Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Rüzgâr nükleer anlaşmayı ya değiştirecek ya da uçuracak | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

2016 yılının sonuna kadar İran, girdiği tüm cephelerde zafer sevinci yaşıyordu. Ancak 2017’de Donald Trump’ın Beyaz Saray’a gelmesi ve içeride yaşadığı sıkıntılar ile birlikte İran ‘İslam Devrimi’ndeki başarısından bu yana hiç girmediği biri batağın içerisine girdi. İran özetle içeriden ve dışarıdan stratejik bir kuşatma altında. Bundan dolayı bölgede olup bitenleri anlamak için İran’ı incelememiz ve Yüce Rehber’i endişelendiren 5 etkeni görmemiz gerekir:

İlki, ABD. Kimse Başkan Trump’ın nükleer anlaşma konusunda nasıl bir karara varacağını bilmiyordu. Zira ortaya koyacağı şey bölgeyi etkileyecek. Sonra, Amerika’nın baskısı yalnızca anlaşmadan ötürü değil. Amerika Suriye konusunda da baskı uyguluyor. Nitekim Amerika’nın Afganistan’da olduğu gibi orada da askerleri var.

İkincisi: Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile Ordu Komutanı Muhammed Bakıri ve Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani arasında artık aşikâr hale gelmiş bir çekişme söz konusu. Ruhani, İran’ın tehlikeye girmesi başta olmak üzere birkaç sebepten dolayı Suriye’ye yönelik askeri müdahaleye karşı çıkıyor. Zira İran, Suriye’de olacakların bedelini ödeyecek. Ayrıca bu müdahale nükleer anlaşmanın korunmasını da önlüyor.

Süleymani, İran’ın Suriye, Lübnan, Yemen ve Irak gibi Arap ülkelerindeki tüm askeri operasyonlarının planlayıcısı. Zannediyor ki Yüce(!) Rehber Ali Hamaney’in ne istediğini biliyor. Hamaney bir şey söylüyor Süleymani onu askeri yaklaşımlarını desteklediği yönünde yorumluyor. Bu, dünyaya ama en çok da Batı’ya açılmak ve ekonomiyi iyileştirmek isteyen Ruhani’nin düşünce yapısı ile taban tabana zıt. Buna karşılık Süleymani, hala devrimi ihraç etme derdinde. Lübnan ve Yemen’de yaptığı tam olarak bu. Ancak önemli olan bölgede olan bitenler açısından Ruhani’nin yetkilerinin sınırlı olması. O sadece bütçeyi kontrol ediyor. Yani Süleymani’yi en fazla bütçeleri düşürmekle tehdit edebilir.

Üçüncüsü: Nükleer anlaşma… İran, Trump gelip de zekice bir çıkışla anlaşmanın İran’ın balistik füze programını ve bölgeye olan müdahalesini durduracak şekilde düzenlenmesinin gerekli olduğunu söyleyene kadar füzeleri ve ‘bölge’ye yönelik programına ilişkin nükleer dosyasında başarılı olmakla övünüyordu. İran şimdilerde bir kuşatılmışlık hissetmeye başladı.

Dördüncüsü: Yüce Rehber, hasta ve herkes bunu biliyor. Bu sefer de hilafet çekişmesi başladı. Halife kim olacak şimdi? Oğlu Mücteba Hüseyn Hamaney veya Rejimin Maslahatını Belirleme Meclisi Başkanı Mahmud Haşimi Şahrudi ya da Ruhani’ye karşı başkanlık seçimlerini kaybeden İbrahim Reisi olabilir. Reisi, Hamaney’in ardılı olabilir ancak o reformcuların desteğiyle seçilmişti. Bir sonraki rehber olmak istiyorsa muhafazakârların desteğine ihtiyacı olacak. Bunun için reformcularla arasında yavaştan mesafe koymaya başladı.

Beşinci ve en tehlikelisi: İran’ın içerideki vaziyeti… Gösteriler ve bastırma çabaları devam ediyor. Isfahan durulmuyor… Gösteriler yoksullar tarafından durgun tarım ve fiyatların yükselmesine tepki olarak yapılıyor. Son olarak pirinç ve şekerin fiyatı tekrar yükseldi. Bir de riyalin iyice değer kaybetmesi var: hükümetin fiyatı 42 bine yükseltmeme kararına rağmen karaborsada dolar 70 bine satılıyor.
Öyleyse şu kesin ki İran’daki mali ve ekonomik kriz İranlıların geneline yansıyor. Futbol sahalarında toplulukların Şah’ın oğlu Rıza Pehlevi’nin dönmesi ve rejimin yıkılması yönünde sloganlar attığı gözlemlendi. Bu sloganlar şimdiye kadar duyulmamıştı.

Seçimlere Mahmud Ahmedinejad yararına hile karıştırılmasına tepki olarak düzenlenen 2009 gösterileri etkisini artırdığında rejim besicleri göndermişti. Bu kez de Hamaney, Telegram uygulamasının durdurulması emrini verdi. Bu adımın önemli bir göstergesi var ki o da şu: rejim, İranlıların toplanma noktalarını belirlemek için birbirleri ile iletişim kurmasını engelliyor. Mısır tecrübesinden biliyorsunuz. Facebook aracılığıyla kurulan iletişim rejimin değişmesi sonucunu verdi. Ancak İranlılar kendi aralarında iletişim kurmak için VPN’e başvuruyor. İran, interneti tamamen kesmediği sürece sosyal iletişim ağlarını durduramaz. E tabi, bu da imkânsız.

