Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Suriye trajedisinin devam etmesi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İngiliz The Guardian gazetesi, Martin Chulov’un İdlib’de saldırı tehdidi altında bulunan ve kaçacak yerleri olmayan Suriyeliler hakkındaki raporunu yayınladı.

Gazete, Suriye’nin kuzey doğusunda yer alan ve her taraftan kuşatılmış olan İdlib’de yaklaşık 3 milyon kişinin yaşadığını kaydetti. Muhaliflerin elindeki en önemli ve son bölgelerden biri olan İdlib’i geri almak ve zafere ulaşmak isteyen Rus güçlerinin, şehre yönelik askeri harekatının kaçınılmaz olduğunu vurguladı.

Rapor, Rusya’nın savaş gemilerini Ortadoğu bölgesine sevk ettiğini, buna diğer ülkelerin İdlib çevresindeki askeri hazırlıklarının eşlik ettiğini kaydetti. Türk ordusu, Suriye’nin içlerine askeri bir konvoy sevkederken, İran tarafından desteklenen milis güçler de güneyde konuşlandı. Suriye ordusu ise savaş durumuna geçti. Gazete, taraflardan her birinin, ülkeyi sarsan iç savaşın son etabı olmasını bekledikleri bu çatışmaların sonunda herkesin bir pay elde edeceğini, belki de bu savaşın Suriye sınırlarının yeniden çizilmesine neden olacağını bilgisini de ekledi.

Suriye’de bugün şahit olduklarımızın nedeni, Rusya’nın 2015 yılından itibaren sürdürdüğü saldırgan siyaset ve İkinci Dünya Savaşı’ndan beri ABD’nin, Suriye’de, Rusya karşısında hiç olmadığı kadar gerilemesidir.

2011 yılından bugüne, tüm dünya ülkelerinin gözü önünde yaralı Suriye halkı üzerinde en yeni ‘öldürme, göç ettirme ve aç bırakma’ metodlarını deneniyor. İnsanlık ölmüş vaziyette. Uluslararası yardım kuruluşları bir şey yapmaktan aciz durumda. Kimi yardım istiyor, kimi feryat ediyor, küçük bir kısmı ise bu suça ortak bile oluyor.

Rusya, terör örgütü DEAŞ’la mücadele bahanesiyle 2015 yılında Suriye’ye müdahale etti. Moskova, başlangıçta Rus ve Amerikan savaş uçaklarının karşı karşıya gelmesini engellemek için ABD ile koordineli bir şekilde hareket etti.

7 yıldır devam eden Suriye krizinin gittikçe büyümesinin en önemi nedenlerinden biri, büyük güçlerin bilhassa da Rusya ve ABD’nin müdahaleleridir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin,

rejime yaptığı ve 2015 yılında kapsamlı askeri müdahaleyle zirveye ulaşan desteğiyle, ülkesinin (Rusya) Suriye’deki nüfuzunu genişletmeyi başardı.

ABD ve Rusya’nın Suriye’ye müdahale amacı, iddia ettikleri gibi teröre karşı savaş değildir. Çünkü onlar, kendi çıkarlarını ve bölgedeki güç rekabetini öncelemektedirler. Putin, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından Rusya’nın kaybettiği küresel konumu tekrar kazanması ve ABD ile Batının, Rusya’nın bölgesel bir güçten ibaret olduğu yönündeki kanaatlerini yıkma konusunda kararlı.

Rusya’nın Suriye’deki rolünün, kendisini, Ortadoğu’nun tamamında bir güç haline getirdiği ve Obama döneminde ABD’nin bıraktığı boşluğu doldurmasını sağladığı çok açık.

Soru şu ki; ABD ve Batı ülkelerinin bölgedeki rolü niçin geriledi? Bunun birçok nedeni bulunuyor. Ama en önemlilerinden birisi, Batı demokratik sistemin karşı karşıya olduğu krizin derinleşmesine katkıda bulunan terörün bölgede palazlanıp büyümesidir. Çünkü bu, buna benzer sistemlerin varlığı için olmazsa olmaz temel insani değerlerden vazgeçilmesi için iyi bir gerekçe sunmuştur. Batı ülkelerinin birçoğu, sınırlarını Suriyeli mültecilere kapattığında demokratik modelin en insancıl dinamiklerinden vazgeçmiş oldu. Aynı şekilde Suriye krizi ile ilgili benimsemiş olduğu tutumlarını da terk etmek zorunda kaldı. Bu davranışın, modern zamanda yaşanan iç savaş ve vekalet savaşlarında bir benzeri yoktur.

Bir diğer soru ise şu: Suriye ve halkı üzerinden yürütülen bu küresel müdahaleler ve çekişmeler neden yaşanıyor? Çözüm çabaları üzerinde ne derece etkilidir?

Suriye’nin önemi coğrafi konumundan kaynaklanıyor. Suriye; Arap dünyasının kalbinde ve doğusunda yer alıyor, üç Arap ülkesi Irak, Lübnan ve Ürdün, iki Arap olmayan ve askeri olarak bölgenin en güçlü ülkeleri olan Türkiye ve İsrail’le komşudur. Moskova açısından Suriye, Ortadoğu’daki batı silah tekelini yıkan eski Sovyetler Birliği döneminden itibaren en önemli müttefiklerinden biridir. Bugün ise Moskova, Beşşar Esed rejimini desteklemek, yıkılmasını engellemek ve iktidarda kalmasını sağlamak için hem Türkiye hem de İran ile işbirliği yapıyor.

ABD, demokratik sisteminin kendisini yenileyememesi ve yeni şartlara uyum sağlayamaması nedeniyle ilkelerinden vazgeçti.

Trump idaresindeki ABD’nin tek ilgilendiği konu, kendisinin ve İsrail’in çıkarlarını korumak ve hegemonyasını genişletmektir. İdlib’de biyolojik silahların kullanılması halinde ABD’nin müdahale tehdidi ve Rusya’nın nüfuzunu geriletme yönündeki çabaları, Suriye krizini derinleştirip kritikleştirecektir.

Korkumuz, Suriye trajedisinin devam etmesi ve siyasi çözüm seçeneğinin başarısız olmasıdır. Çünkü bu kesinlikle, Suriye’nin Afganistan’a dönüşmesine, savaşın devam etmesine ve Suriye halkının acılarının artmasına neden olacaktır.