Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Sevgi Ve Düşmanlık Günlüğü 5: Libya ve Katar arasındaki son anlaşmanın ayrıntıları | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Şarku’l Avsat’ın “Sevgi ve Düşmanlık Günlükleri” yazı dizisinin beşinci ve son bölümünde Katar ve Libya arasında imzalanan son anlaşma ve Katar’a doğalgaz, emlak ve banka sektöründe yatırım ayrıcalığı tanınmamasından dolayı güzel günlerin nasıl kâbusa dönüştüğü anlatılıyor.

Eski Libya yetkililerinden biri Doha’nın daha önce Trablus’a yaptığı yardımların karşılığını almak istediğini açıkladı. Katar’ın yaptığı yardımlar şunlar; Libya’nın taraf olduğu bir sorunun çözümü için 900 milyon dolar, AIDS Kurbanları Fonu için 400 milyon dolar ve Amerika’ya Libya arasındaki sorunlarla ilgili olarak “ Kapsayıcı Libya Anlaşması” olarak bilinen anlaşma için 500 milyon dolar.

Eski yöneticilerden birinin sakladığı ses kaydına göre Katar, yardımları karşılığında yok pahasına milli servetleri almak ve burada çeşitli projeler yapmak istedi. Bu projeler arasında Katar-Libya Bankası, Bab Trablus ve Cenzura arazisinin projelendirilmesi ile Gudamas doğal gaz havzasını almak vardı.

Seyfülislam’ın yardımcısı, Katar ve Libya arasında yapılan anlaşmalarda Seyfülislam’ın bulunduğunu söyledi ve bu konuda Libyalı yetkililerin cevabı gecikince Katar Şeyhi Hamid bin Casim’in 2010 yazında Libya’nın başkentine geldiğini aktardı. Orada bulunan ya da ayrıntıları bilen çeşitli kaynaklara göre, Şeyh Hamid son derece kızgın olarak her iki ülkenin başbakanları ve Seyfülislam’ın da olduğu bir toplantıya katıldı. Toplantıda askeri istihbarat başkanı Abdullah Senussi ve Libya Petrol Kurumu başkanı merhum Şükrü Ganem de bulunuyordu. Şeyh Hamid toplantıda “Biz size finans sağladık, siz taahhütlerinizi yerine getirmiyorsunuz. Bu ne anlama geliyor?” diye sordu.

Bunun üzerine iki ülke arasında ihtilaflar başladı. Bu ihtilaflar en bariz olarak 2011 yılında Kaddafi rejimini yıkmak isteyenlerin başında Katar’ın gelmesi ve bu amaçla Cezire televizyon kanalının direnişçilerin duygularını alevlendiren bir seferberlik başlatmasıyla anlaşılmış oldu. Katar tarafları finanse etti ve hatta rejim yıkıldıktan sonra bile Bingazi’deki “Vasat” ve benzeri basın kurumlarını finanse etti.

Lübnanlı iş adamı Ziyad Takıyuddin, Paris, Londra ve Trablus’ta Libya’da imtiyaz isteyen taraflarla yapılan toplantıların öğlen ve akşam yemeklerine katıldı. Bunların içinde Şeyh Hamid de vardı.

Tüm bu toplantıların sonunda Takıyuddin olanları şu şekilde özetledi:

“Doha’nın hedefi Libya rejimini parçalamaktı ve onu parçaladı.”

1999 yılında Libya’da AİDS kurbanları vakası yaşandı. Bingazi’de bir çocuk hastanesinde çalışan 5 Bulgar hemşire ve bir Filistinli doktor, 426 çocuğa AİDS virüsü taşıyan iğne yapmakla suçlandı. Bu sanıklar hakkında verilen idam cezası Libya ile Batı arasında 2007 yılına kadar tartışma konusu oldu.

Bu konuda Seyfülislam’ın yardımcısı şunları söyledi:

“Önemli olan çocukların ailelerine verilecek tazminat karşılığında tutukluların serbest bırakılması için bir anlaşmaya varılmasıydı. Bu tazminatları AB ödeyecekti ancak ödemeyi reddetti. Bunun üzerine Libya tazminatlar ödenmezse tutukluların serbest bırakılmayacağını söyleyince Katar devreye girdi. “AIDS Kurbanları Fonu”na 400 milyon dolar verdi. Bu parayı Katar Merkez Bankası yetkililerinden biri getirdi.”

