Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Savaş ablukalardan bir çıkış yolu mu? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Bu yazı yayınlandığında, Duma’da gerçekleştirilen kimyasal saldırı nedeniyle belki de ABD Esed rejimi vurmuş olacak. Fakat diğer taraflar açısından anlaşılmayan şeyler var, bunların birincisi Suriye rejimi. Felakete uğramış ve kuşatılmış Duma kasabası yıllardır askeri olarak zaten düşmüştü. Ruslar ile ‘Ceyşu’l İslam’ liderleri arasındaki müzakereler zaten devam ediyordu. Silahlı militanlar ve aileleri Duma’dan kuzey Suriye’nin uzak bölgelerine yani DEAŞ’dan kurtarılan ve Türkiye’nin kontrolünde bulunan Cerablus’a götürülmeye başlanmıştı.

Türkler bu durumdan gayet memnunlar. Zira kontrol ettikleri geniş alanlarda egemenliği ellerinde tutmak için muharip bir güce ihtiyaçları var ve şu an kendileri açısından muteber bu gücü karşılıyorlar. Türk ordusuna eşlik eden “Özgür Suriye Ordusu”, saldırılarını yürütmek için yeterli gelmiyor.

Şimdi anlaşılmayan nokta şu: Rejimin Duma’ya, herhangi bir savaşa girişmeden ve Rusya’nın garantörlüğünde girme imkânı vardı, neden kimyasal silah kullanma ihtiyacı hissetti?

Gözlemciler bu durumda tek bir olasılığı düşünebilirler o da; Yıllardır Halep ve Humus’dan Kalemun ve Guta’ya doğru göçe zorlanan insanların meydana getirdiği demografik değişimi tersine çevirmek…
Bunun için de sivilleri sindirme ve onları yerinden etmeye zorlanmalıdır.

Çok az sivilin kaldığı Doğu Guta’nın diğer bölgelerine Rejim güçleri, İranlı ve İrancı milislerle beraber girdiler ve geri kalan sivilleri yerlerinden ayrılmaya zorladılar. Evlerini yağmaladılar ve bütün varlıklarına el koydular. İranlılar bundan son derece memnundurlar ve belki de bu politikanın yapıcılarıdır.

Geçtiğimiz günlerde Kalemun’dan Lübnan’a gelen Suriyelilerden biri bana, Hizbullah ve Iraklı milislerden birilerinin kendilerine gelip, -bir yıldan fazla bir süredir Rejimle ateşkes yapmış olsalar bile- köylerinin bombalanacağını haber verdiklerini ve oradan ayrılmalarını tavsiye ettiklerini söyledi. Eğer rejim ve İran milislerinde durum bu şekilde ise, Rusları buna zorlayan nedenler nelerdir, ya da niçin buna izin vermekteler?

Müzakerelere liderlik eden Ruslar, sivilleri güvence altına almak için ilk günlerden itibaren Rus askeri polislerini buraya sokmaya çalışıyorlar. O zaman Rejim bütün bunları Ruslara rağmen mi yaptı? Bu olası değil. Bunu onların bilgisi olmadan mı yaptı? Bu da olası değil. Çünkü Guta’nın her tarafında varlar. Rus sözcüsü Duma’ya girdiklerini ve hiçbir kimyasal madde bulmadıklarını(!) iddia etti. Ruslar oldukça agresifler ve saldırı gerçekleştiğinde tepkilerinin sert olacağını Trump’a ilettiler. Duma’ya uluslararası müfettişlerin girmesini reddetmişlerdi ve şimdi bunu kabul ettiklerini söylediler!

Amerikalılar ya da daha ziyade Başkan Trump, neden Suriye’yi vurma hususunda bu kadar istekli? Kısa bir süre önce Suriye’den çok çabuk çıkmak ve bu dosyayı başkalarına devretmek istediklerini söylemişlerdi.

“Başkalarından” kastın Ruslar olduğunu düşünmüştük ama Avrupalılar, özellikle de Fransa ve İngiltere olduğu anlaşıldı. Ve şimdi de Almanya, vurmak için yerinde duramıyor. Fransızlar, Menbiç’teki Kürtlere Türkiye’ye karşı yardım ettiklerini söylediler. Bütün bunlar, Suriye’den her ne pahasına olursa olsun ayrılmak istemedikleri anlamına geliyor.

İsrail bir aydan fazla süredir Suriye’ye girmedi, ama şimdi Şam yakınlarındaki askeri bir havaalanını bombaladı. Uçakları Lübnan yönünden geldi. Rejimin zeki! uzmanları, İsrail’i vurmak için Lübnan’a geri dönmek gerektiğini söylüyorlar. İsrail’i niçin Lübnan’dan vurmak zorundasınız, İsrail’in tamamı zaten Suriye topraklarında?

