Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Rusya ve ABD Suriye’nin doğusunda karşı karşıya gelir mi? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Tüm dünya gözlerini İdlib’in güney ve batısında Suriye rejiminin saldırısına dikmişken Rusya, İran ve Şam rejiminin lideri Beşşar Esed, ABD’ye ve onun bu topraklardaki ana müttefiki Kuzeydoğu Suriye’deki Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) saldırının şartlarına hazırlamaya devam ediyor.

Rejime bağlı güçler, Deyr-i Zor bölgesinde toplanmaya başladı ve ilerleyen zamanlarda Fırat Nehri boyunca saldırı başlatmalarını mümkün kılacak altyapı üzerindeki kontrolünü sağladı. İhtimaller, Rusların ve İranlıların müzakerelerin başarısız olması durumunda SDG ve ABD’yi Doğu Suriye’de askeri bir gerilimle tehdit ederek taviz koparmada birlikte hareket edecekleri yönünde.

Elde edilen bilgilere göre Rusya ve İran, ABD ve Doğu Suriye’deki ortaklarına karşı olası bir saldırının koşullarını hazırlamanın ötesine geçmiş. Rejim’e sadık güçler de Doğu Suriye’deki operasyonlara hazırlanmak adına esas çabaya odaklanmak üzere birtakım adımlar atmış. Alınan bilgiler, Rusya’nın Deyr-i Zor bölgesinde Nehir boyu operasyonlar yapmaya hazırlanması ihtimalinden de bahsediyor. Haberler, Rus askeri polisinin, geçtiğimiz Ağustos ayının ortalarından bu yana Deyr-i Zor bölgesindeki Fırat Nehri boyunca ön kontrol noktaları ile geçiş noktalarının tümünde kontrolü ele geçirdiğini bildirdi. Basın organlarının bildirdiğine göre ise 17 Ağustos’ta Rejim ile SDG arasında Deyr-i Zor’daki Salihiye Geçidi’ni açmak üzere bir anlaşma yürütülmüş.

Şu çok açık ki Rusya, Esed güçleri ile arasında SDG’nin egemenliğindeki bölgelerle sınır ötesi ticaretten elde edilen gelirler konusunda yaşanan sert çekişmelerden sonra kuralları kendi koyuyor. Bu konum güçlendirmesi, Rus askeri polisini gelecekte ABD ve SDG’ye karşı operasyonlar için hazır hale getiriyor. Rusya, Fırat Nehri ötesi askeri hareketleri mümkün kılmak için bu nehir geçitlerinde geçici köprüler kurabilir. Daha önce de Deyr ez Zor’a kadar köprüler savaşı mühendislerini yaymıştı. Rusya, Rus Acil Durum Bakanlığı’nın şu anda Deyr-i Zor bölgesindeki altyapıyı yeniden inşa çalışmaları yürüttüğünü de söylüyor. Bu da demek oluyor ki bu görevliler, Doğu Suriye’deki askeri operasyonlara destek olmak için altyapı projelerinde kullanılabilir.

Rusya ve İran’ın yönetim yapılarını birleştirme ve Doğu Suriye’ye hâkim olma hazırlıkları biliniyor. Haberler, İran Devrim Muhafızları’nın geçtiğimiz ayın 18’inde Deyr-i Zor bölgesinde Rejim’e bağlı Ulusal Savunma Güçleri’nin bölgesel komutanını tutukladığını bildirmişti. Öncesinde de Rus askeri polisi tarafından birkaç gün gözaltında tutulmuştu. Deyr-i Zor’da Esed milisleri ile İran güçleri ve yine milisler ile Seyyide Zeyneb hapishanesindeki Şii milisler arasındaki anlaşmazlıkların arttığı göze çarpmıştı. Bundan birkaç gün sonra Deyr ez Zor’da İran destekli milisler ile Ulusal Savunma Güçleri arasında meydana gelen şiddetli çatışmaların ardından tutuklamalar geldi.

Rusya ve İran’ın Doğu Suriye’deki Rejim yanlısı güçler üzerinde daha etkin bir hâkimiyet kurmaya çalışmaları muhtemel. Rusya’nın Nehir geçitleri üzerindeki egemenliğini artırması da bu çabalara destek oluyor. Bu güçlendirme, Doğu Suriye’de ABD ve SDG’ye karşı yürütülecek herhangi bir operasyon öncesinde atılması gereken bir adımdır.
Suriyeli mevkidaşı Velid Muallim ile geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği basın toplantısında Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD’nin Suriye’deki varlığının askeri olmanın ötesine geçtiğine şu sözleri ile işaret etti: Amerikalı ‘ortaklarımız’, Fırat’ın doğusunu geliştirmek, oradaki altyapıyı yeniden elverişli hale getirmek, ekonomik ve sosyal bağlantıları yeniden kurmak ve hatta otorite için yarı resmi yapılar kurmak konusunda ellerinden gelen her şeyi yapmaktalar. Bu, Suriye’yi bölme çabalarının bir ürünüdür.

Rusya ve İran birlikteliğinin, Suriye’de DEAŞ terör örgütüne karşı koyan SDG ve ABD koalisyonunun egemen olduğu bölgelerde istikrarı sarsmaya dönük çabalarını sürdürdüğü bilinen bir şey. Rejim yandaşı ajanslar 23 Ağustos’ta sivilleri Rakka şehrinde Amerikan güçleri ile SDG’ye karşı savaşmaya davet eden bildiriler dağıtmıştı. Bir Amerikan güvenlik raporu daha önce Rejim yanlısı güçlerin geçtiğimiz Şubat ayının başlarında SDG’nin kontrolü altındaki topraklara sızdığı konusunda uyarıda bulunmuş ve sızan bu güçlerin, ABD ve SDG’yi engelleyip tehdit etmek için aşiret ağları inşa ettiğini belirtmişti.

