Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Sina Yarımadası’nın terörle problemi yerel düzlemdeki savaş çerçevesini aştı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Kahire: Abdülsettar Hatite

Sina yarımadası birkaç yıldan bu yana ciddi problemler yaşıyor. Bu problemlerin en zorlusu da iktidara karşı şiddetli halk gösterilerinin arka planında, eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin 2013 yazında, Mısır ordusu tarafından görevden alınmasını takip eden yıllarda meydana geldi. O zamandan beri pek çok şey değişti. Örneğin; Bir hafta önce El Birs bölgesinde olduğu gibi Sina halkından, asker ve polislerin öldüğü çatışmalar… Aynı şekilde asfaltlı yollarla toprak yolları, küçük belde sınırlarını ve burada yaşayan kabile yapısını birbirine bağlayan güzergâhlar… Ortadoğu’da cereyan eden dönüşümlerle ilgili gizli şeyler.. Bu gizli şeylerin arasında
Mısır’ın Gazze Şeridi’ne egemen olan İslami Direniş Hareketi’yle(Hamas) ilişkisi yer alıyor. Kahire ile Tel Aviv arasında 1970’lerin sonlarında imzalanan Camp David anlaşmasının maddeleriyle ilgili sahadaki değişiklikler… İsrail sınırında “C” bölgesinde Mısır ordusunun varlığının yasaklandığını içeren şeyler…

Mısır’ın kuzeydoğusunda Sina Yarımadası’nın şahit olduğu terör eylemleri konusunda bazıları, Mısır ve Filistinli radikal grupları ve Sina’daki kabileleri suçluyor. Eylemler, bölgesel ve uluslararası şartlarda daha karmaşık hale geldi. El Ariş’teki halk liderlerinden birisi olan Eşref el Hufni, Şarku’l Avsat’a, “Sina Yarımadası’nın problemleri Camp David’de gizlidir” diyor. Arap-Afrika Merkezi’nde siyasi ve stratejik araştırmacı olan Muhammed El Azbi ise, Şarku’l Avsat’a kat’i bir dille, “Kesinlikle bölgesel çevreler Sina Yarımadası’nda radikalleri destekleyerek Mısır Hükümeti’ne şantaj yapmaya çalışıyor. Yıllardır bu oluyor ve şartlara göre değişiyor” diyor.

İki yıl önce Kahire, İsrail tarafıyla sadece polis güçlerinin değil, aynı zamanda Mısır ordusuna da tekfiri grupları yakalamak için “C” bölgesine giriş hakkını veren anlaşmalara vardı. Mısır Silahlı Kuvvetleri resmi sözcüsü Albay Tamer el Rıfai’nin açıklamaları da anlaşmaları bu şekilde niteliyor.

El Rıfai’nin Sina Yarımadası’nda ordunun operasyonlarının seyriyle alakalı yayınladığı yüzlerce beyanata göre tekfiri unsurların çoğu yok edildi. Sina ile Gazze arasında yerin altından geçen tünellerin çoğu kapatıldı. Araç-gereçler imha edildi. Silah ve diğer mühimmatlara el konuldu. Bunun yanı sıra Sina çölündeki şehir ve dağlık köylerde ikamet edenlere yardım eli uzatıldı. Ancak bu çabalara rağmen, radikal grupların gücü kırılmasına, çoğunun Sina’dan çıkmasına ve ölmesine karşın öyle görülüyor ki problemler devam edecek.

Kahire’de Yüksek Askeri Nasır Akademisi’nde danışman olan Tümgeneral Muhammed Gaşguş, Şarku’l Avsat’a, “Şüphesiz Sina Yarımadası’nda durum, coğrafi ve kabile olarak çok karışık. Bu durum, önceki iktidarlar döneminde bazı polislerin Sina halkına karşı davranışlarının iyi olmadığıyla da ilgilidir” diyor.

Yarımadanın İki Şehri

Mısır’ın kuzeydoğusunda bulunan Sina Yarımadası iki kısma ayrılıyor:

Birincisi: Güney Sina şehri. Şehrin nüfusu az olup turistik tesisleri fazladır. En meşhuru ise, Kızıldeniz üzerinde yer alan Şarm El Şeyh’dir.

