Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Sivil devletten geriye kalan şey… | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Dün 20 Kasım, çocuklara çocukluğunu kutlama ve haklarını savunma hakkını veren Dünya Çocuk Hakları Günü’ydü. Birleşmiş Milletler(BM) tarafından kabul edilen Dünya Çocuk Günü, Dünya çapında kutlandı. Ancak Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan gelen raporların çoğunlukla çatışma bölgelerindeki çocukların sıkıntılarına yoğunlaştığını görüyoruz. Bölgedeki çocukların üçte biri, insani yardımlara ihtiyaç duyuyor. Bölgede bir milyondan fazla mülteci ya da göçmen çocuk, eğitim alamıyor.

Çocukların bazen sonu gelmeyen savaşların gölgesinde yaşadığı devletlerden birisi de Irak’tır. Hatta bu savaşların ne zaman başladığını bilmek bile zor. 1980’de doğanlar, çocukluğunu İran-Irak savaşının olduğu günlerde geçirdi. 1990’da dünyaya gözlerini açanlar, çocukluğunu Kuveyt’e yapılan işgalin baskısı altında yaşadı. Savaşı, savaş ve kuşatma takip etti.

2000 yılında doğanların ilk hatıraları, 2003 savaşının başında ve devam eden felaketlerin gölgesinde şekillendi. 2014 yılında DEAŞ örgütünün hâkim olduğu bölgelerde dünyaya gelenler, bugün yıkılmış köy ve şehirlerde büyüyorlar. Bugün 1980’lerdeki savaş ortamında doğan nesil, bir sonraki neslin geleceğini çalabilecek iç savaşları yaşayan nesli yetiştiriyor. Bugün UNICEF, yaklaşık 5 milyon Iraklı çocuğun içme suyu ve ilaç gibi acil yardımlara gereksinim duyduğunu tahmin ediyor.

Fakat Iraklı çocuklar için başka bir tehlike söz konusu. Bu tehlike, bu kez bir mermiden, füzeden ya da çatışma bölgelerinde yayılabilecek veba hastalığından kaynaklanmıyor. Aksine bu tehlike, en geniş hakları sağlayabilecek sivil devletin gerçek bir tehdidinden başka bir şey değil. Bazıları, Irak medeni kanununu düzenlemek amacıyla harcanan çabaları bahane etmek için meşru hükümetin arkasına saklanıyor. Aslında söz konusu kanunu değiştirmek, kız çocuklarının evlendirilmesi ve boşanma durumlarında çocuk haklarının korunmaması gibi olgular, kanunen yasal hale gelecek. Irak parlamentosu, medeni kanunu değiştirmeyi onayladı. Irak parlamentosu, Iraklı Avukatlar Sendikası’nın, kadın haklarını savunan aktivistlerin, yerel ve uluslararası kuruluşların protestolarına kulak asmazsa kanunu değiştirebilir.

Irak toplumundaki çoğu kişi, çocuk evliliğinin kanunen kabul edilmesinden ve çocuk evliliğine hukuken müsaade edilmesinden dolayı endişe duyuyor. Zira söz konusu kanun, evlilik yaşını 9 yaşa kadar düşürebilir. Bugün çocuk evliliği, sınırlı bir şekilde gerçekleşiyor. Bu kanunun engellenmesi ve yasalaşmaması için gayret gösterilmesi gerekiyor. Genellikle çocuk evliliği, endişe uyandıran bir meseledir. Çünkü toplumumuz örf ve adet gibi çeşitli sebeplerden dolayı bu meseleyi açık bir şekilde ele almaktan imtina ediyor. Fakat çocukları ve kadınları korumaya karşı İslam dininin tutumunu vurgulamak için cesur bir duruş sergilemesi gerekiyor.

Tabi medeni kanunu değiştirmek, Iraklı kadınlar için de bir felaket teşkil ediyor ve kadınları arka plana itmeye çalışıyor. Oysaki Irak kadını, Arap dünyasında farklı alanlara giren ilk kadın konumundaydı. Arap dünyasında ilk kadın avukat olan Sabiha Şeyh Davut ve ilk kadın hâkim olan Zekiye İsmail Hakkı, Iraklıydı. Sabiha Şeyh Davut ve Zekiye İsmail Hakkı dışında engelleri aşmak ve ilerlemek için kanun ve ailelerinin desteğine güvenen başka Iraklı öncü kadınlar bulunuyor. Bugün Irak parlamentosunun gelecek nesilleri eğitecek kadını zapturapt altına almaya çalıştığını görüyoruz. Irak, kalkınmak için kadınlara yeniden itimat edebilir.

1959’a kadar giden medeni kanunu düzenlemek için bu tarz bir kanun tasarısı ilk kez ortaya atılmıyor. Ayrıca mezkûr kanun, sivil hukuku koruma bakımından Arap dünyasındaki en gelişmiş kanunlardan birisi sayılıyor. 2014 yılında benzer bir kanun tasarısı gündeme gelmişti. O sırada tepkiye neden olduğundan dolayı kanun değişikliğinden vazgeçildi. Bu değişiklik, özellikle İran destekli dini partiler tarafından dine hizmet etmek iddiasıyla seçimlerde öne geçmek için 2014 yılında parlamento seçimlerinden önce yeniden ele alındı. Fakat aslında bu, dini istismar etme çabasıdır. Sanki din istismarının gelecek yıl yapılması öngörülen parlamento seçimlerine hazırlık olarak yeniden gündeme geldiğini görüyoruz.

Siyasi kazanımlar için yapılan dini istismar, milislerin yasallaştırılmasından devleti tehdit eden yolsuzluğa kadar birçok yönden Irak’a zarar verdi. Çoğu Tahran tarafından desteklenen Bağdat’taki çeşitli İslami partiler, halkın dine bağlılığını siyasi olarak kullanmaya çalıştı. 2003 yılında İran tarafından desteklenen partiler, Irak devletinin resmi adı olan “Irak Cumhuriyeti”ni Tahran tarzı “Irak İslam Cumhuriyeti” olacak şekilde değiştirmeyi talep ettiler. Böylece bu isim, sosyal ve siyasi açıdan egemen durumda olmak için hukuki bir örtü olacaktı. Ancak bu girişim, geniş halk kitlesinin itiraz etmesiyle birlikte başarıya ulaşamadı. Bugün kanun değişikliğini reddetmek için Irak’ın güneyinden kuzeyine kadar Irak kentlerinde gösterilerin yapıldığına şahit oluyoruz.

Irak, ülkeyi güvene ulaştıracak ve bütün oluşumlarıyla birlikte tüm Iraklıları koruyacak sivil bir devletin desteğine ihtiyaç duyuyor. Arap dünyasındaki halkların yüzde 35’i çocuklardan meydana geliyor. Irak’ta ise, yaklaşık yüzde 47’lik kesimi çocukların temsil ettiğini görüyoruz. UNICEF’e göre, bugün 18 yaş altı Irak halkının yarısı, bu kanuna karşı ne uluslararası ölçekte hareket edebilecek ne de gelecek seçimlerde oy kullanabilecek. Bugün yetkililer, çocuklara yönelik sorumluklarını üstlenmeleri ve “Çocuklar için inşa etmek istedikleri devlet nedir?” diye düşünmeleri ve öyle hareket etmeleri gerekiyor.