Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Samimi ev sahipliği, muhteşem netice | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

29. Arap Zirvesi, Kral Selman bin Abdulaziz’in ev sahipliğinde, 14 -15 Nisan 2018 tarihlerinde Zahran’daki Kral Abdulaziz Kültür Merkezi’nde düzenlendi. Zirve büyük beklentilere ve fikirlere sahne oldu. Çok sayıda çelişkilerle ve çatlaklarla dolu Arap realitesi, vatan haritasının birçok yerinde tartışmalara neden olurken, diğer taraftan bu ulusun evlatları, bölgesel ve uluslararası Arap denkleminde aktif olan son Arap kalelerine ulaşma beklentisi içinde bulunuyor. “Şayet beklentiler olmasaydı hayat ne kadar sıkıcı olurdu” kuralı temelinde herkes Zirve’nin nasıl sonuçlanacağına odaklandı.

Kasım 1956’da Mısır’a üç yönden gelen saldırganlara karşı desteklemek için yapılan Beyrut Zirvesi’nden sekiz yıl sonra Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır’ın formüle ederek yeniden canlandırdığı ocak 1964’teki Kahire Zirvesi de dahil Arap zirvelerinin gidişatını takip eden birisi olarak şunları söyleyebilirim… Bu zirveler; kendi aralarında buluşmak, çözümler aramak, Arap liderlerle tanışmak ve çözülebilecek anlaşmazlıkları ele almak için en iyi fırsat olmaya devam edecektir. Zira bu ulus, komşusu Türkiye ve İran’ın işgal girişimine -oransal farklılıklar olabilir- başlamasından bu yana karşı karşıya kaldığı sıkıntıya ve karmaşıklığa daha önce maruz kalmamıştı.

Her iki ülkenin yayılmacılık hevesleri ve her birinin kendi mezhebi anlayışına göre başkalarının içişlerine müdahale etme istekleri, müttefik ABD’nin Arap-İsrail çatışmasından mantıksız nedenlerle uzaklaşması, artık bu meseleye müdahale edip kırmızı çizgi koymayı gerekli kılmıştı. Zira prensipler çıkarlara feda edilemez.

29. Arap Zirvesi’nin içeriğini, hem mekân hem isimlendirme hem de Krallığın Filistin meselesiyle ilgili olarak geçmiş, şimdiki ve sürekli olağan konumu açısından ele aldığımızda -bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla- bazı sonuçlar çıkardık. Kral Selman bin Abdulaziz, bu Zirve’nin sembolik değeri açık olan Zahran kentindeki “Kral Abdulaziz Kültür Merkezi”nde yapılmasını istedi. Bununla Krallık’ın kurucu babasının Filistin meselesine ilişkin vizyonunu yeniden canlandırmayı arzu etti. Zira pek çok Amerikan yönetiminden önce bu meseleyi kendine dert edinmişti. İsrail’in hamiliğini ABD’nin tek seçeneği haline getiren Harry Truman yönetiminden bu yana bu mesele devam etmektedir. İsrail’i savunmak ve ona düşmanlık yapana meydan okumak, bulunduğu konuma dair herhangi bir müdahale olduğu zaman veto hakkını kullanmak, Arap Barış Girişimi formülü içinde bölgede var olma arzusunu gerçekleştirmek artık ABD’nin önceliği olmuştur. Bu barış girişimleri kasım 1981 ve eylül 1982’de, Fas’taki zirvede Kral Fahd projesiyle başladı ve 2002 yılında Kral Abdullah’ın liderliğinde gerçekleştirilen Beyrut Zirvesi’nde oybirliği ile onaylanmasıyla ete kemiğe bürünmüş oldu.

Kral Selman bu Zirve’yi “Kudüs Zirvesi” olarak adlandırmayı tercih ettiğinde, 73 yıl önce kurucu babanın Filistin davasına ilişkin öngördüğü yolu takip ettiğini gösterdi. Zira o dönem tam da Siyonist saldırının başlangıç yıllarıdır. Bir görüş, sadece sahibine atfetmek için ortaya konmamalıdır. Bunu temellendirebileceğimiz bir söz vardır: “Bir Arap siyasi liderin sözü diğer meslektaşına mesaj olarak ulaşması için nakledilir.” Kral Abdulaziz bu gerçeği görmüştü ve sözlerinin başkalarına mesaj niteliği taşımasını istemişti ki böylece bu mesaj tartışmasız tarihsel bir belge haline gelmiş olsun. 10 Mart 1945 tarihli bu mektup, Kral Abdulaziz tarafından ABD’nin 32. Başkanı Franklin R. Roosevelt’e gönderildi. Bu mektup, İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Balfour’un 2 Kasım 1917’de Siyonist hareketin lideri Baron Rothschild’e “ulusal vatan” vaadinin kategorik bir reddi olduğu ortaya çıktı. Kral Abdulaziz, Roosevelt’e yazdığı mektupta şunları söyledi:

