Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Rusya, Suriye’de İran üslerinin kurulmasına karşı çıkıyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Irak seçimleri, bölgeye Irak’tan müdahale etmeye başlayan İran için kötü ve sürpriz bir şekilde sonuçlandı. Geçen pazar gecesi Bağdat’ta “İran dışarı, Bağdat özgür oldu.” sloganlarıyla gösteri yürüyüşü yapıldı.

Üzerindeki uluslararası baskıyı azaltmak için İran’ın elindeki kozlardan birisi de bölgedir. İran’ın bölgede nüfuz alanı kurma beklentisi var. İran, İsrail’in bölgeye hâkim olduğunu zannediyor ve İsrail’in yerini almak istiyor. İran, Irak’ın hala ABD’nin etkisi altında olduğunu biliyor. Bunun için İran, direniş eksenine odaklanarak bu ekseni sağlamlaştırmak istiyor. Tahran’ın düşüncesine göre direniş ekseni içerisinde “İran, Suriye, Lübnan(Hizbullah) ve Yemen’deki Husiler” yer alıyor. İran; ABD ve Rus nüfuzunun karşısında durmak için bölgede “büyük bir güç” olmayı ümit ediyor.

Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, kendisine sorun teşkil ettiği için ABD’nin Irak ve Suriye’den ayrılmasını istiyor. Çünkü İran, nüfuzunun yanı sıra güce sahip olduğunu da göstermek istiyor. İran, Suudi Arabistan’a fırlatmaları için Husilere füze desteğinde bulunuyor. İran, stratejik bir derinliğinin olmasını ve savaşın kendi sınırından uzakta kalmasını istiyor. İran, bölgedeki mevcut gücünün Suriye ve Yemen’i yeniden yapılandırmak gibi kendisine büyük ekonomik avantajlar getireceğini düşünüyor. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri hariç bölgedeki birçok devletin İran’ın dostları arasında olması dikkat çekici bir durum. Suriye ve Irak ise, güçlerini göstermeye başladı. İran’ın planı, kontrol paneline tutunmaktır. İran, Suudi Arabistan’a baskı yapmak istediği zaman Husileri harekete geçiriyor. İran, Yemen’de Suudi Arabistan ve Kızıldeniz’e karşı askeri bir noktasının olmasını istiyor. Çünkü İran için Suudi Arabistan’la Yemen’den savaşmak daha iyi. Bu durumda Husileri füzelerle destekleyerek kendisi, rahat bir pozisyonda kalacak. Bu da İran’ın Yemen’e füze göndermesini yasaklayan 2216 nolu uluslararası kararın apaçık ihlalidir.

Suudi Arabistan savunma sistemleri, Husilerin Riyad’a yönelik fırlattığı füzeyi düşürdüğü zaman ABD Birleşmiş Milletler(BM) Temsilcisi Nikki Haley, düzenlediği bir basın toplantısında bir tür İran füzesi olan ve üzerinde “SBIG” yazılı füzenin şarapnel parçalarını gösterdi. Bundan dolayı BM, soruşturma yürütmeleri için İran’a uzmanlar göndermek zorunda kaldı. Uzmanlar, bir rapor hazırladı. İran’ın uluslararası kararı ihlal ettiğini söylemediler. Aksine İran’ın füze ihracatını “engellemediğini” ifade ettiler. Lübnan’da Hizbullah’a yönelik yaptığı gibi Husilere yönelik yaptıklarına rağmen İran’ın Husileri tamamen kontrol etmesi mümkün değil.

İran, füzelerin saldırı için olduğunu daima yalanlıyor. Fakat İran, üretim bilgilerini ihraç ettiği gibi Husilere füze ihracatını sürdürüyor. Bu da İran’ın bu durumu yalanlamasına fırsat veriyor. İran, Husilere finans desteğinde bulunuyor. Zira Husilerin parası yok. Bu, bilinen bir durum.