İkincisi ise Kuzey Sina. Nüfusu fazla olup Akdeniz kıyısında bulunur. En meşhur şehirleri ise Gazze’ye bitişik olan Refah, El Şeyh Zuveyd ve El Ariş şehirleridir.

Tümgeneral Gaşguş’a göre bugün buradaki problem, Kuzey Sina şehrinde Gazze’ye bitişik olan bölümündedir. Burası yer şekilleri bakımından engebeli olup yaklaşık 1000 km2lik yüzölçümü kaplamaktadır.

2004 yılının başında Kuzey Sina şehrinden Güney Sina şehrinde bulunan turistik yerlere bomba yüklü araçlarla terör eylemleri başladı. Yarımadanın kalkınma planları bütün gücüyle devam etmesine rağmen kalkınma planlarının izleri kuzeyden ziyade güneyde daha belirgindi. Şöyle ki eski Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, uluslararası toplantıları Şarm El Şeyh tesisinde yapmaya ve önde gelen misafirleri burada karşılamaya alışmıştı.

Terör Terimi

El Ariş’te güvenlik yetkilileriyle çalışan bir kabile kaynağı o günleri hatırlatarak şunları söylüyor, “2004 patlamalarından beri burada terör terimini tanımaya başladık. Radikal unsurları takip etme sorumluluğu, sadece orduya değil aynı zamanda polislerin üzerine de düşüyor.”

Pek çok çatışma meydana geldi. Teröristler 2005 – 2007 yıllarında patlamalar ve tahrip edici eylemler yaparak karşılık verdiler. El Azbi, “O zamanlar Hamas seçimleri kazanmıştı. Gazze’yi tek başına yönetiyordu. Dünyayla tek bağlantısı olan Refah kapısını yönetmek istedi. O zaman işler tepe taklak oldu. Bunun Sina’daki istikrara olumsuz etkisi oldu. Hamas sınır boyunca tünel ağı inşa ederek Mısır’ı taciz ediyordu. Hamas’ın Gazze’de tek başına olmasının Sina’da radikal grupların beslenmesinde etkisi vardı. Hamas’ın, İhvan-ı Müslimin’in askeri kolu olduğu biliniyor. Dolayısıyla Şarm El Şeyh, Dahab ve Taba’da önceden meydana geldiği gibi eylemler yaparak Mısır Hükümeti’ne baskı yapmak için tekfiri ve cemaatin örtüsünden çıkan gençlere lojistik destek yapıyordu” dedi.

Ardından Mısır polisi, Sina’daki faaliyetlerini artırdı. Yabancıların sayısı Refah, El Şeyh, Zuveyd ve El Ariş’te artıyordu. Hamas, Refah’ın iki yanını ayıran surlara binlerce Filistinliyi sevk ettiği zaman Mısır sınırına en büyük saldırı girişimi gerçekleşmişti. Sina halkından ve Hamas hareketine üye olanlardan pek çok kimse yakalanıp yargılandı. Aynı şekilde Lübnan Hizbullah’ının bir hücresi Kahire ile Sina arasında faaliyet gösteriyordu.

El Ariş’te kabile liderlerinden birisi, “İşte o zaman, buradaki aileler mahkûmları ziyaret etmek için hapishanelerin isimlerini öğrenmeye başladılar. El İsmailiyye, Tarra, Burj El Arap hapishanesi ve diğerleri… ”diyor.

Tümgeneral Gaşguş, “Bazı polislerin vatandaşlara karşı katı davrandığı zor zamanlar vardı. Bu durumun bugüne kadar devam eden olumsuz etkileri hâlâ var” edi.

2007’den Sonra Gazze

Mısırlı bir güvenlik kaynağı, Hamas’ın 2007’den sonra Gazze’de iktidara sahip olduğunu, ancak Gazze Şeridi’ndeki radikal grupların yapısında kargaşaya sebep verdiğini, Filistinli başkana bağlı muhafız görevlilerinin Gazze’den Ramallah’a kovulduğunu ve Hamas muhaliflerinin cezalandırıldığını söylüyor. Radikaller sınırın iki yanında özellikle de Sina’da çoğalmak ve gelişmek için kullandılar. Bu durum 25 Ocak 2011 devrimi çıkana kadar devam etti.

