Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Rusya’nın Türkiye’yle yaptığı nükleer anlaşma NATO’yu hedef alıyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kara ve hava güçlerini Suriye ve Irak’ta konuşlandırdı. Şimdi de Ege Denizi’nde Kıbrıs ve Yunanistan’ı tehdit etmek için donanmayı harekete geçiriyor. Erdoğan, hasat zamanı geldiğinde payına düşen miktarı bildiği için çıtayı yüksek tutuyor. 25 Mart Pazar günü Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras, 1821 yılında Yunanistan’ın Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını kazanmasının yıldönümünde Türkiye’yi Ege Denizi’ndeki hukuk dışı faaliyetlerini sonlandırmaya ve uluslararası hukuka saygı göstermeye davet etti. Yunanistan Savunma Bakanı Panos Kammenos ise bağımsızlık yıldönümü kutlamasında şunları söyledi; “Ulusal egemenliğimizi sorgulamaya cüret edenleri ezeceğiz. Osmanlı İmparatorluğu’nu düşünenler, Yunan halkının 1821 yılında bağımsızlık için nasıl savaştıklarını hatırlamalıdır.”

Geçtiğimiz iki aylık süreçte Kıbrıs çevresinde doğalgaz arama ve sondaj çalışmalarıyla Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihinde meydana gelen darbe girişiminden sonra Yunanistan’a kaçan Türk askerilerin teslim edilmesi gibi çeşitli meselelerden dolayı Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerilim yükseldi. Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Doğu Akdeniz’de olası büyük doğalgaz rezervlerinden yararlanma hakkına karşı çıkıyor. Türkiye, doğalgaz ve sondaj çalışmalarının adanın kuzeyinde yaşayan Kıbrıs Türklerinin haklarını ihlal ettiğini ileri sürüyor. Türkiye, keşif çalışmalarından dolayı bu yıl İtalyan Petrol Şirketi’ni(ENI) iki kez engelledi. ABD donanmasına bağlı amfibi hücum gemisi ve diğer deniz birlikleri Kıbrıs sahil kenti Limasol’a ulaştıktan sonra ABD Petrol Şirketi(Exxon Mobil) sondaj çalışmalarına başladı.

Türkiye üzerindeki etkisi devamlı azalan Avrupa, komşularıyla olan ilişkilerinde Yunanistan ve Kıbrıs’ın karşı karşıya kaldığı zorluklara bir yenisini daha ekliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisini Müslümanların koruyucusu ve büyük kazananı olarak takdim ediyor. Erdoğan, imajını muhafaza etmek için Kıbrıs’ın egemenliğine meydan okuyan faaliyetlere kalkışıyor ve Yunanistan’a devamlı baskı uyguluyor. Hatta Erdoğan, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasını yok ederek kendi emellerini milli meseleye dönüştürdü.

Türkiye’ye baskı yapabilecek tek devlet Rusya olabilir. Zira Erdoğan ve Rus mevkidaşı Vladimir Putin kendilerini bir çıkar ilişkisinde görüyorlar.

Gerilimle ilgili sebepler yeni değil. Şöyle ki Yunanistan ve Türkiye, Ege Denizi’nde yer alan tartışmalı adalar konusunda kendi egemenliklerini teyit etmek istiyor. Bu adalar, Türkiye’de “Kardak”, Yunanistan’da ise “Imia” olarak bilinmektedir.

Anlaşmazlığın kökleri 1923 Lozan Antlaşması’na kadar gidiyor. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı İmparatorluğu parçalandıktan sonra Türkiye, bu anlaşmayla yeni sınırlarını onayladı. Türkiye, Lozan Antlaşması’nda adaları İtalya’ya bıraktı. Daha sonra İtalya, 1947 Paris Antlaşması’nda adaları Yunanistan’a teslim etti. Adaların küçük ve yerleşime uygun olmamasına rağmen bu durum, adaların mülkiyetiyle ilgi anlaşmazlığa neden oldu. Neredeyse iki devlet, 1996 yılında bu adalar için savaşa girecekti. Fakat dönemin Avrupa işlerinden sorumlu ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın yardımcısı Richard Holbrooke’un çabaları sayesinde savaşın çıkması engellendi. Ancak son gelişmelerle birlikte adalar meselesi yeniden gündeme geldi. Geçtiğimiz Aralık ayında ilk kez bir Türk Cumhurbaşkanı, 65 yıl aradan sonra Yunanistan’a ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaret sırasında Erdoğan, sorunlu sınır meselesine atıfta bulundu. Bu durum ev sahibinin rahatsız etti.

2016 yılında Temmuz ayında meydana gelen darbe girişiminden, 8 Türk askerinin Yunanistan’a kaçmasından ve Yunanistan’ın da bu askerleri geri vermeyi reddetmesinden sonra gerilim yükseldi. O zamandan bu yana Türk ve Yunan donanma güçleri arasında cereyan eden çekişmeler de gerilimin şiddetini artırdı. Türklerin 2 Mart’ta kötü hava koşulları nedeniyle Türk topraklarına girdiği düşünülen iki Yunan askerini tutukladı. Bu olay yaşananları daha da karmaşık hale getirdi. Kıbrıs’taki doğalgazla ilgili raporların çoğalmasıyla birlikte Ankara, Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan vatandaşların çıkarlarını koruduklarını dile getirdi. Batılı bir kaynak, durumların tehlikeli bir hal almaya başladığını ve yakın bir zamanda da bu gerilimlerin giderileceğine dair herhangi bir işaret olmadığını söyledi. Hiç kimsenin yeni bir yangın görmek istemediği bir zamanda uzun bir çatışmanın çıkması ihtimal dâhilinde görülüyor.