Libya’nın yurtdışıyla ilgili tüm konuları kapatmayı amaçlayan ABD ve Libya arasındaki “kapsamlı sözleşme”nin hikâyesi 1,8 milyar dolar değerindeydi. Bu mesele, nihai anlaşma belirginleşinceye kadar birçok aşamadan geçti.

Seyfülislam, Libya içindeki sorunların çözülmesi ve kalkınma projelerinin gerçekleştirilmesi için yurt dışındaki dosyaların kapatılması gerektiğini biliyordu. Bunlar arasında UCA uçağının bombalanmasıyla Fransızlarla, Lockerbie uçağının bombalanmasıyla da Amerikalılarla yaşanan düşmanlık bulunuyordu. Yine İngilizlerle İrlanda Cumhuriyet Ordusu’nun desteklenmesi, Almanlarla da bir gece kulübündeki olaya dair suçlanan Lübnanlılar nedeniyle düşmanlık vardı.

Lockerbie’deki iki Libyalı şüpheli Emin Halife Fehime ve Abdül Basit el-Megrahi’ydi. Bu olaydan Fehime beraat ederken Megrahi hüküm giydi.

2008 yılında ABD Başkanı Bush ve Kongre tarafından onaylanan Kapsamlı Anlaşma Komitesi üyesi olan Seyfülislam’ın arkadaşı, “Sana şunu söyleyen insanlar vardı: Her bir Lockerbie kurbanı için ailesine 10 milyon dolar ödediğinde sorumluluğu kabul etmiş sayılırsın.

Neden ödedin?” sorusuna şöyle cevap verdi:

“El-Megrahi beraat etse bile Amerika’daki yargı sistemi bu konuda Libya’ya karşı bir dava açma imkânı verir. Bu şekilde tazminattan onlarca milyar dolar daha fazla kazanırlardı. Bu yüzden mahkemenin dışında bir çözüm olarak buna başvurduk ve kurban başına on milyon doları taksitle ödeme formülüne ulaştık.”

İlk taksitte BM’nin 748 sayılı karar uyarınca Libya’dan yaptırımların kaldırılması için her mağdura 4 milyon dolar ödendi.  Daha sonra ABD yaptırımları kaldırıldığında, her mağdur ailenin başına 4 milyon dolar daha ödendi. Libya teröre destek veren devletler listesinden çıkarılırsa kalan iki milyon daha her mağdur aileye ödenecekti.

Libya, Lockerbie mağdurlarının her birine 8 milyon dolar ödeyebildi. Bu konuda Seyfülislam’ın arkadaşı, “Ödeme takvimimiz vardı. Biz 8 milyon doları ödedik ancak kalan 2 milyon doları ödemedik. Çünkü Amerikalılar Libya’yı terör listesinden çıkarmakta geciktiler. 2003 yılında Libya’nın ismini çıkarmaları gerekirken 2006 Nisan’ına kadar geciktirdiler” dedi.

2008 yılında Libya’nın yurtdışındaki hesaplarının dondurulması konusu Amerikan mahkemelerine geldi. Bazı davalarda ise Libya terör olaylarıyla suçlanıyordu.

Bu konuda Seyfülislam’ın arkadaşı şunları söyledi:

“Libya’nın hesapları donduruldu. Kapsamlı bir çözüm bulmalıydık. Amerikan idaresi ve avukatlarımız bize bu konuyu hemen çözmemiz gerektiğini söylediler. Aksi halde tazminatların yüzlerce milyara kadar ulaşacağı konusunda bizi uyardılar.”

Seyfülislam ile ABD’nin Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Devlet Sekreteri Yardımcısı David Welch konuyla ilgili Berlin’de bir araya gelerek “Kapsamlı Anlaşma Komitesi”ni kurdular. Tüm davaları kapatmak ve Libya kurumlarına ABD yargısı önümde dokunulmazlık sağlamak için kapsamlı bir çözüm bulunmasına karar verildi.

Bu anlaşmada yurtdışında Libya’yla ilgili tüm dava dosyaların kapanması için 1,5 milyar dolar ödenmesi kabul edildi. Bu tutar ödendikten sonra Libya aleyhinde Amerikan mahkemelerinde yeniden bir dava açılamayacak, Libya yetkilileri ve Libya’nın servetine dokunulmazlık kazandırılarak kimse Libya’nın mal varlığını donduramayacaktı.

