Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Sovyetler Birliği’nin çöküşünden seçimlere, Rusya’nın 5 önemli dönüm noktası | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Rus seçmenler, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in dördüncü kez bu göreve geleceğine neredeyse kesin gözüyle bakılan seçimler için sandık başına gitti. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin çöküşünden, bugünkü başkanlık seçimlerine, Rusya’nın yaşadığı 5 önemli ve tarihi dönüm noktasını sizler için derledik.

Sovyetler Birliği’nin çöküşü

8 Aralık 1991’den 6 ay kadar önce Rusya Federasyonu’nun ilk Devlet Başkanı olarak seçilen Boris Yeltsin, Ukrayna ve Beyaz Rusya Cumhurbaşkanları ile birlikte, ‘Sovyetler Birliği’nin öldüğünü’ açıkladı. Sovyetler Birliği’nin son lideri Mihail Gorbaçov istifaya zorlandı.

Boris Yeltsin, fiyatların serbestleştirilmesi, döviz kurlarının birleştirilmesi, ruble ile dövizlerin değişimi, özel mülkiyet ve devletin dış ticaret üzerindeki tekelinin kaldırılması gibi bir dizi reform uyguladı.

Yeltsin 1993’te, parlamentoda ayaklanma başlatan Komünist Parti milletvekillerine karşı tanklar gönderdi. (Resmi rakamlara göre 148 kişi öldü)

1994’ün sonunda, Yeltsin, ‘Anavatanın vazgeçilmez bir parçası olan Kafkasya’nın Çeçen Cumhuriyet’inde kontrolünü artırmaya karar verdi.

1996’da yapılan bir anlaşma ile on binlerce kişinin ölümüne neden olan savaşın son bulmasına izin verdi.

1998 yılında yaşanan mali kriz, aşırı yoksulluk içinde yaşayan milyonlarca Rus’un durumunu daha da kötüleştirirken, sağlık ve eğitim sistemi çöktü ve yolsuzluk yayıldı.

Putin’in ilk adımları

Ağustos 1999’da, Boris Yeltsin, Putin’i ülkenin yeni başbakanı olarak atadı. Eski KGB ajanı Putin, Çeçen ayrılıkçılarına atfedilen bir dizi saldırıya (yaklaşık 300 kişinin öldüğü saldırılar) maruz kalan bir ülkede güçlü adam imajı çizdi.

1 Ekim 1999’da, ‘teröristleri ortadan kaldırma’ sözü veren Putin, Rus Federal Güçleri’nin Çeçenistan’a girmelerini emretti.

Alkol bağımlısı olan ve sağlığı bozulan Yeltsin, 31 Aralık 1999 tarihinde istifa etti. Ardından Putin, 2000 yılında gerçekleştirilen devlet başkanlığı seçimlerinde zaferini ilan etti.

O dönem Çeçenistan’ın başkenti olan Grozni şehri, hiçbir ayrım gözetmeksizin hava saldırıları gerçekleştirilmesi, 2000 ve 2009 yılları arasında yaşanan Çeçen savaşının fitili ateşledi.

2004 yılında yeniden seçilen Putin, ilk iki dönemi boyunca parlamentodaki konumunu sağlamlaştırdı. Eyalet valileri, Moskova’nın hegemonyasına boyun eğerken, basın tamamen Moskova’ya sadık olmaya zorlandı. Putin, KGB’ye tüm görevlerini iade etti.

Öte yandan Putin, bir belediye başkanını öldürdüğü gerekçesiyle 10 yıl hapis cezasına çarptırılan Yukos Petrol Grubu Şirketi’nin eski başkanı Mihail Hodorkovski dâhil olmak üzere Yeltsin döneminde zengin olan tüm isimleri tek tek siyasetten uzaklaştırdı.
Putin, aynı zamanda, özellikle petrol gelirleri üzerinde sıkı mali kontroller sağlayarak, ekonomik koşulları iyileştirdi.

Başbakanlık dönemi

Anayasa, üç dönem üst üste devlet başkanlığına aday olmayı yasakladığından, Putin genç başbakan yardımcısı Dimitri Medvedev’i yerine seçti. Medvedev, 2 Mart 2008’de gerçek bir çekişme olmadan kolayca başkan seçildi. Putin, o dönem başbakan oldu ve parlamentonun egemen partisi ‘Birleşik Rusya’ partisine başkanlık etti.

2009 yılındaki küresel ekonomik kriz Rusya’yı güçlü bir şekilde etkiledi. Ancak durumu yavaş yavaş düzeltecek önlemler ve paketler uygulandı.

Eşi görülmemiş protestolar

Muhalefete göre, Aralık 2011’de, Putin, Birleşik Rusya Partisi’nin yasama seçimlerini kazanması ve iktidara gelmesinden bu yana daha önce benzeri görülmemiş bir protesto hareketi ortaya çıktı. Ancak bu protestolar Putin’in anayasa değiştirilmesiyle 6 yıl aranın ardından 2012 yılında tekrar devlet başkanlığına gelmesini engelleyemedi.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) seçimleri yüzde 64’lük bir oranla kazanan Putin, ‘yanlış’ bir seçim olarak değerlendirdi. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre seçim sonuçlarına yönelik gerçekleştirilen karşıt protesto gösterileri, Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana yaşanan en kötü baskıydı.

Kırım’ın Rusya’ya bağlanması

Putin’in, 20014 yılında Ukrayna’nın Kırım bölgesini Rusya’ya bağlaması ‘Büyük Rusya’nın ihtişamını yeniden restore eden şahsiyet olarak görülmesini sağladı. Bu adım, Kremlin’in reddettiği ancak Moskova’yı Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçı isyancıları askeri olarak desteklemekle suçlayan Batılılar ve Ruslar arasındaki Soğuk Savaş’ın bitiminden bu yana yaşanan en kötü krize sebep oldu.

Kırım’ın ilhakı ve Ukrayna’ya müdahalenin bir sonucu olarak, Avrupa ve ABD’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlar uygulanması, Rus ekonomisine olumsuz yansıdı.

Öte yandan Suriye’deki çatışmalara yönelik, Eylül 2015’te müdahale etmesinden bu yana bölgede önemli bir aktör haline gelen Rusya, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed güçlerinin zafere ulaşmasını sağlamıştır.