Erdoğan, 2003 yılında başbakan olduğu zaman adalar sebebiyle Yunanistan’la ilişkiler gerilemişti. Türkiye, 1999 yılında PKK lideri Abdullah Öcalan’ı Kenya’nın başkenti Nairobi’deki Yunan Büyükelçiliğinde sığınacak bir yer ararken yakaladı. Bu durum Yunanistan ve Türkiye arasındaki ilişkileri gerdi. Fakat AK Parti döneminde özellikle de Ankara’nın Avrupa Birliği’ne(AB) girmeye çalıştığı yıllarda ikili ilişkilerde somut iyileşme meydana geldi. İyi niyet göstergesi olarak Yunanistan ve Türkiye, 2007 yılında doğalgaz boru hattının açılışını yaptı. Buna rağmen Kıbrıs sorunu ve azınlıklar meselesi gibi konulara daimi bir çözüm bulunamadı. Geçen Aralık ayında gerçekleştirdiği ziyaret sırasında gerilimin şiddetini hafifletmek yerine Erdoğan, Lozan Antlaşması’nı gözden geçirmeye davet etti. Bu da ev sahiplerini şaşırttı. Öyle ki ev sahipleri, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ege Denizi’nde Yunanistan’a ait olan adaları istediği duygusuna kapıldı. Bu bağlamda Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras, Ocak ayında yapılan Davos Dünya Ekonomik Forumu’nda Türkiye’yi “saldırgan komşu” olarak nitelendirdi.

Konuşmacılardan biri Yunanistan ve Türkiye arasındaki gerilimin özellikle de NATO’nun geleceği için son derece önemli olduğunu söylüyor. Rusya’nın sadece Ukrayna’da değil aynı zamanda Suriye’deki müdahalesiyle Doğu Akdeniz’de Avrupa’nın sınırlarını devamlı ihlal etmesiyle birlikte iki mihver üye arasındaki düşmanlığın artması, NATO için önemli bir sorun oluşturuyor. NATO’nun endişelerine Türkiye ve ABD arasında yaşanan sürtüşmeler de eklenebilir. Ankara’nın Rusya’dan gelişmiş hava savunma sistemi olan S-400 füzelerini satın alma kararı, NATO için başka bir endişe kaynağı oluşturuyor. Türk-Yunan anlaşmazlığı gibi meseleler Moskova’nın uzun süredir devam eden NATO’yu parçalama isteğine yardımcı oluyor. Adeta zaferi altın bir tabakta Rus devlet başkanına takdim ediyor. Aynı konuşmacı, Türk-Rus ilişkilerinin çerçevesine Akkuyu Nükleer Santrali faaliyete girdikten sonra krizden çıkmanın belli bir yolunun olmadığını sözlerine ekliyor. Akkuyu Nükleer Santrali, Türkiye ve Rusya arasındaki stratejik ilişkileri gösteren en büyük ortak proje sayılabilir. Türkiye’de ilk nükleer enerji santralini inşa etme töreninin önümüzdeki Nisan ayında yapılması kararlaştırıldı. Yetkililer, finans zorluklarına rağmen bu santrali inşa etmeyi ümit ediyorlar. Türk yetkililer, Akkuyu Nükleer Santralini Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yıldönümüne rastlayan 2023 yılında hizmete sokmaya çalışıyorlar. Fakat bu programa bağlı kalınmayabilir.

Bilindiği üzere nükleer enerji, Rusya’nın stratejik dış politika araçları içerisinde önemli bir yere sahiptir. Projenin ana üstlenicisi olan “Rosatom” şirketi, 34 tane nükleer enerji santrali inşa etmek için anlaşmalar yaptı. Aynı konuşmacı, devlete ait “Rosatom” şirketinin kapsamının genişlemesinin Rusya’ya, petrol ve doğalgaz boru hatlarıyla ulaşamadığı ülkelere ulaşma imkânı sağladığını ifade ediyor. Söz konusu şirketin İran, Mısır ve Türkiye’de projeleri bulunuyor ve bir körfez ülkesiyle de görüşmeleri devam ediyor. Söz konusu konuşmacı, Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerin gerçek bir ittifaka dayanmamasına rağmen bu durumun Moskova’ya güçlü jeopolitik faydalar sağlayacağının altını çiziyor.

Türkiye ve NATO arasındaki ilişkilerde gerileme yaşanıyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Nisan ayının ilk haftasında, Akkuyu Nükleer Santralin’in temel atma törenine katılmak için Akdeniz kıyısında bulunan Mersin şehrini ziyaret etmesi bekleniyor. Putin’in açılış törenindeki varlığı ya da yokluğu önemli bir mesaj olacaktır.

Yunan siyaset yorumcularından birisi, Rusya ve Batı arasındaki ilişkilerin soğuk savaş şeklinde ifade edilebilecek bir seviyeye gerilemesiyle birlikte Rusya’nın Türkiye’ye yönelik baskısının fayda getirmeyeceğini söylüyor. Bunun için Türkiye, paralel gezegenindeymiş gibi istediği şekilde hareket etme kabiliyetine sahip olacaktır. Türkiye, Irak ve Suriye’de başlayıp şimdi de gözlerini Yunanistan’a dikti. Ortadoğu, yavaş yavaş Avrupa’ya doğru genişlemeye başladı. Rusya mutlu görünüyor. ABD ise “Türkiye’yi kaybetmemeliyiz” sözünü tekrarlıyor.