Seyfülislam’ın yakın arkadaşı bu konuda şunları söyledi:

“Fikir 1,5 milyar dolarlık bir fon oluşturmaktı. Ancak Kaddafi ‘Hayır, Libya teröründe ölenler diye isimlendirilen kurbanların tazminatına 1986’da Amerikan bombardımanında ölenler için 300 milyon doları ekliyorum. Böylelikle kapsamlı tazminat fonu 1,8 milyar dolar oluyor’ dedi.”

Yeni kaynak tahsisi, Libya’nın henüz ödeme yapmadığı her Lockerbie kurbanı için 2 milyon doları ve ödeme yapmadığı diğer tüm davaları kapsıyor.

Seyfülislam’ın arkadaşı sözlerine şöyle devam etti:

“Bu sırada Başkan Bush tarafından sözleşmeye dair Kongre’den bir karar çıkarıldı. Açıklamada Libya’nın bu fona tek bir kuruş ödemediği, fonun şirketler ve bağışlar yoluyla oluşturulduğu söylendi. Katar’ın bu anlaşmanın gerçekleşmesi için Libya devletine 500 milyon dolar ödediği de vurgulandı.”

Katarlıların “Kapsamlı anlaşma” için Amerikalılara, AIDS Kurbanları Fon’u için Avrupalılara verdiği para, hem Libya hem de Batı tarafının anlaşmaya razı etmek için 900 milyon dolara ulaşıyordu.

Ve bu harcamanın arkasında yatan sebebi Seyfülislam’ın arkadaşı şöyle açıklıyor:

“Libya büyük projelerde kendilerine kolaylık sağlanmasını istiyordu. Bunlar doğal gaz anlaşmaları, Katar-Libya Bankası, ismi “Bab Trablus” olan demiryolundaki büyük bir yatırım projeleriydi. Onlar bu arazilerin hepsini almak istiyorlardı. Cenzura bölgesinde Katar-Libya şirketi kurma projeleri ve konut inşaatı projeleri bulunuyordu. Adı Fernez olan Kanadalı bir şirket vardı. Bu şirketin Gudamas petrol havzasında Libyalı şirketlerle birlikte hisseleri vardı. Katarlılar bunu almak istediler.”

Bu projeler ve yatırımlarla ilgili olarak, Katarlılar ile Libyalılar arasında anlaşmazlığın arkasında yatan sebepleri Seyfülislam’ın arkadaşı şöyle açıklıyor:

“Tabii ki bürokrasi ve Libya idari prosedürleri. Ben 2010 yazında Şeyh Hamid el- Casim’in Trablus’ geldiğini ve Seyfülislam ile buluştuğunu hatırlıyorum. Burada Dr. Bağdadi el- Mahmudi, Abdullah Senussi ve Şükrü Ganem de vardı. Şeyh Hamid’in canı sıkkındı ve ‘Bize gülmenizin anlamı nedir? Biz sizi finanse ettik siz ise taahhütlerinizi yerine getirmediniz” diye sordu.

Şükrü Ganem gibi Libyalı teknisyenler de Katarlılara şöyle söylediler:

“Örneğin siz 300 milyonluk bir yere 10 milyonluk bir teklif veriyorsunuz. Bu şartlar altında bu yeri size vermeyeceğiz. Şeyh bunu duyduğunda kızarak çıktı ve Seyfülislam’a bir mektup göndererek, kendilerinin Libya’yla ilgili tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini ifade etti.”

Şeyh’in arkadaşı Katarla ilk meselenin buradan başladığını söylüyor ve Seyfülislam’ın gizli servislerden aldığı bilgiyle Katarlıların girişimleri hakkında bilgi sahibi olduğunu belirtiyor.

Görünen o ki Katarlılar bir şekilde Libya’ya girmek istiyorlardı. Özellikle doğalgaza yatırım konusunda iştahlıydılar. Takıyuddin’in ifade ettiğine göre Libya’da bulunan doğal gaz dünyanın en kaliteli doğal gazıydı. Takıyuddin 2011’den önce Şeyh Hamid’in Senussi ile akşam yemeğinde Libya’da bir araya geldiğini hatırlıyor. Takıyuddin şöyle anlatıyor: Bu yemekte, Seyfülislam, Ganem, petrol bakanı ve el- Mahmudi, ben ve savaş sırasında ölen Senussi’nin oğlu da bulunuyordu. Seyfülislam, Şeyh Hamid’e Libya sahillerinde turistik projeler düşünüp düşünmediklerini sordu.