“Filistin’de Siyonizme yardım etmenin sadece Filistin için bir tehdit anlamına gelmediğini, Arap ülkelerinin geri kalanı için bir tehdit oluşturduğunu açık ve net bir şekilde ifade ediyoruz…” Ve mektubun devamında şunlar söylendi:
“Filistin’de bir Yahudi devletinin oluşumu, Arap varlığına karşı ölümcül bir darbe ve devamında barışa yönelik bir tehdit olacaktır.”

Kral Selman, bu isabetli görüş iyice yerleşsin diye 29. Zirve’nin sadece Arap Zirvesi olmasıyla yetinmedi. Bu buluşmayı “Kudüs Zirvesi” diye isimlendirdi. Bununla beraber “yakın gördüklerimiz” yani Amerikan yönetimi ve Suriye halkına zarar veren Rusya Devlet Başkanı da dâhil bütün Avrupalı müttefikler ve “uzak gördüklerimiz” yani her şeyi çığırından çıkaran İran, Filistin meselesinin ve bazı Filistinli liderlerin devre dışı bırakılması gerektiğini dillendiriyorlar. Ancak dengeli ve geniş kapsamlı bir çözüme ulaşmanın yolu

Zirve’de söylenen şu sözlerle özetlendi:

“Filistin ve halkı, Arapların ve Müslümanların vicdanında kalmaya devam edecektir.”

“Filistin meselesi bizim öncelikli meselemizdir ve kardeşlerimiz olan Filistin halkı tüm meşru haklarını elde edinceye kadar da böyle kalmaya devam edecektir. Doğu Kudüs’ün başkent olduğu bağımsız bir Filistin devleti kurulmalıdır.”

“ABD yönetiminin Kudüs hakkındaki kararını kınadığımızı ve reddettiğimizi yineliyoruz ve bu kararı reddeden uluslararası anlaşmayı övüyor ve takdir ediyoruz. Doğu Kudüs’ün Filistin topraklarının bir parçası olduğunu onaylıyoruz.”

Bu sözler daha ziyade Mescid-i Aksa üzerindeki Amerikan-İsrail anlayışına bir cevap niteliği taşıyor. Ayrıca Kudüs’teki İslami vakıflara 150 milyon dolar yardım edildi. Ve insani yardımın Amerikan tarafından iptal edilmesine cevaben Yardım Ajansı’na (UNRWA) 50 milyon dolar verilmesi kararlaştırıldı. Zirve’de kullanılan etkili karşı dil, sağlam bir duruşu tesis etmekte ve belki de gelecekteki tutumları da etkilemektedir.

Kudüs Zirvesi’nde sahipsiz Arap meseleleri alabilecekleri manevi desteğin tamamını elde etti. Bu zirve birçoğunu memnu etmemiş olabilir. Zira şu anki Arap durumunun ve Krallık ile ABD ilişkilerinin, Prens Selman’a “yakın, uzak” türünden bir açıklama yapmaya müsaade etmediğini düşünüyorlar. Kral Abdulaziz’in 73 yıl önce Filistin konusunda öngördüğü hususlar, ilişkileri güçlendirme yolundaki adımları etkilemez. Bilakis hikmetli ve zekice yol almamıza ve bozulan ilişkileri tamir etmemize yardımcı olur.

Önemli olan 29. Zirve’nin bir uzlaşma çerçevesinde yapılmış olmasıdır. Zirve’nin Riyad’da yapılmasını bekliyorduk ancak Zahran’da yapıldı. Bu yerin birçok sembolik değeri var. En önemlisi, Kral Selman’ın içten ve samimi bir ev sahipliği yapmış olması ve muhteşem açılış konuşmasının ilk satırlarından itibaren bunu hissettirmiş olmasıdır. Gerçekten muhteşem bir konuşmaydı.