Mübarek’in devrilmesi üzerinden geçen yedi yıl boyunca, Kuzey Sina’da istikrarı sağlamak için hızlı girişimler oldu. Radikallerin genişlemesi ya da Kızıldeniz’deki tesislere veya Mısır’daki diğer şehirlere yeniden ulaşması engellendi.

El Ariş’te ikamet eden Sosyalist Hareket İdari Komitesinin Koordinatörü El Hufni, Sina’yla ilgili pek çok talebin ilk başlarda karşılanmaması, DEAŞ gibi radikal örgütlerin ortaya çıkmasına yol açtığını belirtiyor..

Yukarıda işaret edilen kabile kaynağı, Mübarek yönetiminin son senelerinde vatandaşlardan pek çoğunun isyan ettiğini, hukukçuların incelemesiyle beraber bazılarının çıkarlarının polislerin hamleleriyle çakıştığını söylüyor. Bunun yanı sıra evlere yapılan baskın ve uzun gözaltı süreleri insanları kızdırdı. Sina halkından bazılarının o dönemde meslek edindiği çalışma alanlarının içinde, Afrika kıtasından gelen ve İsrail’e ulaşmaya çalışan illegal göçmenlerin geçirilmesi ve aynı zamanda tüneller aracılığıyla Gazze’ye silah ve mal kaçakçılığı bulunuyordu. Bu şartlar altında polis, gençlerin kaçakçılık ve sızma gibi illegal işlere katılmalarını engellemek için kabile şeyhlerine baskı yapmaya devam ettiğini ifade ediyor. İş olanakları olmadığından dolayı yıllar boyunca kabile şeyhlerinin otoritesinin yavaş yavaş gerilemeye başladığını belirtiyor.

Geçmişteki Yanlışlar

Mübarek’in devrilmesinin üzerinden geçen yedi yıl boyunca, hapishane duvarları arasında aralarında liderlerin de olduğu Sina halkından radikal düşünce sahipleri, Sinalı ve Sinalı olmayan ve eskiden aşırı fikirlere sahip olmayan yüzlerce alıkonulan şahıslarla görüştüler.

Yarımadada Çöl Gıda Kurumunu yöneten El Ariş halkından Ahmed El Zemlud, geçmişteki hataların zamanında düzeltilmediğini ve sonuçların bugün görülebileceğini söylüyor. Sanırım siz bir durumu zamanı geçtikten sonra düzeltmek isterseniz süreç külfetli olacaktır. Genelde böyle oluyor. 2011 devriminin patlak vermesinden iki gün önce ağır silahlarla Sina’da radikaller, yaptığı ilk büyük saldırıyla ortaya çıktılar. Şarku’l Avsat’ın Polis tutanaklarından edindiği bilgilere göre Refah, El Şeyh ve Zuveyd’deki polis birimlerine ve başkentte güvenlik müdürlüğü binasını işgal etmek için, roketlerle donatılmış onlarca 4×4 araç hareket etti. El Zemlud’a göre bu korkunç bir durumdu.

O zamanlar saldırgan radikallerin çoğunluğunun hareket noktasının en meşhuru, El Şeyh Züveyd’e bağlı El Mehdiyye ve Gazze’ye yakın köylerdi. Polis, Mısır’ın genelinde başarısız oldu. 28 Ocak günü sokaklardan çekildi. Ülkeyi sarsan kargaşaya karşı herhangi bir tasarrufta bulunmadılar. Aynı şekilde Sina’daki durum da buna dâhil. Hamas ve Hizbullah’tan tutuklu olanlar, terör ve cinayetten mahkûm binlerce kişi, hapishanelerden kaçtı.

İktidarda İhvan

Mısır’da İhvan-ı Müslimin’in ilk önce parlamento ve sonra da Muhammed Mursi başkanlığı gelmesiyle yüzlerce Mısırlı radikal yurtdışından dönüş yaptı. Radikallerden geriye kalan Mısır hapishanelerinden çıkarıldılar. Sadece Sina’daki radikaller değil, aynı zamanda Mısır’ın diğer şehirlerinden olup aşırı fikirleri benimseyenler de hapishanelerden çıktı. Bunların çoğu Mursi’nin devrilmesinden sonra Sina’ya kaçtı. Şiddetin girdabı daha şiddetli bir hal almaya başladı. Ordunun tankları Süveyş kanalını aşarak “C” bölgesi de dâhil olmak üzere Sina’ya girmek zorunda kaldı. Uçaklar, Refah, El Şeyh Zuveyd ve Cebel El-Helal dağında tekfircilerin karargâhlarını vurdu. Fakat Tümgeneral Gaşguş’un sorduğu gibi “Niçin radikallerin eylemleri şu ana kadar durmadı?”

