Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Mekke zirvesi ve can simidi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Yunanistan, Avrupa’nın güneyinde, Ürdün ise Asya’nın kuzeyinde bulunuyor. Bu iki ülke arasında herhangi bir bağlantı yok. Bununla birlikte iki ya da üç hafta önce Ürdün’de meydana gelen olaylar, Yunanistan’da 8 yıl önce meydana gelen olaylara ne kadar da benziyor!.. Sanki ikisi de kendilerine uzanan can simidiyle randevulaşmış gibiydi!

8 yıl önce Atina, hiç görülmemiş bir ekonomik krizle uyandı. O günlerde Yunanistan, deniz yüzeyinde dalgalarla mücadele ederek neredeyse derinlere doğru batıyor gibiydi. Devletin üzerinde yılların borçları birikmiş ve ekonominin bünyesinde hastalık illetleri toplanmıştı. Yunan hükümetinin yüzünde bitkinlik, yorgunluk ve halsizlik belirtileri görünüyordu. Alacaklılar kapıya dayanmıştı. Çünkü alacaklıların beklemeye, ihmal etmeye ve ezici borçların altında çökmekte olan hastaya iyileşmesi ve güç kazanması için ikinci bir fırsat vermeye tahammülleri yoktu.

Mesele; devletler ve hükümetler üzerindeki borçlarla ve borç alanın zamanında borcunu ödeyememesiyle ilgili olduğu zaman, burada kendisiyle kredi alan arasında dengeli ödeme zamanını gözetmeksizin kredi vermeye devam eden Uluslararası Para Fonu(IMF), Dünya Bankası ve benzer küresel kuruluşlardan daha meşhuru yoktur. Kredi alanlar, ilişkileri gergin hale getirdikleri zaman kredi verenler bu ilişkileri gevşetti. Kredi alanlar, bu ilişkileri gevşettikleri zaman kredi verenler, bu ilişkileri gergin hale getirdiler. Bu, böyle devam edip gidiyor.

Muaviye’nin saçı (denge ilişkisi), iki taraf arasındaki ilişkilerde hala modelken bu denge, nasıl devam edebilir. O dâhiyane Emevi Halifesi Muaviye, hala ilişki sanatında üstat iken bu denge, yıkılmadan ve parçalanmadan engellerin üzerinden nasıl atlayabilir. Bu ilişkilerin tarafları, iki kişiye, iki devlete ya da iki büyük yapıya eşit olabilir. O dönem Yunanistan krizinde bir tarafta kendisi diğer tarafta da IMF ve banka yer alıyordu.

Yunanistan hükümetinin şansına olacak ki kriz kendisine sürpriz yaptı. Yunanistan, Avrupa Birliği’ne(AB) üye bir devletti. Zira AB, üyelerinden birisi zor durumdayken ve halka iflasını açıklayacak bir hale gelmişken bu duruma seyirci kalmadı. Bu, ne AB’nin dayandığı bir gelenek ne üyelerini bir araya getiren ruh ne de Yunanistan’ın AB içerisinde Aşil’in(Akhilleus) topuğu olabilecek bir devlettir. Tesadüfe bakın ki Aşil’in topuğu, esasında eski bir Yunan efsanesidir. Aşil’in topuğu, düşman ister devlet isterse birey olsun onu yok edebilecek zayıf noktaya işaret etmek için kullanılan bir örnekti.

AB, içine düştüğü durumdan kurtarmak ümidiyle Yunanistan’a can simidi atmak için harekete geçti. Yunanistan da can simidini yakalayarak batmakta olan birisinin yapıştığı gibi can simidine yapıştı. AB, üye bir devletin batışının ayaklarını bastığı yerin sarsılması, bunun tekrar edebilecek bir gelişme ve sorumluluktan kaçmak anlamına geldiğini biliyordu. Ayrıca AB, üye bir devletin batışının iyi ve kötü günde temel ilkelerine özen göstermede örnek verilen bu birlikten ve temel ilkelerinden geriye bir şey kalmayacağı anlamına geldiğini de biliyordu. Bundan dolayı AB, Yunanistan’a doğru can simidini fırlattı.

Eski hastalığın illetlerinin hala Yunanistan’ın karşısında durduğu doğrudur. Şu da doğru ki Yunanistan, hastalığa yakalanmadan önce olduğu gibi şu ana kadar iyileşmeye devam ediyor ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıyor. Çalkantılar, Yunanistan’ı hala yokluyor ve Yunanistan da ayaklarının kaymamasına çalışıyor. Fakat değişmeyen bir şey var. O da Yunanistan’ın AB’nin uzattığı can simidiyle kıyıya ulaşmış ve kendisine üç aşamada verdiği ilaç dozlarının hasta hücreleri yenmiş olmasıdır.

Ürdün’ün de durumu aynıdır. Dostlarımız, Ramazan’da bir gece Yunanistan’ın durumuna benzer bir durumla uyandılar. Tabi durum, Yunanlıların yaşadıklarının ne aslı ne de bir kopyasıydı. Fakat atmosfer, Yunanlıların yaşadıklarına yakındı. Komşu iki kıtada bulunan iki ülke arasındaki doğal anlaşmazlıklar farklı boyutta olsa da Amman’daki yankılar, Atina’da yaşananları yeniden hatırlatıyordu.

Fakat Yunanistan için AB’nin sorumluluk üstlenmesini nasip eden Allah, Ürdün için de kendisini Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz’in Mekke’ye davet ettiği bir Ramazan zirvesini nasip etti. Bu zirveye Kuveyt Emiri Şeyh Sabah el-Ahmed ve Abu Dabi Veliahtı Şeyh Muhammed bin Zayed de katıldı. Ürdün Kralı İkinci Abdullah, masada dördüncü şahıs olarak zirveyi izliyordu.

Amaç, uzaktan belirtileri görünen Ürdün üzerindeki tehlikeyi bertaraf etmekti. Daha açık bir ifadeyle amacın, 2011 yılında acıyı hisseden Arap dünyasının bu kez aynı acıyı hissetmeye hazır olmadığını söylemek mümkündür. Riyad, Abu Dabi ve Kuveyt’in can simidi uzatmasıyla birlikte Mekke zirvesi, çalışmalarına başlayarak Ürdün’ü fırsat kollayan ve yeniden tutuşması için ateşi üfüren kurtların pençesinden uzaklaştırdı.

Arap Baharı şeytani, girişimlere devam edecek. Fakat o şeytan, gittiği ve yöneldiği her yerde Mekke zirvesinin ruhunu kendisini beklerken gördüğü zaman tamamen ümitsizliğe kapılacak ve hayal kırıklığına uğrayacaktır.