Başkan Trump’ın mantığı; ‘Han Şeyhun’da kimyasal silah kullandığınız için vurmuştuk ve bunu bir daha tekrarlamamanız için yapmıştık. Biz Obama gibi değiliz. Ancak anlaşılan o ki önceki vurmamız pek etkili olmadı. Mademki yeniden kimyasal silah kullandınız biz de tekrar vuracağız. Zira tehditlerimiz işe yaramamış gözüküyor.’ Görünen o ki Trump bu sefer kararlı. Fransızlar, İngilizler ve Almanlar bu kez desteklerini ve durumdan duydukları rahatsızlıkları ortaya koydular. Medya organları bu ülkelerin Suriye’yi vurmaya iştirak edebileceklerini söylediler. Bu, güvenilirliği sürdürme ihtiyacından mı kaynaklanıyor, yoksa Ruslar ve İranlılarla olan çekişme mi artıyor? Rusya artık hiçbir şeyi takmıyor ve onlar da Ruslara unutulmaz bir ders mi vermek istiyorlar? Aniden rejimi düşürmeye mi karar verdiler? İsrail bunu inkâr ediyor, ancak İran’ın Suriye’deki sınırında olmasını da istemiyor.

Bütün bunlara rağmen, Amerikan ve Avrupalıların bu hevesli halleri tam olarak anlaşılamıyor, çünkü bu vurma ya da vurmalar rejimin kaderini etkilemeyecek! Madem ki İran ve Türkler orada ve madem ki Ruslar kendilerini dinlemiyor, Mistura’nın Cenevre’deki politik çözüm sürecini desteklemiyor ve sürekli Astana, Soçi ve türevlerinden bahsediyorlar, herkes Batının Suriye’den kesinlikle çıkmaması gerektiğini düşünüyor!

Şayet bu vurma gerçekleşirse Suriye ve bölgenin durumu ne olacak? Rusya yanıt verirse ya da Nasrallah, -onlarca kez tehdit ettiği gibi- İsrail’e roket fırlatmaya başlarsa, küçük bir savaş büyük bir savaşa dönüşebilir mi?

Eğer bu gerçekleşirse, küçük savaş büyük bir savaşa dönüşecektir, özellikle şimdiye kadarki durum şuydu: Amerika İsrail’i engelliyor, Rusya da İran’ı engelliyordu. Aralarında bir çatışmanın imkânsızlığına rağmen, kendilerini zor durumda bırakacak bir savaştan korkuyorlardı.

Suriye bu nedenlerle bölgesel ve uluslararası çatışmanın arenası haline gelmiştir. Bu çatışma, İran müdahale etmeseydi 2013’te sona erebilirdi. Hak olan gerçekler sürekli söylenmelidir. Rejim, hesaba çekilme korkusu hissetmeden büyük bir cüretle her türlü suçu işledi. Rusya, müdahalesi sonrası bile, müzakereler ve uzlaşmalar yolu ile bu çatışmaların çoğunu sonlandırabilirdi. Ama bunu yapmadı, zira o ve İranlılar, sonsuza dek Suriye’nin çehresini değiştirmek istediler!

Birkaç ay önce, Sykes-Picot anlaşmasının 100. yıl dönümüydü. Osmanlıların ayrılmasından sonra bölgeyi bölmek için, 1917’de İngiltere ve Fransa arasında imzalanmıştı. Savaştan zaferle çıkan bu iki taraf, Arap mensubiyeti açısından bütün taksimleri iptal ettiler. Bunu bazen Siyonistlerin, bazen de Hıristiyanların menfaati için yaptılar. Bazen ise Irak ve Ürdün’de olduğu gibi tampon bölgeler oluşturmak için yaptılar.

Suriye’yi bölmedeki başarısızlıklarından sonra, Türkiye, İsrail ve Lübnan Hıristiyanlarının lehine toprak koparmaktan başka hile bulamadılar. Suriye’nin bu dar alanı Araplara düşen kısım oldu. Bölgesel ve bazı uluslararası güçler Arap Suriye’den kurtulmak istediler, çünkü Ortadoğu’nun kendi menfaatlerine uygun şekillenmesini arzu ettiler. Arapların güçsüzlüğü döneminde kendilerine Beşşar Esed gibi kullanışlı birini bulmuşlardı. Suriye savaşı yedi yıl sürdü, bu sırada nüfusunun üçte biri yerinden edildi, yarım milyondan fazla kişi öldü ve kentlerinin yüzde 40’ı harabeye döndü. Suriye topraklarındaki Sünni Arapların ancak yüzde 60’ı ülkede kalabildi. Bu nedenle kimyasal silah kullanımının tekrarlanması gerekiyordu! Böylece nihai çözüm (!) elde edilebilsin. Pek çoğu bu çıkarımı kabul etmeyebilir, o zaman şu sorunun cevabını da versin bize: Eğer bu doğru değilse, o zaman neden kimyasal gazlar ve varil bombaları kanı ucuz! Duma halkı üzerine atılıyor? Küçük veya büyük savaşları; öldürmek, yerinden etmek ve ablukalar mı durduracak? Savaşlar genellikle bunun için yapılmaz. ”Tüm develer yarışıyor, bizim deve oturuyor.”