Türkiye ve İran arasında, Rusya gözetiminde yeni bir sayfa açıldığına dair işaretler çoğalıyor. İki ülkenin Türkiye’nin İdlib’deki askeri varlığına karşılık, İran’ın Şam’ın güneyini tamamen kontrol etmesi ve Seyyide Zeynep türbesini genişletmesi hususunda, Rusya gözetiminde anlaştığı bildiriliyor. Bu durum, Şam’daki siyasi karara sürekli etki olarak değerlendiriliyor.
Anlaşmanın bugün başlayacak Astana müzakerelerin yeni turunda, bu haliyle gündeme getirilmesi halinde Rusya’nın, Suriye toprağı üzerinde gerçekleştirdiği nüfuz paylaşımında yeni bir adım olmakla birlikte, Rusya’nın Esed rejimine Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığının derinleştirilmesi yönündeki baskılarının da bir parçası olacak.
Türkiye ve İran’ın, 4 Mayıs tarihinde vardığı 4 bölgeyi içeren (İdlib, Şam’ın Guta bölgesi, Humus kırsalı ve Suriye’nin güneybatı bölgesi) ateşkes anlaşmasından bu yana Türkiye, Suriye’deki askeri varlığının genişletilmesini teklif ediyordu. İran ise buna sembolik bir eğilim gösteriyordu. Rusya da bu teklife, bölgeye tampon oluşturacak askeri birlikler göndermek şartını koşuyordu. Rusya’nın göndereceği askerlerin Sünni Çeçenlerden oluşması üzerinde daha sonra anlaşma sağlanmıştı.
Esed rejimi ve Hizbullah’ı, Halep’ten sonra İdlib’i de ele geçirmekten men eden Rusya, ABD’ye ait savaş uçaklarının İdlib’deki Nusret Cephesi liderlerine yönelik saldırılarını da durdurmuştu. Böylelikle muhaliflerin İdlib’e sıkışmasını sağlayan Rusya, 3 çatışmasızlık bölgesini daha gündeme getirerek, Ürdün ile güney ateşkesinin yürürlüğe girmesi, Mısır ile Doğu Guta ve Humus kırsalında ateşkes sağlanması noktasında işbirliğine gitti.
Mezhepsel Takas
Üst düzey bir sorumlunun söylediğine göre, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), Şam’ın Yelda, Babbila ve Beyt Sahm semtlerinin de Doğu Guta ateşkesine eklenmesi yönünde girişimde bulundu. Rusya bu girişimi prensipte kabul etse de daha sonra İran’ın buna itiraz ettiğini bildirdi.
Bu noktada İdlib ve Şam’ı birbirine bağlayan hat ortaya çıkmaya başladı. Aralarında Ahrar el-Şam ve Nusret Cephesi’nin de bulunduğu İslamcı gruplar, Eylül 2015’te İran ve Türkiye’nin gözetiminde bir anlaşma imzaladı. Anlaşmaya göre İdlib’in Fua ve Kefraya köyleri ile İdlib, Şam’ın Zebadani ve Madaya kasabalarında ateşkes ilan edilmesi kararlaştırıldı. Ama Rusya’nın girişimleri bu anlaşmayı işlevsizleştirdi. Bundan birkaç ay sonra Fua ve Kefraya’daki Şii halkın Şam’a nakledilmesi karşılığında, Şam’ın 6 kasabasındaki Sünni halkın İdlib’e nakledilmesi konusunda, Katar’ın girişimleriyle uzlaşı sağlandı.
Şarku’l Avsat’ın ulaştığı, Fetih Ordusu ile Hizbullah arasında imzalanan Zebadani-Fua&Kefraya anlaşması metni, Şam’da bulunan 20 bin savaşçı ve sivilin iki aşamada İdlib’e ulaştırılmasını ön görüyordu.(…)
Batılı bir sorumlu, dün yaptığı açıklamada, “İran’ın önceliği, Şam’daki yönetici kim olursa olsun İran’a Şam’daki siyasi idare üzerinde etki imkanı vermek için Şam’ın çevresi ve Lübnan sınırına kadar giden bölgeye İran’a bağlı toplulukların yerleştirilmesidir” demişti. İki gün önce de insani yardım ulaştırılarak Zebadani-Fua&Kefraya ittifakı yürürlüğe girdi.
Tahran’ın, bu ittifaka eş zamanlı olarak, Türkiye’nin İdlib’deki askeri varlığına onay vermesi, iki ülkenin çıkarlarının Rusya’nın çıkarlarıyla uyumlu olmasıyla bağlantılı. Rusya, Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonundan sonra Afrin’e yoğunlaşarak, PYD ve ÖSO’nun birbiriyle çatışmaması ve dolayısıyla Türkiye’nin daha fazla ilerlememesi için Tel Rıfat’a yerleşmişti. Başka bir sorumlunun yaptığı değerlendirmeye göre, “Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin kontrolündeki bölgelerin birleşmesini engelledikten sonra şimdi de Kürtlerin Akdeniz’e ulaşmasını engellemek için İdlib’de var olmak istiyor.”
Hayat Damarları
Kazakistan’ın Başkenti Astana’da 14-15 Eylül tarihlerinde yapılacak toplantılarda, bu yol haritasına siyasi bir okuma getirilmesi bekleniyor. Eğer bu gerçekleşirse silahlı muhalif gruplar, Türkiye ve Rusya’nın havadan vereceği destekle Tahrir el-Şam Heyeti’ne (HTŞ) karşı İdlib’de bir askeri operasyon başlatacaktır.
Rusya’nın çıkar unsurlarından biri Suriye’deki çatışmaların durdurularak silahları terör örgütlerine yöneltmek ve tek bir haritaya göre siyasi çözüm merhalesine girmenin yanında, Suriye’nin hayat damarları konumundaki ana yollara hakim olmaktır. Rusya, iki gün önce muhaliflerin Hama-Humus yolu üzerindeki Rasten kasabasındaki koridoru açmaları karşılığında Şam’daki siyasi tutukluları serbest bırakması için Esed rejimine baskı kurdu. İdlib operasyonunun gerçekleşmesi halinde Rusya, Halep-İdlib-Lazkiye yolunu da kontrol altına almış olacak. Bunun yanında, kısa süre önce de Şam-Deyri Zor yolunu kontrol altına almıştı.
25-27 Eylül tarihlerinde, Ürdün’ün Başkenti Amman’da, Rusya-ABD-Ürdün üçlü toplantısı düzenlenecek. Bu toplantıda, Ürdün’e açılan el-Nasib sınır kapısının açılması ve Dera-Şam-Beyrut yolunun yeniden işlerlik kazanması konuşulacak. Sınır kapısının açılması yıllık 150 milyar dolarlık bir gelir anlamına geliyor ve bu gelir kapıya 300-400 unsur yerleştirecek Esed rejimi ve muhalifler arasında paylaştırılacak.
Amman yönetimi, ABD’nin DEAŞ ile mücadele etmek için elini bu meseleden çekmesinin ardından söz konusu anlaşmanın yolunu açmış ve sınırında biriken Suriyeli mültecileri, Irak sınırındaki el-Tenef sınır kapısına nakletmişti. Bu adım ABD’yi rahatsız etmiş ve ABD, ÖSO’yu ittifaktan çekmekle tehdit etmişti. Rusya ise DEAŞ ve Nusra’ya karşı hava desteği verme karşılında ÖSO’yu kontrol altına almaya çalışıyor.