Şu yaygın bir soru olabilir, “Bu tarz eylemler niçin devam ediyor?” Cevap kolay değil. Birincisi, Sina’daki bütün vatandaşları ve araçları kontrol etmek mümkün değil. Gaşguş’un dediği gibi hayat durur. Sina’daki güvenlik yetkililerinin karşılaştığı problemlerden birisi de gelişmiş patlayıcı maddelerin keşfedilmesinin zorluğudur. Bundan kastedilen şey patlayıcı maddelerin elektronik cihazlara herhangi bir uyarı ya da işaret vermemeleridir. Radikaller nitelikli silahlar kullanıyorlar. Bu tarz silahların örnekleri yaklaşık 26 ölü ve yaralının meydana geldiği El Birs saldırısı sonrasında bulundu.

Mısır ordusunun son aylarda Sina’yı tekfircilerden temizleme konusunda kaydettiği ilerlemeye rağmen burada teröre karşı savaşmanın kolay bir mesele olmadığını belirten kelimeler var. Ormanların, çiftliklerin ve tünellerin çok olduğu dağlık coğrafya buna bir örnektir.

Gaşguş’a göre bu bölgede orduya karşı çok sayıda eylem yapılıyor. Bu bölgenin asıl problem olduğu addediliyor. Buranın yüzölçümü yaklaşık 1000 km2’ye ulaşır. Burası harika bir çevre. Bölgede bataklıkların yaygın, ağaçlık alanların, ormanların olduğu ve küçük köylerde nüfus yoğunluğunun fazla olduğu, Amerikalılara karşı yapılan mücadeledeki Vietnam doğasına benziyor. Amerika’nın söz konusu bölgedeki tasarrufu gerçekten zordu.

Sina’daki durum, yenilmeden önce DEAŞ’ın konuşlandığı Musul şehrinden bile daha karışık olduğuna işaret ediyor. Bununla beraber Sina’da terör tehlikesinin büyük bir oranını yok ettiklerini, ancak teröre karşı savaşın hâlâ uzun süreli olacağını ifade ediyor.

Suriye ve Irak’a

Ordu, Sina’da radikalleri kıskaca almasından bu yana yüzlercesi Suriye, Irak ve diğer ülkelere kaçtı. Ancak bu tehlikeli unsurların ters istikamette yolculuğu da oldu. Libya.. Ardından tekrar Mısır.. Bu durum DEAŞ örgütünün Musul ve Rakka’da aldığı darbelerden sonra meydana geldi. El Azbi, herhangi bir cihadistin Libya’dan Sina’ya geçmesinin zor olduğunu söylüyor. Fakat içeride mevcut olanlara yönelik bazı lojistik destek olabilir. Çünkü ordu, ister Mısır’ın batısıyla Sina’yı birbirine bağlayan şehit Ahmed Hamdi tüneli olsun isterse Süveyş kanalının iki yanına geçen feribotlar ya da El Selam köprüsü olsun Sina’ya giden bütün menfezlere hâkimiyetini koydu.

Ancak El Azbi, tekfircilerin başka yollar üzerinden Sina’ya girmelerini uzak bir ihtimal olarak görmüyor. Yani son zamanlarda radikallerin Sina’ya dönüşü, deniz yoluyla ya da Gazze tünelleri aracılığıyla mümkün olabilir. Eylem gerçekleştirmek, gerçekleştirdikten sonra dönmek ve ardından da izlerini gizlemek üzere tüneli patlatmak için sadece teröristlerin geçişine mahsus tünel kazım teknikleri var. Bu da yetkililer için Sina’daki problemi artırıyor.

