Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Ruhani’nin müzakere uydurmaları | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Tahran’a yönelik ABD yaptırımlarının daha şiddetli olan ve özellikle petrol ihracatını durdurmayı öngören ikinci faslını beklerken İran’ın ortaya attığı bir dizi yalan su yüzüne çıkıyor. Bu uydurmalar, bir yandan İran sokaklarını etkilemeyi ve mollalar rejiminin içeriye tutunduğunu göstermeyi hedeflerken, diğer yandan da nükleer anlaşmanın sürdürülmesini destekleyen ve İran’ın politikalarını aklayan genel küresel bir hava yaratmayı amaçlıyor. Tüm bunlar, uluslararası teröre olan desteği, bölgesel ve küresel istikrara yönelik oldukça olumsuz etkisinden ötürü ikaz parmağının İran’a doğru yöneldiği bir zamanda gerçekleşiyor. Şimdi bu sözler neyi çağrıştırıyor?

İşin aslı iki hareket noktası var: İlki, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin geçtiğimiz Cumartesi günü İran içlerine yönelttiği bir konuşma ile ilgili. Ruhani, bu konuşmasında ABD’nin arabulucular üzerinden iki ülke arasındaki müzakereleri başlatmak için düzenli olarak İran’a özel mesajlar gönderdiğine vurgu yaptı. İranlıların Ruhani’nin yalanlarına inanması mümkün mü? Ya da sorgulamazlar mı hiç, Tahran ile olan çekişmede daha güçlü bir koza ve ezici bir güce sahip Washington’u, mollalardan bir diyalog dilenmeye iten şey nedir? Duyan da İran, ABD’yi yaptırım uygulamakla tehdit ediyor sanır!

Hâkim tabakadaki İranlılar bugün, dermansız durumlarda karşımıza çıkan ve ‘inkâr’ adı ile bilinen hastalıklı evreye girmiş bulunuyor. Bu evrede kişi sorununu inkar ederek, hastalığını yalanlama aşamasına geçer. Bu, hastalıklı sağlık durumundan uzak olarak yalnızca onun hayal dünyasındaki bir yok saymadır.

Bu noktada eski yaklaşım hatıra gelir ve bir sonraki öngörülerek bunun içeride İran halkının yaşadığı gerçekliğe aykırı bir İran imajı yaratmak için Devrim Muhafızları elemanlarına bağlı internet sitelerinin yaydığı bir kampanya kapsamında olduğu fark edilir.

Facebook, Twitter ve diğerleri gibi büyük sosyal iletişim ağları üzerinde, diğer ülkelerin kamuoyunu etkilemeye çalışan ve birden fazla dilde faaliyet gösteren gizli pek çok İranlı hesabı denetlemek kolay olmadı. Bu hesapların amacı, gerçekleri baştan ayağı çarpıtmak ve Tahran’daki rejimin çıkarları ve ideolojisi doğrultusunda reklam yapmaktı.

Son günlerde Ruhani ve İran rejiminin diğer elemanlarını inkâra ve böylesi hızlı bir kaçışa iten şey nedir?

Geçtiğimiz günlerde Başkan Donald Trump’ın BM Genel Kurulu gündemi kapsamında bu ay New York’taki BM merkezinde gerçekleşecek olan Güvenlik Konseyi’nin İran konulu oturumunu yönetme hazırlıkları yaptığını açıklaması, İranlıları rahatsız etmişe benziyor. Nitekim İranlılar kendilerini apaçık bir karşılaşma ile yüz yüze bulup rahatları kaçacak ve Körfez, Ortadoğu ve dünya planındaki tüm istikrarsızlık eylemlerini engelleyen kapsamlı bir hesaplaşma talebinde bulunacaklar.

Trump’ın yöneteceği bu oturum, İran ekonomisini hedef alan ve İran sokaklarının hiçbir şekilde kaldıramayacağı Kasım kasırgasından önce dogmatik İran rejiminin boynuna dolanan son ip ve merhamet kapılarını kapatan son pencere olacak.