İran’ın yoğunlaştığı diğer askeri noktaların 3’ü İsrail’e yöneliktir:

Bunlardan ilki, Hamas ve İslami Cihad’dır. Hamas Hareketi, daima bir efendi arıyor. Şu an bu efendi İran’dır. Gazze, Hamas için küçüktür.

İkinci nokta, Lübnan merkezli olduğunu söyleyen Hizbullah’tır. Aslında o, İran’ın bir koludur. İran, Hizbullah’a silah, para, füze ve üretim gücü sağlıyor. İran, Yemenli Husilerin aksine Hizbullah’ı tamamen kontrol ediyor.

Üçüncü nokta ise şudur. İran, 2011 yılında Beşşar Esed’i desteklemek için Suriye’ye geldi. O yıl yaklaşık 700 İranlı hayatını kaybetti. Dini lider Ali Hamaney, bundan rahatsız oldu ve Süleymani’den Hizbullah’ı devreye sokmasını istedi. Sonra Hizbullah, Suriye dışından Şii savaşçılar olan Afgan ve Pakistanlı Şii milisleri oluşturmaya başladı. Hasan Nasrallah, bir konuşmasında Arap ve Şii orduların İsrail’le savaşmak için Lübnan’a geleceğini söyledi. Şu an bunların İran’ın seyyar birliklerinin ve ajanlarının olduğunu söylemek mümkün.

Son iki yılda İran’ın doğrudan çatışmaya girdiğini gördük. Şöyle ki DEAŞ, İran Şura Meclisi’ne saldırmaya kalkıştığı zaman İran, Suriye’deki DEAŞ kampını vurmak için Irak üzerinden 700 km’lik menzile sahip bir füze fırlattı. Böylece İran, sahip olduğu gücü göstermiş oldu. Geçen 10 Şubat’ta İran, Ürdün aracılığıyla Suriye’den İsrail’e insansız hava aracı gönderdi. Bu işlem, İran’ın gücünü göstermek için yapılmıştı. Daha sonra Suriyeliler, İsrail’e ait F16 uçağını düşürdü. İran’a ait insansız hava aracı ise, patlayıcı taşıyordu ve İran’ın düşürdüğü Amerikan insansız hava aracı şeklinde tasarlanmıştı.

Batılı askeri bir uzman, bana söz konusu insansız hava aracından dolayı bölgenin savaştan birkaç dakika kadar uzakta olduğunu söyledi. Şayet savaş çıksaydı, bu savaş Suriye’de meydana gelecekti. Bunun için Esed’in şu an daha dikkatli olduğunu görüyoruz. Esed, İsrail’in gücünü biliyor. Suriye, bir savaş meydanına döndüğü zaman İsrail, Suriye’ye ait hava savunma sistemlerine ve üslerine saldırılar düzenleyecektir.

Son aylarda Esed, İranlılara meydan okumaya başladı. Çünkü burada meydana gelen savaşlar Suriye için yeterlidir. İranlılar, askeri bir operasyon talep ettikleri zaman Esed, onları Rusya’ya sevk ediyor.

Batılı askeri uzman, Rusya’nın çıkarları olduğu için savaş istemediğini belirtiyor. Rusya, Suriye savaşına katılan bütün taraflardan Suriye’deki Rus birliklerine saldırmamalarını talep ediyor. Rusların hayatı, korunmalı. Aynı şekilde Rusya, Suriye savaşına katılan taraflardan bölgeyi savaşa sürüklememelerini ve Beşşar Esed’in iktidarda kalmasını istiyor. Hâlihazırda Esed, Ruslara yardım ediyor. Esed’in Ruslara meydan okuması halinde Ruslar, kendisinden vazgeçecektir.

Rusya, bölgede varlığının bulunmasını istiyor. Rusların perspektifine göre ortaya atılan denklem şu şekilde: İsrail ABD’ye, Suriye Rusya’ya ait.

