Londra: Reggina Yousef
Bir fotoğrafı bir kelime anlatırken, fotoğraflar bazen binlerce kelimeyi anlatır. Binlerce yıl önceden Asur İmparatorluğu döneminde, çamurdan yapılan tasvirler ve sarayları süsleyen duvar nakışları savaş meydanlarını belgeleyip sonraki nesillere aktarmanın tek yoluydu. Bunların büyük bir kısmı günümüzde de canlı örnekler olarak öne çıkıyor.
Çamurdan yapılan savaş tasvirlerinden sonra, savaş meydanlarının sanatsal tablolarla tasvir edilmesi çağına ulaşılmıştı. Alman Ressam ve Gravürcü Albrecht Altdorfer (1480-1538), milattan önce 333 yılında, Büyük İskender ve Pers Kralı İkinci Darius’un orduları arasında İskenderiye yaşanan İsos Savaşını yağlı boya tablosuyla resmetmişti.
Tarih içinde gelişen savaş tasviri, artık sadece ressamların tekelinde değil. Gelişen teknoloji sayesinde dünyaya haber iletmek isteyen herkes bir kamerayla bu işi yapabiliyor. Fakat her yeniliğin mutlaka bir tarihsel arka planı vardır. İlk savaş fotoğrafçısı kimdi? İlk savaş fotoğrafının halk üzerindeki etkisi neydi?
Kamera’nın geçmişi, dünya tarihine kıyasla oldukça yenidir. Dünya’da ilk fotoğraf 1826 yılında Fransız Joseph Nichepore Niepce’nin yaşadığı şehri fotoğraflamasıyla ortaya çıkmıştı.
Ölüm Gölgesi Vadisi
Bilinen ilk savaş fotoğrafı, 1853 yılında Kırım’da yaşanan Osmanlı-Rus savaşında İngiliz Roger Fanton tarafından çekildi. Bu fotoğraflar, savaş alanından çekilse de sıcak savaş görüntülerini içermiyordu ama fotoğrafın savaş alanındaki korku ve hüznü aktarma gücü Fanton’un “Ölüm Gölgesi Vadisi Fotoğraflarını” meşhur kıldı.
Fanton, savaşın sonunda İngiltere’ye dönünce yanında Kırım Savaşı’na dair 360 fotoğrafla döndü ve bu fotoğraflar, The Illustrated London News Gazetesi’nde yayınlandı. Bu yayın, savaş haberlerindeki fotoğrafları, haberin ayrılmaz bir parçası haline getirdi.
Vietnamlı Genç Kız ve Napalm Bombası
ABD’nin Vietnam savaşı sırasında 8 Haziran 1972 tarihinde çekilen bir fotoğraf, dünyaya Vietnam’da yaşanan savaşın acısını bütün çıplaklığıyla ulaştırmıştı. Fotoğraf, ABD’nin Associated Press (AP) Haber Ajansı’nda çalışan Gazeteci Nick Ut tarafından, Vietnam’ın güneyindeki Trang Bang kasabasında çekildi.
Napalm bombalarına dair belgesel hazırlamak için bölgeye giden Ut, bu kasabaya yapılan Napalm Bombası saldırısından kaçan genç bir kızla karşılaştı. Kızın vücudunda yanıklar vardı ve kız su isteyerek perişan bir halde kaçmaya çalışıyordu. Ut, genç kızın fotoğrafını çekerek yayınladı.
Fotoğraf, yayınlandıktan sonra ABD’de Cumhuriyetçi Başkan Nickson’a karşı büyük bir öfke patlamasına sebep oldu. Öfkeli halk, sokaklara dökülerek savaşın sonlanmasını istedi ve bu fotoğraf Vietnam Savaşı’nın sona ermesinde büyük bir rol oynadı.
İspanya İç Savaşında Yaralı Asker
Fransa’da yayınlanan Vu Dergisi’nde yer alan ölmek üzere olan yaralı bir askere ait bir fotoğraf dünyada faşizme karşı savaşın sembolü haline geldi. Hatta birçok insan bu fotoğrafın savaş karşıtı bir manifesto niteliğinde olduğunu düşünüyor.
Fotoğraf, Faşist General Franco rejimine karşı İspanya’da meydana gelen devrim ve iç savaş sırasında Kurtuba’da çekildi. Fotoğrafta, yaralı bir asker sürünerek mevzisine dönmeye çalışıyordu. Fotoğraf, bir insanın yaşamdan ölüme geçişini çarpıcı bir şekilde anlatıyordu.
Vu Dergisi’nde yayınlandıktan sonra dünyanın İspanyol devrimcilere olan sempatisini artıran siyasi güçlerin de devrimcilerden yana tavır almasını sağlayarak General Franco’nun sonunu getiren ilk adım olmuştu.
Fotoğrafın doğruluğu hakkında birçok tartışma yaşansa da fotoğraf önemini kaybetmedi. İnsanlık tarihinin en etkileyici görüntülerinden biri olarak kaldı.