Şimdi bu sorunlara bir de rejime gedik açıldığı duyguları eklendi. Bu gediği elindeki en önemli sırla İsrail açtı. Bu elbette derinlerde bir güvensizliğe sebep oldu. Yüce Rehber emniyet güçlerine de güvenemeyecekse gizlediği diğer sırlara ne olacak? Aşağılanma duygusunu unutmazsak: İsrail’de gecenin karanlığına İran’a dair dosyalar ve yüzlerce tonluk belgeler damgasını vurdu.

Bununla birlikte rejimin bekası Hamaney için en önemli etken olmaya devam ediyor. O, halkın başta Amerika olmak üzere dışarıdan gelen baskılarla ayaklandığını görüyor. Ciddi bir mali kriz ve çökmüş bir ekonominin de kişiler ve kurumlar arasındaki çekişmenin de farkında. Şimdi bir de İsrail ile çarpışma olasılığı baş gösterdi. İran’ın bu noktaya varması, devrim tarihinde bir ilk. Kuşatılmış olduğunu özellikle de bu sorunlarla başa çıkmak için elde olan imkânların sınırlı olduğunu biliyor.

Rejim İran kamuoyunu bir nebze olsun sakinleştirmek için geçen hafta Mir Hüseyn Musevi’nin eşi Zehra Rahneverd’in ev hapsi cezasını sonlandırdı. Ardından Hamaney, Devrim Muhafızları’nı ekonomi alanından çekmek istediğini dile getirdi. Devrim Muhafızları neredeyse tüm ekonomiyi kontrolü altında bulunduruyor. Hamaney, Muhafızlar’ın kontrolü altından bulunan şeyleri özelleştirmeyi arzuluyor ki bu da tam olarak Ruhani’nin istediği şey. Böyle bir iş, Muhafızlar ile Başkanlık arasında somut bir anlaşmazlığa yol açabilir.

İran 12 Mayıs tarihini bekliyordu; Başkan Trump’ın konuşma yapmak için belirlediği tarih. Beklenen tarih geldi ve Salı günü söz konusu konuşma yapıldı: Amerika, anlaşmadan çekildi ve ağır ek yaptırımlarla tehdit etti. Şimdi Rusya, Çin ve Avrupa kalırsa anlaşma devam edecek. Şayet Avrupalılar Amerika’nın peşinden giderse anlaşma sona erecek ama Rusya ve Çin ile birlikte yürürse anlaşma kalacak. Ancak Avrupa’nın Amerika’ya karşı durması biraz zor; zira iç içe geçmiş birçok çıkar ve ilişkide bulunan işletme ve banka mevcut.

İran, Avrupa’yı anlaşmada kalmaya ikna etmek için çaba sarf ediyor. Çünkü biliyor ki Avrupa (Fransa, Almanya, Birleşik Krallık) olmazsa ek yaptırımlara maruz kalacak. Hele de her bir devlet, içeride sorunlarla boğuşurken Avrupa işin sonunda Amerika’ya katılırsa. Nükleer anlaşma konusundaki müzakereler Avrupa ve Amerika arasında yürütüldü ve İran uzak tutuldu. Avrupa’nın Amerika’ya balistik füze yapımının durdurulmasını içeren bir planla gelmesi gerekirdi. Avrupa, özellikle İran’ın Suriye’deki varlığına yönelik bir ambargo uygulamayı düşünüyor. Bu, İran’ın diğer varlıklarının da kuşatmaya maruz kalacağına yönelik bir gözdağı niteliği taşıyabilir.

Trump ile görüşen üç Avrupa ülkesi, Trump’a çalışmalarında başarılı olduklarına inandıklarını iletti ve diğer taraflar bir sonuca varsın diye süreci uzatma talebinde bulundu. İran, anlaşmada herhangi bir değişikliğe gidilmesine itiraz etti ancak eğer baskı uygulanırsa kabul edebileceğini ifade etti. Burada verilmek istenen mesaj, İran’ın içeriden ve dışarıdan giderek artan bir baskı altında olduğudur. Ve bu baskı ona daha iyi veya farklı bir anlaşmayı kabul etmeyi dayatıyor. Batı’nın ve İsrail’in daha dikkatli olması lazım. Yoğun bir baskı İran’ı kırabilir ve radikallere zafer sunabilir. Ve nihayetinde nükleer çalışmalarına ve füze deneylerine geri döndürüp Lübnan ve Yemen’i istikrarsızlaştırma faaliyetlerinin dozunu artırmaya itebilir. Trump’ın kararını rejimin ve tavırlarının değişiminin başlangıcı olarak yorumlayanlar var. Rejim, Ortadoğu’da yeni çıkacak savaşlara katılmayacağının sözünü verdi. İşte bundan dolayı İran’ın mali ve ekonomik olarak yıprandığını düşünmek, onun yönetimine ve ortaya koyduklarına bakılmasını gerektiriyor.

Trump’ın niyeti ne olursa olsun Avrupalı çabaların başarılı olma ihtimalini hatırda tutması ve müttefiklerini yanında tutmak için stratejisini net bir şekilde açıklaması gerekiyor. Daha sonra da Amerika’nın Ortadoğu üzerindeki önemli rolünü tekrar oynaması lazım. Trump yönetimi, Irak seçimlerini beklediğini söylüyor. Avrupalılar ise baskı ve kurban etme derdinde.

İran’ın elinde kendisine yönelen baskıları püskürtmek için fazla bir şey yok… Ruhani geçen Cumartesi tarihi bir yanlış yapacağını söyleyerek Amerika’yı tehdit etmiş ve İranlıların hayatında değişen bir şey olmayacağını ifade etmişti.

İran’ın baskı araçlarından biri, ‘bölge’. Bunu önümüzdeki hafta tartışacağım.