atmasını engelledi. Sonuç olarak, Trump ağır yaptırımlarını uygulamaya koyduğunda, İran’ın tepkisi yankılanan sloganların ötesine geçemeyecek” şeklinde konuştu.
Öte yandan ABD eski Dışişleri Bakanı John Kerry’nin tavsiyesi üzerine Ruhani, Demokrat Parti üyelerinin Senato odalarını ya da bunlardan en azından birini ele geçireceğini umarak Kasım ayında yapılacak ara seçimlere kadar herhangi bir hamle yapmaktan kaçınmaya karar verdi. Ancak Ruhani görevini bırakmakla tehdit edilmemiş olsaydı, başarılı bir taktiğin sonuçlarını bekliyor olabilirdi. Kendisini hem yurt içinde hem de yurtdışında, satranç oyunundaki gibi şah şekilmiş bir durumda bulduktan sonra mat olmamak için Dini Lider Hamaney’in ayak izlerini takip etmeyi seçmiş gibi görünüyor.
Hamaney’in ayak izlerini takip etmesinin Ruhani’nin sorunlarına bir son verebileceği de kesin değil. Aslında Şura Konseyi, konsey üyesi Kamil Dehgani’nin ‘zor ekonomik durum’ olarak nitelendirdiği durumla ilgili Ruhani’ye sorularını yanıtlaması çağrısında bulundu. 290 üyeli Şura Meclisi’nin 80 üyesi tarafından talepte bulunulurken, Ruhani’ye Şura Meclisi’ne gelip soruları yanıtlaması için 12 günlük bir süre verildi. Kaynaklar, toplantının Ruhani tarafından imzalanan ‘Hazar Denizi’nin Statüsü Anlaşması’nın da tartışılabileceğini belirttiler. Tüm bunlar İran için kötü haberken, ABD’nin yeni atadığı İran özel temsilcisi Brian Hook için iyi haber olabilir. Bununla birlikte iktidar mücadelesine eşlik eden çelişkiler yüzünden, Tahran yönetimi, ABD’nin yaptırımlarına direnemeyebilir veya Washington’la diyalogu sürdüremeyebilir.