Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Soçi’deki gürültü patırtıdan uzakta! | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

‘Soçi’ gürültüsünden sonra, öfkeli muhaliflerin veya hararetli destekçilerinin tavrıyla değil, daha bir hassasiyetle konuya yaklaşmalıyız. Suriye atasözü “Kar eridi ve çimler ortaya çıktı” der. Yani konferans bitti, Soçi’nin neticeleri ortaya çıktı ve Suriye çözümüne yönelik bir başka fırsatın daha kaybedildiği kesinleşti.

Bazıları, rejimin ve müttefiklerinin birbiriyle çelişen ve sertleşen tavırlarına bakarak böyle bir sonucun olmasının kaçınılmaz olduğuna inanıyordu.

Zira Suriye konusunu ele alan ve halkının acısını sona erdirmekle yükümlü uluslararası ve bölgesel kurumlar aciz kaldılar.

Suriye’nin yaşadığı problemin uluslararası boyutu siyasi, ekonomik, sosyal olduğu kadar aynı zamanda ahlakidir.

Çünkü Suriye gerçeği ve yaşananlar dikkate alınarak şu soru soruluyor: Bütün dünya, Suriyelilerin başlarına gelen tüm bu acıları takip ederken nasıl uyuyabiliyor?

İnsanlığın hiç şüphesiz yazılı tarih boyunca karşılaşmadığı bu acıyı Suriyeliler çekerken nasıl durup sabrediyor?

Son yıllarda, özellikle 2015 yılının sonlarındaki Rus askeri müdahalesinin ardından Rusya Suriye konusundaki önemli bir oyuncu olarak sahaya çıktı.

Bu da Suriye içinde ve çevresinde gerçekleşen çatışmanın siyasi ve sahadaki durumunu değiştirdi.

ABD’nin sahayı Rusya’ya terk ettiğini herkes gördü.

Avrupa mevcut duruma uyum sağladı ve Suriye konusundaki bölgesel rol iyice gerilemiş oldu.

Moskova kapılarını çalmaya devam etmeli ve Suriye’de yeni bir rol alması yönünde bir anlayış benimsenmelidir.

Böylece Suriye çözümüne katkıda bulunacak olumlu bir politika önerebilsin ya da en azından Suriye meselesini çözüme yönelik bir sürece girdirmiş olsun. Bu şekilde geç de olsa yavaş yavaş sahil-i selamete çıkılmış olur.

Bir diğer gerçek de, Moskova, Suriye devrimi karşısında rejimin yanında durmuştur. Suriyeli meselesini takip edenlerin yanı sıra, bu görüşe sahip olanlar da dâhil Suriyeliler, Suriye konusundaki Rus rolünün yapısını ve Esed rejimini destekleyen konumlarını hiçbir zaman unutmadılar.

Yine Rusya’nın rejimin düşmemesi için uluslararası ittifaklar yoluyla ve oluşturduğu askeri ve siyasi güçle adeta bir kalkan oluşturduğunu görmezden gelmediler.

Bilakis Rusya’nın Suriye’deki hedeflerinin çoğuna ulaştığını ve artık başka bir siyasi forma geçme zamanının geldiğini, askeri ve siyasi çatışmadan kaynaklanan faturanın azaltılması gerektiğini görüyorlar.

Ve bunun, Moskova’nın sürekli tekrarladığı: “Moskova Esed’in iktidarla kalması hususunda ısrarcı değildir… Suriye meselesinin çözümü Suriyelilerin eliyle olacaktır.” şeklindeki bildirilerle de tutarlı olduğu görülmektedir.

Bu gerçeklerin ortasında, Soçi basit de olsa bir başlangıç olabilirdi. Suriye açısından başarısızlıklar ve hayal kırıklıklarıyla sonuçlanmış Cenevre sürecine bir katkı sağlayabilirdi.

Ruslar, konferansı başarıya ulaştırmak için Rusya’nın çabasına destek vermek amacıyla son zamanlarda onlarla temas kuran herkese bunları açıkladı.

Soçi’den Rus emelleri hakkında söylenenlerin aksine, Moskova sürecinde icraya yönelik adımlar başka bir yönde gitti.

Politik olarak, Moskova müttefikleri İran-Esed üzerinde siyasi taahhütler hususunda herhangi bir baskı yapmadı, en azından tutsakların serbest bırakılması, kuşatılmış bölgelerdeki kuşatmanın kaldırılması ve yardımın geçmesine izin verilmesi gibi müzakere edilmeyen konulara ilişkin adımlar atma hususunda söz alınabilirdi. Zira tırmanan gerginliği azaltma yönünde hiçbir taahhüt tutulmadı ve rejimin ve müttefiklerinin kontrolü dışındaki alanlara karşı kanlı operasyonlar geniş katılımlarla devam etti.

Bu hamlelerle ikili hedef gözetildiği açıktır: Muhaliflere baskı yaparak halk desteğini azaltmak, diğeri de Rejimin Şam ve Suriye’nin kuzeyinde yeni bölgelerde genişlemesine izin vermek.

Moskova, Suriye görüşmelerinde benzeri görülmemiş bir adım attı. Suriye heyetinde çok sayıda yurtiçinden ve yurtdışından muhalefet temsilcisinin dışlanmasının ardından katılımcı sayısını artırdı.

Suriye heyetinde çok sayıda marjinal ve etkili olmayan tarafları davet etti. Özellikle bu durum Müzakereler için kurulan Yüksek Komisyon ve onu bağlı birimleri etkiledi.

Suriye konusunda etkili başta ABD olmak üzere bölgesel ve uluslararası güçlerin yokluğu gerek rejim gerekse muhalifler açısından bu buluşmanın siyasi sonuçlarını zayıflattı.

Konferansın içeriğiyle ilgili olarak söylenebilecek en önemli husus; “Suriyeliler” için yapılmış hedefleri, zamanı ve programı açısından oldukça mütevazı bir toplantı olmasıdır.

Birinci ve ikinci gün hiçbir içerik ortaya konulamadığı gibi sonuç bildirgesinde de sadece bir noktaya dikkat çekilebilmiştir. O da Anayasa Komitesinin oluşturulmasıdır.

De Mistura ve uluslararası ekibi daha iyi bir kalitede komite oluşturabilirdi. Yapılan bu icraatlar Soçi’yi anlamsız bir toplantıya dönüştürmüştür. Anlamlı dahi olsaydı Suriyelilere ve onların davasına hakaret etmekten başka bir şey olmayacaktı.

Soçi’de yaşananların özeti; daha iyi olabilecek bir Rus ve Suriye işbirliği fırsatı kaçırılmıştır.

Moskova bu toplantıyı, Suriye politikasında yeni bir evrenin başlangıcı olarak görseydi, sahadan uzak kalmış ABD ve durumu kabullenmiş gözüken Avrupa Suriye politikasında yeni adımlar atma ihtiyacı hissedecekti.

Batı Avrupa-Amerika politikasının koridorlarında olup bitenler, Suriye konusunda Rusya’nın başarısızlığının ötesinde, Cenevre’nin Suriye sorununa uluslararası bir çözüm bulma çabalarını güçlendiren yeni bir tutumun gereklilikleri ile ilgili olabilir.