Ancak Şeyh bu soruyu şöyle cevapladı:

“Bu konuya uzağız. Katar ve Libya petrol ve doğalgaz alanında nasıl bir işbirliği yapabilir?”

Takıyuddin bakan Ganem gibi bazı Libyalıların doğalgaz projelerinde Katarlılarla çalışma eğiliminde olmadıklarının gözlemledi. Aynı zamanda Katarlıların, Libya’nın doğalgazla ilgili Batılılarla yaptıkları anlaşmaların ayrıntılarına sahip olmalarına şaşırdığını ifade etti. Londra’daki bir otelde başka bir oturumda akşam yemeğinde Takıyuddin ile Seyfülislam ile bir araya geldi, uzun uzadıya konuştular. Konuşmanın içeriğinde Katarlıların Libya’da doğalgaz anlaşması yapmak istemelerine rağmen bu anlaşmaların iptal edilmesine dairdi. Takıyuddin “Katar’ın Libya’ya karşı silahlı grupları ve ayrılıkçıları desteklemesinin arkasında bu yatıyor” dedi.

Öte yandan, bundan önce, Seyfülislam’ın yardımcısı ve arkadaşı Megrahi’yi İskoçya’daki cezaevinden Trablus’a getirmek için kurulmuş bir komisyonun üyesi olarak Katarlılarla görüşme halindeydi.

O şöyle diyor:

“Megrahi kanser hastalığına yakalandığında zamanın istihbarat müdürü Musa Kusa başkanlığında bir komisyon kuruldu. Bizimle beraber Dr. İbrahim Şerif, eski dışişleri bakanı Abdulati el-Abidi, danışman Uzam el-Deyb ve Libya yargıçları da bulunuyordu. İngiltere’ye gittik ve Megrahi’nin çıkarılması için görüşmelere başladık. İskoç yasalarına uygun olarak ya Libya’da yargılanması ya da sağlık şartlarından dolayı salıverilmesi için bir hukuki anlaşma üzerinde durduk. Lobicilik çerçevesinde Kosa ve ben Londra’da Dorchester Oteli yakınlarında Şeyh Hamid’le bir araya geldik. Toplantı tutanaklarına göre bazı kişiler mevcuttu. Biz İskoçya ve İngiltere ve İskoçyalıların elinde bulunan tutuklular hakkında Katarlılar’dan yardım almak istediğimizi söyledik. Şeyh Hamid, İngilizlerin kendilerine yardım etmeleri için İngiliz bankalarından hisse almamızı önerdi. O sıralar bu hisseler satılığa çıkarılmıştı. Seyfülislam’ın yardımcısının dediğine göre bu hisselerle ilgili anlaşma yapıldıktan sonra Şeyh Hamid, İskoçya Başbakanı Alex Samud’u Doha’ya davet edeceğine söz verdi. Böylelikle Libyalılar Megrahi’nin serbest bırakılma talebini iletebileceklerdi. Ardından Şeyh Hamid, Katar Devlet ve Dışişleri Bakanı’na Megrahi’yi ziyaret etmesi için talimat verecekti. Gerçekten de Megrahi’yi ziyarete gitti. Bu Şeyh Hamid ile ilk görüşmemdi. Katarlılardan Megrahi’yi çıkarmak için bize yardım etmelerini istedik, onlar da bizi iş hayatına soktular.”

Bu Libya ile Katar arasındaki iyi ilişkilerin ardından Tunus’ta Arap Baharı başladı. Mısır’da da gösteriler başlamıştı. Kaddafi, Katar ve Cezire kanalının Hüsnü Mübarek’e karşı tutumuna çok öfkelendi. Kaddafi, Katar Emiri’ni arayarak “Neden Hüsnü Mübarek ve Mısır’a yükleniyorsunuz?” diye sordu. Bu görüşmenin ayrıntılarına vakıf olan Seyfülislam’ın arkadaşı Kaddafi’nin Mısır konusundaki tutumundan son derece rahatsız olduğunu belirtti. Katar Emiri, Kaddafi’yi azarladı ve konuşma sırasında Kaddafi’ye yönelik çok sert sözler sarf etti.