Rusya, İran ve Esed hala SDG’yi ABD’den uzaklaştırarak kendileri ile bir anlaşmaya imzalamaya mecbur edebileceklerini umuyor olabilir. Esed ise bu güçleri yeniden Suriye devlet güçlerine dâhil etmek için bir anlaşmaya varma çabalarını hala sürdürüyor. İki taraf arasındaki müzakereler kesintiye uğramış ve Esed, bu görüşmelerin başarısız olması durumunda güçlerini kullanmakta tereddüt göstermeyeceğinin altını çizmişti. Bu zamana kadar SDG’nin öne sürdüğü şartlara uymayı da reddedip bunun yerine Suriye’nin kuzeyinde siyasi gerilimi yükseltmeyi yeğledi. 16 Eylül’de yapılacak olan yerel seçimlerin genişletilerek SDG’nin kontrolündeki bölgeleri de kapsaması için baskı yapıyor. Ancak SDG’nin siyasi kanadı bu öneriye itiraz etti ve Kuzey Suriye’nin her yanında seçimlere aday olanları tutukladı. Aynı şekilde taraflar Doğu Suriye’deki kamu hizmetleri, barajlar ve petrol sahaları da dâhil olmak üzere altyapı egemenliğine ilişkin müzakerelerde hala kilitli kapılarla karşılaşıyorlar. Nitekim SDG, Esed ile tam bir siyasi düzenlemeye varana kadar Deyr-i Zor’daki petrol ve gaz sahalarının yönetimine devam edeceğini vurgulamıştı. İşte bu yüzden Esed, askeri baskı uygulama seçeneğine başvurabilir.

Rusya ve İran önce Kuzey Suriye’deki muhaliflerin egemen olduğu İdlib bölgesinin bir kısmını işgal edip daha sonra yönünü Doğu Suriye’ye çevirmek istiyor da olabilir. Doğu Suriye’de ABD’ye karşı operasyon yapmak için İdlib bölgesi üzerindeki uluslararası odaklanmadan faydalanabilir.

Lavrov’un Suriye’nin toprak bütünlüğü bahanesiyle Amerikalılara itirazını dillendirdiği ifadeleri açık. Aynı şekilde yakın zamanda Esed’i ziyaret eden İranlı yetkililer de ‘danışmanlarını’ yerinde bırakma sözü verdiklerini ve buna karşılık Esed’in de kendi ve bu ikisinin silahları ile yıkılan Suriye’nin yeniden yapılandırması ihalelerini onlara ve Rusya’ya vermeyi taahhüt ettiğini belirtti.

ABD de rejimin bölgedeki aşiretlere yönelik Esed propagandasını engellemeye başladı. Bunun için Doğu Suriye’de SDG’nin kontrolündeki bölgelerde bulunan yerel aşiretlerle görüşme yapmak üzere üst düzey bir heyet gönderdi. Geçen ayın sonunda bu heyet, ABD’nin Suriye’deki DEAŞ ve İran savaşçılarına karşı koyma sözünü yinelemişti. Bu ziyaret, yerel katılım düzeyinin bir yansıması olarak ABD’nin Suriye’deki güçlerini korumaya yönelik kararlı olduğunun bir işaretiydi. Amerika’nın Doğu Suriye’deki siyasetinin İran karşıtlığında çerçevelenmesi, Deyr-i Zor bölgesinde İran’ın kök salmasını engellemeye soyunduğunun bir yansıması olabilir. Bu direnç, DEAŞ’a karşı elde edilen kazanımların güçlendirilmesi ve İran, Rusya ve Esed’in SDG ile işbirliği ihtimalini baltalama yolundaki ilk olumlu adımdır. Şurası kesin ki ABD, olası askeri gerilime karşı savunmaya hazır. ABD’nin Doğu Suriye’de yinelediği bu ısrar, Rejim’e bağlı güçleri diplomatik çabalarından el çektirip bunun yerine askeri gerilimi tercih etmeye itebilir.

Sonuç olarak Esed yanlısı güçler, birliklerini Deyr-i Zor bölgesindeki Fırat Nehri’nin batı yakasında konuşlandırmaya başladı. Yani Hacin bölgesinde DEAŞ’a karşı SDG tarafından yürütülen temizlik operasyonlarının yapıldığı noktalara komşu olan yerlerde. Rejim yanlısı güçlerin Fırat Nehri vadisi boyunca veya Haşdi Şabi güçlerinin Suriye-Irak sınırları boyunca yayılması, Amerikan güçlerine ya da SDG’ye yönelik eli kulağında bir saldırının işareti olabilir. Sonra Doğu Suriye’de petrol için yapılan altyapıya yönelik çeşitli saldırılar, Rus-İran birlikteliğinin askeri planda etkinleşme girişimlerini yansıtıyor. Unutmamamız gerekir ki bu saldırılar, DEAŞ’ın başlattığı saldırılarla dönüşümlü olarak gerçekleştiriliyor.

Rejim, Rusya ve İran’ın da dediği gibi İdlib’de sadece teröristler yaşamıyor. Orada topraklarından koparılıp İdlib’e gönderilen Suriyeliler de var. Rejimin sahte uzlaşmalarıyla diğer bölgelerden sürgün olarak kasıtlı olarak İdlib’i adres göstermişti.

Çılgınca bir askeri eylem veya “uzlaşma” yoluyla Esed’in şimdi İdlib’de bulunan halkını sürebileceği yeni İdlib nerede?