Nagazaki’de Duman Kütlesi
İkinci Dünya Savaşı devam ederken, 9 Ağustos 1945 tarihinde ABD tarafından Japonya’nın Nagazaki kentine atılan Atom Bombası, Japonya’nın teslim olmasına ve İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesine sebep olmuştu. Bombanın atılmasından sonra Nagazaki semalarını saran bir Mantar’ı andıran duman kütlesi, bugüne kadar insanlığın ulaştığı tahrip gücü ve savaşın getirdiği yıkımı en iyi anlatan bir sembol olarak savaş deyince aklımıza gelen ilk görüntülerden biri olmayı sürdürüyor.
Dünya Ticaret Merkezi
11 Eylül 2001 tarihinde, el-Kaide ile bağlantılı 19 kişi, kaçırdıkları uçakla ABD’nin New York kentinde bulunan Dünya Ticaret Merkezi kulelerine saldırı gerçekleştirdi. Sabah 08.46 sularında gerçekleşen ilk saldırıya ait fotoğraf, uçağın Dünya Ticaret Merkezi kulesine çarpma anını gösteriyordu.
11 Eylül’de yaşananlara dair sadece fotoğraflar çekilmedi. Televizyonlar, uçakların çarpma anını saniye saniye gösterdi. Bu saldırı insanların zihninde alevlerin yuttuğu iki kule olarak kalmıştı. Televizyonların, saldırı görüntülerini vermesi, savaş görüntülerinde yeni bir dönemi başlatmıştı.
Ebu Gureyb Hapishanesi
11 Eylül saldırılarından sonra, ABD, önce Afganistan’ı sonra da Irak’ı, 11 Eylül saldırısını gerçekleştiren el-Kaide Örgütü’nü korudukları gerekçesiyle işgal etti. Saddam Hüseyin’in devrilmesi ve daha sonra idamıyla sonuçlanan Irak savaşında, ABD Ordusu tarafından tutuklanan Iraklılar, Ebu Gureyb hapishanesinde tutuluyordu.
Dönemin ABD Başkanı Georghe W. Bush, tutukluların adalet karşısına çıkarılacağını vaad ederken, Ebu Gureyb Hapishanesi’nden sızdırılan görüntüler, tutuklulara yapılan işkenceleri ortaya koyuyordu.
Bu görüntüler sadece Ebu Gureyb’de değil, ABD Ordusu’nun esirleri tuttuğu birçok hapishanede işkence yaptığını ortaya koyuyordu. Fotoğraflar, dünyada büyük tepkiyle karşılanmıştı.
Aylan Bebek
Suriye’de devriminin savaşa dönüşmesi, Suriyelileri her an kol gezen ölümü göze alıp yurtlarında kalma ya da denizlerde boğularak ölme arasında seçim yapmaya zorluyor.
Cesedi Bodrum sahiline vuran Aylan Bebek’e ait fotoğraf, Suriye’deki katliam ve yıkımdan kaçarak denizlere açılan Suriyelilerin dramını gözler önüne serdi. Fotoğraf, başta Avrupa Birliği (AB) olmak üzere, bütün dünyanın gündemine oturdu. Zira AB, Suriye’den gelen göçmen akımını durdurmak için sınırları kapatıyordu. Aylan Bebek ise ailesiyle birlikte çıktığı ölüm yolculuğunda Akdeniz’in coşkun suları tarafından sahile sürüklenmişti.
Aylan Bebek’in kıyıya vuran cansız bedeni, dünyaya şu mesajı ulaştırdı; Suriye halkı sadece özgür ve onurlu bir yaşam istiyor ama bombardımanlardan kurtulmayı başaran Suriyeliler Akdeniz’in azgın sularından kurtulamıyor.
Fotoğraf Varlığını Dayatıyor
“Bir haber, fotoğraf olmaksızın okuyucuyu etkisi altına alamaz.” Fotoğraf Muhabiri Şarbel Mellu, Şark’ul Avsat’a verdiği röportaja bu sözleriyle başlıyor. Suriye, Yemen ve Lübnan’daki savaşları yakından takip etmiş bir savaş muhabiri olan Mellu, sözlerini şöyle sürdürüyor; “Fotoğraf, tek başına bütün etkileriyle olayı aktarma gücüne sahip. Bir muhabir olayı yazıyla ne kadar anlatmaya çalışsa da fotoğrafın anlattığını anlatamıyor. Vietnamlı genç kız fotoğrafı, fotoğrafların olayı aktarma gücüne en büyük örneklerden biridir.”
Halen Sky News için çalışan Mellu, Aylan Bebek’in fotoğrafını göstererek, “Bu fotoğraf, farklı dil, din ve renkten milyonlarca insanın dikkatini, mültecilerin durumu, kaç mültecinin öldüğünü ve Suriye savaşını anlatan binlerce yazılı haberden çok daha fazla çekmeyi başardı.”
Kendisi de mültecilere dair birçok haber yazmış olan Mellu, foto muhabirliğinde uygun anı fotoğraflamanın önemine dair şu cümleleri kullanıyor;
“Ben bir foto muhabiri olarak, hangi fotoğraf etkileyici olur diye düşünerek fotoğraf çekmiyorum. Birçok fotoğraf çekiyorum ve bu fotoğraflar yayınlanıyor. Etkili fotoğraf ise yayınlandıktan sonra varlığını adeta dayatıyor. Bana göre, büyük etkiler meydana getiren fotoğraflar, hep kendini dayatmıştır. Bu fotoğrafları çeken hiçbir foto muhabiri o kadar etkili olacağını düşünmemiştir belki de.”