Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Suriye labirentinden çıkış yolu arayışları | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Batılı farklı diplomasi ve siyaset çevrelerde şu fikir gündemde: “Suriye’deki savaş doruk noktasına ulaştı ve herkesin ülkenin yeniden yapılandırılmasına odaklanması gerekir.”

Diğer tüm fikirler gibi bu da çeşitli zaaflarla doludur.

İlk zaaf, geçtiğimiz 7 yıl boyunca Suriye’de şahit olduğumuz savaşın klasik manasıyla bir savaş olmaması ile alakalıdır. Bu savaş, birbirine zıt hedefler tarafından güdülenen ondan fazla etkili güç arasındaki rekabet ile artan insani felaketlerin dokusu ve bağlamında iç içe geçmiş bir dizi savaştan ibarettir.

Buna göre Suriye davasındaki her şeyin bitimi bir yana belki de bu tarihi trajedinin yeni bir aşamasının başlangıcında bile olabiliriz.

İkinci zaaf, düşüncemizi Suriye’dekine paralel başka herhangi bir savaşa yönelttiğimizde bu savaşta bitiş çizgisine ulaştığımız sonucunu çıkarmanın zor olması ile ilgilidir.

Beşşar Esed rejiminin boyutları küçülmüş ve egemenliği küçük bir toprak parçasıyla sınırlı kalmıştır. Ancak yine de ellerini kaldırıp teslim olmasını gerektirmeyecek yeterli güce sahiptir.

DEAŞ terör örgütü hakkında bilinenlere göre sözde halifeliğin egemenlik sahası 4 bin kilometrekareden 2 bin 700 kilometrekareye kadar daralmıştır.

DEAŞ’a bağlı olmayan Suriyeli muhalif güçler de benzer şekilde ciddi aksiliklerle boğuşuyor. Bu güçler şimdi İdlib bölgesinden Suriye haritasına dağılmış küçük etki alanlarından oluşan takımada taraflarına kadar olan bir kısımda taraflı bir durumdalar. Çelişkili ittifaklar yoluyla çok karmaşık bir oyuna giren Suriyeli Kürtlere gelince; bu durum onlar için ağır bir hüsrandan başka mutlak manada herhangi bir kazanım olmaksızın sonuçlanacakmış gibi duruyor.

Daha geniş bağlamda, Rusya’nın da gücünün azaldığı gerçeğiyle yüzleşmesi gerekti. Belki Doğu Akdeniz’de daimi bir zemin temin etmiş olabilir ancak bölgenin gelecekte şahit olacağı zorlukların ummanında onu savunmanın ve korumanın güç olacağının da farkındadır.

Rusya’nın önümüzdeki Devlet Başkanlığı seçimlerinde Putin’i belki de Suriye’de elde edilen birtakım zaferlerden bahsederken göreceğiz. Fakat zeki bir komutan olarak kendisi de çok iyi biliyor ki herhangi bir savaşta çatışan taraflardan birinin yenilgiyi kabul etmemesi durumunda zafer ilan edilemez.

Aynı şekilde Türkiye de Suriye’deki birçok noktada gücünün sınırlarını keşfeden bir diğer taraf. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye topraklarına girmesi ile önümüzdeki birkaç ay Türkiye içinde büyük bir halk desteği bulabilir. Hatta bu durum planladığı tarihi seçimlerin yolunu açıp ona zafer bile kazandırabilir. Bundan sonra ne olacağı hiç belli değil ancak Suriye’de bir savaşa girmenin öyle Erdoğan’ın iddia ettiği gibi düşük maliyetli olmayacağı ortada.

İran’ın durumuna gelince; hala acıma hissi veriyor.

Sonu bilinmez bu bilmecede büyük meblağlardaki harcamalardan ve 400’den fazla kıdemli subay kaybından sonra Tahran mollaları, kendilerine Irak ve Suriye üzerinden Lübnan’a giden başka bir komşu geçit ile birlikte Akdeniz’de bir geçit sağlamayı umuyorlardı ancak umduklarını bulamayacakları aşikâr hale geldi.

Lübnan yakınlarında Suriye’de kendileri için kökleştirecekleri varlık ne olursa olsun şimdiye kadar etkin hava kuvvetlerine sahip olmayan İran, karşı koymaya veya üstün gelmeye gücünün yetmeyeceği İsrail hava saldırılarına devamlı hedef olacaktır.