Mısır Hükümeti’ne baskı yapmak için radikallerin kullanılması sadece Hamas’la sınırlı kalmadığına, aynı zamanda bölgede bunu yapan devletlerin de olduğuna işaret ediyor. Örneğin, İsrail’in Mısır ordusunun sınırı yakınında özellikle de “C” bölgesinde bulunmasını hoş karşılayacağını ummuyoruz. Tel Aviv’deki hükümetin bunu onaylamasına rağmen bu durumun yasaklanmasını isteyen taraflar var. Sanırım söz konusu bölgede orduyu endişeye sevk ediyor.

El Azbi şöyle diyerek devam ediyor: Ordu ve polis güçlerinin yerlerini tespit etmek için teröristlerin sahip olduğu koordinatlar, sadece devlet istihbarat organlarının sahip olduğu koordinatlardır. Biz Katar’ın radikallere lojistik destek verdiğini biliyoruz. Ancak terör gruplarının istihbarat çalışmasını ayırt etmesi, güvenlik güçlerinin yerlerini ve hareketlerini belirlemesi hedefi olan istihbarat organlarının aracılığıyla yapılır. Bu, sadece Sina’da terör eylemleri yaparak değil, aynı zamanda ülke genelinde yaygınlaştırarak Mısır’ı yıpratma çabasıdır.

Kabilelere Güvenmek

Mısırlı yetkililer son zamanlarda radikallere karşı koymak ve onları destek ortamından mahrum bırakmak için Sina’daki kabilelerle işbirliği yapmaya ve dayanışma içinde olmaya çalışıyor. Özellikle DEAŞ, söz konusu pek çok kabileye saldırdıktan sonra onları öldürmeye ve cesetlerini teşhir etmeye kalkıştı. Bu kabileler arasında El Sevarika ve El Turabin kabileleri yer alıyor. Gaşguş’a göre yabancı ve radikallere karşı işbirliği, kabileler zarar görünce arttı diyebiliriz. Şayet Sina’da kabileler ve devlet arasında daha fazla işbirliği olsa, bilgi dönüşü daha iyi olacak. Bu tarz bölgelerde teröre karşı mücadele % 99 oranında bilgiye ve % 1 oranında da askeri operasyona dayandığını ekliyor. Devamlı bir şekilde pek çok doğru bilgiye ihtiyacımız var. Önceki Cuma günü El Birs bölgesinde askerlere karşı yapılan saldırının asıl sebebinin bilgi noksanlığının olduğuna işaret ediyor. Sanırım bilgi ağı olsaydı durum daha farklı olurdu. Bu gibi olaylarda dakikalar bile büyük önem taşıyor. Karşı taraf umulmadık zamanı kolluyor.

Önceki Cuma günü eylemi yapanların sayıları az değildi. Ordu yaklaşık 40’ını öldürdü. Dolayısıyla eylemin arkasında bulunanlar Gaşguş’a göre 70 ya da 80 kişiden az değildi. Tekrar soruyor: Nerede toplandılar? Nerede planladılar? Belirli bir yerde toplanmış olmalılar. Telefonda konuşmuş olsalar bile telefonlar takip ediliyor. Bu büyüklükte bir eylem, ancak büyük bir toplantı ya da birden fazla büyük toplantı olduğunda meydana gelir. Eğer yanınızda bu bilgi olsaydı, eylem yapılmadan önce eylemi boşa çıkarabilirdik.

Sonuç olarak, son zamanlarda Sina’da tekfircilerin faaliyetlerinden özellikle patlayıcılarda bir azalma var. Radikallerin İkinci Dünya Savaşı’nın kalıntılarına ait yerel patlayıcı maddelerle şiddetli imhaya sahip yeni maddeleri karıştırdıkları işlemler keşfedildi. Sina’daki askeri bir kaynak onların yerel hammadde kullandıklarını ve bunları Libya ya da Gazze Şeridi’nden getirilen maddelerle karıştırıldığını ifade ediyor. Şiddetli patlamaya sahip maddenin azalmaması için az miktarda kullanıyorlar. Söz konusu maddeyi patlatmak için bazı yerel maddelere koyuyorlar. Fark çok büyük. Yerel maddeden 20 el yapımı bombanın patlaması, gelişmiş maddelerden iki el yapımı bombanın patlaması eşdeğerdir. El Birs patlaması çok büyüktü.