Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Suriye rejiminin Lübnan’da tekrar etkin olacağı kuruntusu | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Lübnan’da düzenlenen parlamento seçimlerinin hemen ardından bazı kesimlerin Suriye’nin Lübnan’da tekrar etkin olacağını abartılı bir şekilde dillendirilmesinin sebebini belirlemek zor. Güvenlik güçlerinin vesayeti altındaki dönemin etkin isimlerinin mecliste az sayıda da olsa koltuk kazanmasının bunda etkisi olabilir mi? Veya Hizbullah’ın bu seçimlerde ciddi bir üstünlük elde ettiğine yönelik iddiaların? Ya da Suriye devrimine yakınlık duyan Lübnanlı liderlerin artması ve onlara karşı bir başarı elde edilememesinin? Belki de olay yerine gömülmüş kuruntularla isteklerin yer değiştirmesi için gösterilen çabalar ve Suriye rejiminin bölgesel etkinliğini genişletmesinde altın bir aşama için yapılan çağrılar bunda etkili olmuştur. Söz konusu çaba ve çağrıları ise Suriye rejiminin ve müttefiklerinin muhalif gruplara karşı gerçekleştirdiği askeri ilerleme tetiklemiştir.

Meseleye öncelikle meclisteki koltukların ve parlamento saflarının değiştiği ve teoride çoğunluğun Hizbullah’ın safına kaydığı yönündeki kabulle başlayalım. Lübnan’ın mezhep merkezli bileşiği, mevcut uluslararası ve bölgesel dengeler, Suriye durumunun dayandığı zayıflık ve bağımlılığın gölgesinde bu seçimlerin Suriye yönetiminin yararına nitel değişiklikler ortaya koymasını beklemek ya da Lübnan’ın güvenlik ve siyaset hayatındaki etkin rolünü geri kazanmasına bir hazırlık olduğunu söylemek zorlaşır. Lübnan’da Suriye rejiminin bölgesel yeni rolüne karşı bir korku veya çekince varsa bu, Rusya’nın bölge savaşlarındaki varlığı ve etkinliği için bu rejime olan ihtiyacının artmasından kaynaklanıyor. Ya da belki de içeride işlenen suçlara ve büyüyen krizlerin derinliğine dikkat çekmek için Lübnan ve haricindeki ülkelere müdahaleyi ve tacizi kolaylaştıran eski bir egemen yaklaşımdan… Üstelik bu yaklaşım çatışmanın ardında bıraktığı ve ona yük olmaya başlayan otoriteye bağlı askeri grupların gücünden de destek alıyor.

Ancak Lübnan’daki seçim sonuçlarının Şam’ın ve onun bölgesel rolünün yararına olduğunu iddia edenler şu üç gerçeği ya bilmiyor ya da bilmezlikten geliyor: İlk olarak Lübnan’daki demokratik süreç, sonuçları ne olursa olsun devlet için bir dayanak ve toplum bileşenlerinin kendilerini ifade etmesi için bir ivme konumundadır. Ayrıca tek tarafın ya da tek adamın egemenliğine karşı koyar. Dışarıdan gelecek müdahaleleri nesnel olarak kısıtlar. Lübnanlılar, özellikle Suriye rejiminden gelen müdahaleleri iyice tecrübe etmiş ve uzun yıllar bununla yaşamıştır. Buna karşı mücadele etmeye ve ülkeye geri dönüşünü engellemeye yetecek kadar acı hatıraları ve karanlık dönemleri olmuştur. İkinci olarak, her ne kadar Hizbullah silahının, toplum ve devlet kurumlarını sarsmaya ve kuşatmaya yönelik bir tehdit olarak varlığını sürdürdüğü Lübnan siyaset sahnesinde bir denge unsuru olsa da meclisin rolünün sınırlı olmasıdır. Üçüncüsü; bu seçimin meyvesi varsa bunu devşirecek olan Suriye rejimi değil; Hizbullah’ın Lübnan devlet kurumlarındaki yayılmasını bölgesel etkinliğini güçlendirmenin yollarından biri olarak gören İran’dır. Suriye etkinliğinin İran kapısından döneceği konusunda iddiaya girenler, Şam ve Tahran’ın, dolayısıyla Hizbullah ve Suriye rejiminin çıkar ve hesapları arasındaki göreceli zıtlığı görmüyor ya da görmek istemiyor. İran meclisindeki Ulusal Güvenlik Komisyonu üyelerinden birinin Suriye’nin İsrail’in Devrim Muhafızları’nın bulunduğu noktalara yönelik saldırıları karşısındaki olumsuz tutumuna yönelttiği eleştiriler belki tazeliğini korur ve Şam rejimine kendisini koruyan ve düşmekten kurtaranın Tahran olduğunu hatırlatır!

