Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Soçi üçlüsü ve Suriye işgalinin meşrulaştırılması | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Moskova, Suriye halkına iradesini empoze etmek için hazırlanırken Suriye halkının önüne iki seçenek sunuyor: Ya çözüm vizyonunu kabul etmek ya da Özgür Suriye Ordusu’ndan geriye kalan gruplara karşı şu an Doğu Guta ve Atarib’te olduğu gibi askeri operasyonlara devam etmek. Sanki Rusya, son saldırılarında Suriye halkına ve Rusya’nın iradesine direnmeye çalışan siyasi ve askeri muhaliflerden geriye kalanlara boyun eğdirmek için şebbiha ve mezhepçi milislerin devrim başında “Ya Esed ya da ülkeyi yakarız” şeklinde attıkları sloganları uyguluyor gibi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suriye bataklığından hızlı bir şekilde çıkması gerekiyor. Putin, Suriye’de teslim olma derecesine varan Avrupa ve Arapların yokluğunun yanı sıra, ABD’nin tereddütvari ve yavaştan alan tutumu sonucu tekrarı olmayan tarihi bir fırsatın gerçekleştiğini görüyor.

Rusya’nın çıkarlarına ve başta İran olmak üzere müttefiklerinin menfaatlerine uygun bir çözüm önerisinde bulunmak için şartlar, Rusya’nın yararına gelişti. Tahran, Moskova sayesinde Suriye’de siyasi, askeri ve iktisadi varlığını sağlamlaştırdı. Suriyeli sivillere karşı kullanılan aşırı şiddet sonucu büyük şehirleri boşaltmayı başardı. Bu da Tahran’ın İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük demografik tahliye işlemini gerçekleştirmesine yardım etti. Suriye, son yıllarda 11 milyon Suriyeliyi göçmen ya da mülteci duruma düşüren programlı bir tahliye sürecine şahit oldu. Beşşar Esed bu süreci tebrik ederek homojen bir Suriye halkı meydana getirdiğini ifade etti.

Soçi yolunda Rusya, İran ve Türkiye askeri operasyonlar sonucunda sahada oluşan gerçekleri pekiştirmeye hazırlanıyor. Bu gerçekler, Astana müzakerelerinde teyit edildi. Türkiye’nin Suriye sınırında güvenliğine karşı fiili bir tehlike oluşturan Kürt tehlikesini uzaklaştırmak amacıyla Türklerin Suriye topraklarına girmesini sağladı. Öyle ki Ankara, ABD çatısı altında savaşan silahlı Kürt grupların rolünü engellemek için Moskova ve Tahran’a olan ihtiyacı ortaya çıktı. Bu da Ankara’nın geleneksel jeopolitik parametrelerinin altüst olmasına neden oldu. Bu durum, bilfiil Ankara’nın Moskova’ya siyasi sığınma talebinde bulunmasına sebebiyet vererek, üçlü çözümde konumunun zayıflamasına yol açtı. İdlib’te çatışmasızlık bölgesine Rusya ve İran’dan gözlemcilerin gönderilmesini onayladıktan sonra bu durum, daha da belirginlik kazandı. Ankara’nın geçiş sürecinin şekline değinmemesi, sadece Rusya’nın görüşünü benimsemesine bir delil değil, aynı zamanda bu, Suriye’nin kuzeyinde, özellikle de İdlib bölgesinde İran’ın varlığı konusundaki eski kaygılarını yok etmektedir. Zira Ankara’ya bağlı askeri grupların çoğu İdlib’te bulunuyor.

Diğer yandan Rusya’nın İran’a Suriye’ye komşu bir devlet gibi hareket etmesine müsaade ettiği söylenebilir. Öyle ki Lübnan-Suriye ve Suriye-Irak sınırını, İran’ın Suriye’yle olan doğal bir sınırı addetmek mümkündür. İran, Suriye halkına karşı savaşta aktif bir rol oynayan milisleri aracılığıyla Suriye’yi kendi etki alanına dönüştürdü. Zira bugün tüm Suriye topraklarında saha operasyonlarının çoğunu Tahran yönetiyor ve daha fazla toprağa egemen olması için Esed rejimine yardım ediyor. Irak sınırında bulunan Ebu Kemal’e girerek, son askeri operasyonlarını taçlandırdı. Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, Elbu Kemal’de askeri operasyonları yönetirken ortaya çıktı. Bu, Suriye’de İran’ın nüfuzunu azaltmak isteyenlere karşı,2 isteklerinin gerçek olmadığı ve olayların söz konusu istekleri geçtiği konusunda İran ve Rusya’dan gelen çifte bir mesajı olarak algılanıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Suriye’de hatta Ürdün ve İsrail’le olan güney sınırında İran’ın rolüyle ilgili son konuşması, Suriye sahnesinde yer alan en net parametredir. Moskova, üçlü Soçi zirvesinde İran’ın rolünü meşrulaştırmaya çalışıyor.

Moskova, dünkü düşmanları bugünün ortaklarına dönüştürmeyi başardı. Moskova, Suriye’de kendisi, Ankara ve Tahran arasındaki çıkar kesişiminden istifade ederek aralarındaki tarihi düşmanlığı karşılıklı menfaatlerin hâkim olduğu istikrarlı bir ilişkiye çevirdi. Fakat bu menfaatler mekân ve yetki bakımından sınırlı kalacak. Bunun için 500 yıllık şekillenmeye hazır rekabeti aşamayacaklar. Suriye’nin siyasi ya da askeri haritasına başka bir faktörün girdiği an, çıkarların bir araya getirdiği ve amaçların ayırdığı 2+1 (Rusya, İran + Türkiye) denklemine dayalı koalisyon şaşkına dönecektir.

Soçi’deki üç boyutlu zirve, Suriye’deki müdahalelerini meşrulaştırmaya dayanan tek bir ortak payda üzerinde uyuşuyor. Fakat Rusya, İran ve Türkiye; şeytanların gizlendiği detaylarda farklı görüşlere sahipler. Zira Türkiye’nin bağışıklık sistemi, Tahran şeytanlarından kaçınmak için zayıftır. Diğer yandan Moskova’nın seçenekleri, şu ana kadar kontrol edilmekten uzak görünüyor. Bundan dolayı Tahran, Soçi’de asırlardır gerçekleştiremediği amaçları gerçekleştirebilir.