Mübarek devri kapandıktan sonra Katar Emiri’nin oğullarından biri Seyfülislam’a şöyle dedi:

“Kendinizi hazırlayın. Bundan sonraki hedef sizsiniz.”

Seyfülislam’ın arkadaşının söylediğine göre Kaddafi’nin oğlu ile Şeyh Hamid’in oğlu arasında geçen konuşmanın ardından Seyfülislam, Cezire kanalının müdürüyle görüştü ve ona Libya sokaklarını Kaddafi rejimine karşı kışkırtıp kışkırtmayacağını sordu. Cezire müdürü bunu reddetti. Ancak burada talimatlar vardı ve sonuçta bu talimatlar uygulandı.

Seyfülislam’ın arkadaşı konuşmasına şöyle devam etti:

“2011 Şubat’ında Bingazi’deki olaylar başlar başlamaz Cezire, Libya rejimini şeytanlaştırma programlarına başladı. Aslı astarı olmayan şeyler söylendi. Öldürülenlerin sayısı abartıldı. Rejimin sivil mahalleri uçaklarla bombalama yaptığı, binlerce kadına tecavüz edildiği ve Trablus’un paralı askerlerle dolduğu gibi iddialara yer verildi. Ardından Muammer Kaddafi ve ailesinin yurtdışında yüz milyarlarca dolarlık hesapları olduğu iddia edildi. Bütün bunlar yalandı.”

Aradan 7 yıl geçmesine rağmen hiç bir devlet ve istihbarat örgütü, bu hesaplarla ilgili delil ortaya koyamadı. Bu hesaplar yatırım amaçlı olarak Libya kurumlarına, şirketlerine ve Libya Merkez Bankası’na aitti.

Eski rejim liderleri ve şu an doğu bölgesinin komutanlarında Halife Hafter, Katar’ın halen Libya’ya müdahale ettiğini söylüyorlar.

Seyfülislam’ın arkadaşı “Vasat”a atıfta bulunarak Doha’nın halen İslamcıları ve Kahire’de bulunan basın organlarını finanse ettiğini söylüyor ve şunları ekliyor:

“Ben devletin Kültür ve İletişim Bakanlığı vasıtasıyla bir gazete ya da televizyon kanalına finans sağlamasını anlıyorum ancak Katar Genel Kurmay Başkanlığı’nın bu kuruma finans sağlaması yeni bir icat.”

2013, 2014 yılı belgelerine göre söz konusu Libya kurumlarının finanse edilmesi Katarlı bir şirket tarafından gerçekleştirildi. 23 Eylül 2013 tarihinde yapılan bir toplantıda mali işler için Genel Kurmay Başkan Yardımcısı’na ve şirket yöneticisine tahsis edilen miktar 8,8 milyon dolara ulaştı.

Medya kuruluşuna banka transferlerini içeren bir belge, 2014 yılının sadece temmuz ayında Katar’dan 100 bin dolardan fazla finansman akışı olduğunu gösteriyor.

“Vasat”ı İslamcılar ve radikaller takip etmiyor. Bu kurumun başında Libya eski İletişim Bakanı Mahmud Şimam’ın olduğu biliniyor. Bu konuda Seyfülislam’ın yardımcısı, Katar’ın bölgede ajandasını uygulamak için İslamcıların dışında da bir tutanağının olmasını istediğini söylüyor.

Şimam ise bu konuyu şöyle yorumluyor:

“Katar’ın bu finansmanı sadece başlangıç aşamasında oldu. Bu finansman Libya devrimine katkı bağlamında “Libya el- Ahrar” kanalına yapıldı. Vasat’a yapılan finans ise durdu. Şimdi Vasat’ın onunla hiç bir ilgisi yok.”

Sevgi ve Düşmanlık Günlüğü 1: Seyfü’l İslam Kaddafi taraflarını birleştirme umudu

Sevgi ve Düşmanlık Günlüğü 2: Kaddafi’nin İhvan’ı affı ve hükmün muhalifleri

Sevgi ve Düşmanlık Günlüğü 3: Kaddafi’nin Batı ülkelerindeki seçimleri finanse etmesinin ayrıntıları

Sevgi ve Düşmanlık Günlüğü 4: Kaddafi rejiminin gizli kampanyaları iç ve dış rakiplerinin saldırısı altında