Doğrudur; Suriye, dünyanın ona egemen olmak için şiddetli rekabetlerin verilmesinden dolayı gün yüzü görmeyen hassas bir bölgesinde eklem konumundadır. Evet, 1946 yılından bu yana gerçekleşen ve iktidarı ele geçiren askeri darbeler, Arap ve küresel güçlerin bu ülkeye egemen olmak, rolünü ve konumunu yönetmek için verdiği çekişmenin bir sonucudur. Doğru; son yıllarda rejim, Suriye’yi diğerlerinin projeleri ve deneyleri için bir oyun ve çekişme alanı olmaktan çıkarıp bölgedeki önemli bir oyuncuya devretmeyi başardı ve Filistin ve Lübnan başta olmak üzere birçok meselede sınırlarını aşan bir etkinliğe ve role sahip oldu. O kadar ki Şam rejimi, Lübnan ve Filistin seçkinlerinin neredeyse kıblesi haline geldi. Bunun bir çözümü ve bağlantısı var. Bu sayede sonuçlara ve herhangi bir olayın ya da gerginliğin tedavi şartlarına karar veriliyor. Ancak şu da doğrudur ki bu tablo bugün geçerliğini büyük oranda yitirdi ve dengeler, tutumlar ve saflar değişti. Enkaz altında inleyen ülkede çizilen ve kurbanların, tutukluların, kayıpların ve yerinden edilenlerin gittikçe arttığı yeni bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu durumu, uluslararası ve bölgesel odakların konumunu iyileştirmek ve diğerlerini oyun dışı bırakmak için ülkenin bileşenlerini ve potansiyellerini bir kart olarak kullanmasını kolaylaştırarak bir vatanın benzeri görülmemiş bir şekilde yağmalanması teşvik etti.

Hiç şüphe yok ki Suriye devrimi rejimin bölgesel rolünü sürdürmesine katkı sağladı ve onu iç kaygılara yöneltti. Bununla beraber Suriye rejiminin bölgedeki etkinliğindeki düşüş, Suriyelilerin devriminin sorumluluğunu üstlenmeye meraklı olanlar için Amerika’nın Irak’ı işgalinin yansımaları ve Suriye ordusunun Lübnan’dan çekilmesi ile bağlantılıydı. Arapların ve Batı dünyasının rejimi çok acı çektiren bölgesel rolünden çıkarmadaki çıkarını önceliyordu. Üstelik İran’ın Suriyeli müttefiki yararına Arap doğusundaki etkinliğini artırmasıyla da ilgiliydi. Ancak en önemli sebep, Suriye rejiminin rolünü pekiştirmede, bölgesel planda egemenliğini dayatmada, güvenlik yöntemleri, güç mantığı ve içerideki durumun esenliği uğruna konum ve güç üretiminde üstün olma konusundaki ısrarında yarar sağlamayan yaklaşımıdır. Suriyeliler, devrimlerinin gerçek nedenlerini inkâr ederek çekişmenin ve çözümün ulusal çerçevede kalması için yapılan tüm çağrılara kulak tıkadığında ülkede yaşananların sorumlusunun rejim olduğunu anlıyorlar. Rejim daha ilk günlerden itibaren aşırı güce ve şiddete başvurdu. İşin sonunda kan dökmede, ülkeyi yıkıma uğratmada ve potansiyellerini çürütmede uzmanlaştı. Hayatta kalmasını ve üstün durumda olmasını sağlayacak herhangi bir devlete kapıyı açtı. Buna Suriye rejimini bozmak ve uzaklaştırmak için elden geldiğince radikal İslamcı üretmek de dâhil… Suriyeliler aynı şekilde başkalarının işine karışmada ve onlara pahalıya mal olan bölgesel etkinlik kartlarını oynamada bir yarar olmadığının da farkındalar. Nitekim bu durum zorbalığın onların hayatlarını ve tercihlerini boğmasına meydan verdi. Kendilerini şiddet, baskı ve bozgundan kurtararak ülkelerinin başkalarının çekişmelerine sahne olmasına sadece onlar dur diyebilir.