Diğer yandan İran, Suriye’de askeri deniz üsleri kurmak istiyor. Rusya ise İran’ı bunu yapmaktan alıkoyuyor. Hiç kimse, Rusya’ya dokunmadığı sürece Rusya, hareket etmeyecektir. 9 Mayıs’ta İsrail’in Suriye’deki İran üslerine yönelik saldırısını gördük. Operasyon gecesi İran, İsrail’in Suriye’deki askeri üslerine saldırmasını protesto etti. Ertesi gün İran, geri adım atarak İsrail’e fırlatılan 20 füzenin Suriyeliler tarafından fırlatıldığını söyledi.

İran’ın sahip olduğu araçlar, Kudüs Gücü birlikleridir. Devrimi korumak ve ihraç etmek için kurulan Kudüs Gücü, İran güvenlik kurumunun silahıdır. 1998 yılında Kudüs Gücü’nün komutanı olan Kasım Süleymani, İran dışında terör saldırılarının altyapısını inşa etmeye başladı. 2011 yılı, dönüm noktasıydı. Artık Süleymani, altyapıyı düşünmüyordu. Şöyle ki Kudüs Gücü, Irak ve Suriye’de bilfiil savaşan orduya dönüşmüştü. Kudüs Gücü’nün savaşçıları ise, gelişmiş silahlara, insansız hava araçlarına, füzelere sahip olmaya ve Şii milisleri kontrol etmeye başladı Ancak İsrail üzerinde uçurulan insansız hava aracını Devrim Muhafızları kontrol etti. Kudüs Gücü de dillerinin farklı olmasına rağmen silah kardeşliğinin bir araya getirdiği Şii milislerinin güvenliğini sağladı. Şii milisler, Rus silahlarıyla iyi bir şekilde savaşmaya başladı. Gelecekte İsrail, Lübnan ve Suriye arasında bir savaş patlak verdiği zaman söz konusu Şii grupları, bu savaşa iştirak edecektir.

Geriye silah transferi kalıyor. Tahran’dan Şam’a haftada 10 uçuş gerçekleştiriliyor. “Mahan Air” şirketinin hisselerinin bir kısmına Devrim Muhafızları ve bir kısmına da “İran Air” şirketi sahip. Uçaklar, silah yüklü olduğu halde sivilleri taşıyordu. Fakat son aylarda durum değişti. Çünkü uçuş yapılabilmesi için doldurulacak formlara ihtiyaç duyuluyor. Ayrıca radarlar var. Diğer yandan kaçakçılık zorlaştı. Rusya ise, Suriye hava sahasını kontrol ediyor. Bunun üzerine İran, karayoluna başvurdu. Geçen ekim ayından beri İran’dan çıkıp Irak ve Suriye çölü üzerinden Irak, Suriye ve Lübnan’a giden tır konvoylarının çoğaldığı gözlemlendi. Karayolu, İran’a daha fazla nüfuz sağlıyor. Sonra deniz üzerinden silah kaçakçılığı meselesi var. Bu da İran için bir sorun teşkil etmeye başladı. Şöyle ki İsrail, Hamas’a gönderilen Tahran silah anlaşmasını ortaya çıkartana kadar İran, Süveyş kanalını kullanıyordu. Şu an İran, denizi kullanıyor. Ancak gemiler, İran silahlarının Yemen’e taşınmasını engellemek için baskılara maruz kalıyor.

İran’ın sorunları çoğalmaya başladı. İçeride durum kötü. Başkan Donald Trump, önceki Başkan Barack Obama’nın Suriyelilerin kanıyla imzaladığı nükleer anlaşmadan çekildi. İran, Tifor üssündeki birliklerinin bombalanmasının ardından Suriye’deki üslerinin de saldırıya uğraması suretiyle Suriye’ye müdahale etmesinin bedelini ödedi. Sonra BM, İran’a karşı bir rapor yayınladı.

Yıldız Savaşlarının bir bölümünde çocuk, babasına “Eşyaların değişmesini istemiyorum” diyor. Babası ise, çocuğuna “Güneşin batmasını engelleyemediğin gibi değişimi de tamamen durdurman mümkün değildir.” şeklinde cevap veriyor. Güneş, İran’daki yönetimin üzerinden yavaş yavaş kaybolmaya başladı.