Trump’ın oturumuna mecazi de olsa İran’ın 40 yıldır işlediklerinin cezasını kesen uluslararası bir mahkeme gözüyle bakılabilir. ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley’in de işaret ettiği gibi İran’ın çekişmeye dalmadığı bir yer bulmak oldukça zor. İran, küresel teröre olan desteği, Avrupa’yı dolduran suikast ekipleri, küresel barışı tehdit eden balistik füzeleri, Yemen’deki Husiler gibi milisler ve örgütlere olan yardımı ve BM Güvenlik Konseyi’nin kararlarının çiğnenmesine olan desteği ile gittikçe artan bir endişe kaynağı haline geldi.

Ruhani’nin ABD’nin müzakere için her gün şevkle çabaladığı yönünde ortaya attığı yalanların sebebi hiç kuşkusuz, dünyanın İran’ın tehditlerinin felâket düzeyini anlamış olmasıdır. İran’ın güneşin doğuşundan batışına kadar olan dünyanın yüreğine bir ferahlık verecek tepkiler veremediği herkesin malumu.

İran ruhu içeriden parçalanmış. Bundan dolayı orada olup bitenlerin gerçekliği kayboluyor.

İran Dini Lideri Ali Hamaney, “ABD ile herhangi bir görüşme için adım atılmasını yasaklıyorum” açıklaması yaptı. Bununla birlikte İran meclisindeki Ulusal Güvenlik ve Dış Politikalar Komisyonu Başkanı Haşmetullah Felahati Pişe ise, “Tahran ve Washington arasındaki ilişkilerde diyalog yasaklanmamalıdır” dedi.

Ünlü ABD’li diplomat Dennis Ross, yakın zamanda ‘İran Endişe Yaratıyor Ama Bir Anlaşmaya Varmak İstiyor’ başlığıyla kaleme aldığı yazısında İran’ın geçmişten bu yana daha kötüsünden kaçınmak için müzakere seçeneğine tutunduğu alışkanlığı üzerinde durdu.

Ross, “İran rejimi gerçek anlamda baskı hissettiğinde tutum değiştirme şeklindeki tarihi tepkisini ortaya koyuyor. Önceki Dini Lider Humeyni de İran’ın Irak’ı yenmek için gerektiği kadar savaşacağını söylemiş ancak ABD güçleri, Körfez’de İran petrol gemilerini batırıp görünüşte Saddam Hüseyin’i desteklemek için bir İranlı sivil uçağı yanlışlıkla düşürünce savaşı Ağustos 1988’de sonlandırmıştı” diye yazıyor.

İran, genellikle ABD tarafından olmak üzere, geldiğinde şüphe olmayan tufan yaklaşmadıkça diyalog ve müzakere dilinden anlamıyor. Bunun göstergelerinden biri de İran’ın 90’larda Almanya’nın yaptırım tehdidiyle karşılaşınca Avrupa’da rejim muhaliflerini öldürmekten el çekmesidir.

Ruhani’nin açıklamalarının asılsız olduğunu bize gösteren en büyük olay, 2003 yılındaki Musul olayıdır. O dönemde ABD, Saddam Hüseyin’in ordusuna karşı ezici bir üstünlük sağlamıştı. İran o zaman sıranın kendisine gelmesinden korkmuş ve bunun için Bush yönetimine İran tarafından tavizler sunmak için arabulucular koşmuştu. Söz konusu tavizler ise nükleer programı ve hem Hizbullah hem de Hamas’a olan desteği sınırlandırmaya dönük yoğun öneriler içeriyordu.

Nükleer program, geleneksel İran’ın mihenk taşı ve kâğıttan kaplanın saldırı unsuru olmaya devam ediyor. İranlılar, yaptırımlara maruz kalsalar da bu programları konusunda müzakere yürütmeyi kesin bir şekilde reddederek epey baş ağrıtmışlardı. Ancak Obama yönetimi, yaptırımları ikiye katlayınca İranlılar müzakere masasına oturdular.

İran’ın propaganda hileleri, ABD ve Avrupa’nın baskıları karşısında direnç gösteremeyecek. Dolayısıyla İran’ın müzakere ve boyun eğme için gösterdiği yoğun çabaya şahit olacağız; Hasan Ruhani’nin iftiralarına konu olan ABD dilenciliğine değil…