Lübnan, Afganistan ve Pakistan’dan getirtilerek İran tarafından Suriye’nin Lübnan sınırlarına yakın bir noktasına konuşlandırılan paralı askerlerin sonu bir varilin içinde mahsur kalan balıklar sonuna benzeyebilir.

Yaşanan olaylara katkıda bulunmaya başlayan İsrail, Suriye’nin işinin bitmesinin kendi yakın geleceği için inandırıcı bir tehdit olmasından ötürü mutluluk duygusundan mahrum kalacaktır. Bununla birlikte Esed ailesinin hükmü altında Suriye hiçbir zaman Yahudi Devleti için gerçek anlamda bir tehdit olmadı. Suriye zapt edilemeyen grupların tehlikeli bir karışımıyla ‘mutlak iktidara boyun eğmeyen topraklar’ konumunda iken İsrail’in güvenliği için varoluşsal bir tehdit değil ancak sürekli bir rahatsızlık kaynağı olabilir.

Bu çok yönlü savaşta sorun, çatışan taraflardan hiçbirinin beyaz teslim bayrağını kaldırmaya tam olarak hazır olmamasında gizlidir. ‘Hayır’ diye bağırmak suretiyle tarafların tümü, korkularına rağmen devam eden çatışmanın yükünü çekmeye devam ediyor.

Bir iç savaş olarak başlayıp çok yönlü ve uzayıp giden bir çatışmaya dönüşen Suriye’nin trajik durumu, benzersiz değil. Nitekim benzer durumların Somali’de, Kongo-Kinşasa’da ve Afganistan’da da on yıllar boyunca uzayıp gitmesine şahit olduk.

Bu tür durumlarda akla gelen düşünce şu: Artık son haddine yani savaşın sonuna geldik ama gerçek anlamda bir bitiş çizgisine varamadan. Sorun ise, umduklarını sunmamasına rağmen çatışmaya girenlerin mevcut duruma alışık hale gelmesi ve bu durumun savaş meydanından dramatik bir şekilde geri çekilmeyi gerektirse de ciddi anlamda pahalıya mal olmamasıdır.

Düşük yoğunluklu savaşlar süresiz devam eder. Şartlar gerektirirse sonsuza kadar da sürer.

Peki, gelişen mevcut durumun bir alternatifi var mı?

Teorik cevap diyor ki; evet, var.

Ancak bu alternatifi hazırlamak için tarafların savaşın henüz bitmediğini ve taraflardan hiçbirinin nihai bir zafer kazanamayacağını kabul etmeleri gerekir. Hatta hayal âlemindeki gibi Suriye’nin tamamı gümüş bir tepside çatışan taraflardan birine sunulsa bile hiç kimse ona tam anlamıyla egemen olamaz ve bu saatten sonra ondan birleşik bir varlık olarak hayır gelmez.

Soru artık, ‘kim duvar üzerinde dans edebilir?’ değil; soru ‘duvar üzerinde ikinci kez dans nasıl mümkün olabilir?’dir.

Çöken bir yapıyı birleşik bir ulus devlet olarak yeniden inşa etmeyi mümkün kılacak uluslararası ciddi bir çabadan daha azı olmaz. Böyle bir çaba mümkün olabilir ancak bu çaba, şimdi olduğu gibi uzaklaştırma oyununa alışan tarafların tümünün tam olarak birleşmesi esasına dayalı olacaktır.

Vladimir Putin’in gerginliği azaltma bölgeleri için sunduğu fikir, Cenevre anlaşmaları ile bağlantılı olmak ve uluslararası denetim mekanizmaları inşa etmek kaydıyla başlangıç için iyi bir fikir olabilir. Uluslararası bir mandadan söz etmiyorum. Bu, uluslararası toplum tarafından finanse edilen büyük bir yeniden yapılandırma çalışmalarının yolunu açacak bir geçiş dönemidir.

Benzer formüller, Suriye’den daha küçük ve daha az karmaşık olmakla birlikte Bosna Hersek ve Kosova gibi başka yerlerde olumlu sonuçlar verdi.

Bu formülün Suriye savaşının taraflarından istenen destek ve onayı bulup bulamayacağı haliyle kesin değil. Fakat tüm tarafları etkileyen aşırı yorgunluk halinin bu labirentten çıkma yollarını araştırmaya başladığına dair bir umut ışığı söz konusu.