Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Suriye’de savaş, Esed kazandı denilene kadar bitmeyecek | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Suriye’de savaş henüz bitmedi. Tam tersine DEAŞ sonrası savaşlar başladı. Suriye, doğusunda DEAŞ’ın hezimete uğratılmasına rağmen büyük güçlerin ve bölgesel çatışmaların tehlikeli bir halkasını teşkil etmeye devam edecek. İran ve İsrail arasında Suriye’de yaşanan son çatışma, Suriye’deki iç savaşın bir sonraki sürecini besleme ihtimali olan sebeplerden sadece birisidir.

Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki Afrin’de YPG’ye karşı doğrudan bir çatışma başlattı. Türkiye, İran ve Rusya İdlib’teki muhalefetin geleceği konusunda üçlü çatışmada rekabet ediyorlar. 3 Şubat’ta Sukhoi Su-25 uçağının düşürülmesi bu rekabetin belirtilerinden birisidir. Washington, 7 Şubat’ta Deyrizor’da Esed yanlısı güçlere saldırdıktan sonra ABD koalisyonu, Rus-İran koalisyonuyla yoğun çatışmalarla karşı karşıya kalmaya başladı. İran ve Hizbullah, Golan Tepeleri boyunca askeri altyapıyı geliştirmek için Suriye’nin güneyinde Rusya, Ürdün ve ABD’nin aracılık yaptığı çatışmasızlık bölgelerinin şartlarını istismar ettiler. İsrail ve ABD, bu eğilimi durdurmada başarısız oldu. İsrail, İran’ın Suriye’de daimi askeri bir üs inşa etmesi ve Suriye üzerinden Hizbullah’a gelişmiş silah nakletmesi de dâhil olmak üzere Tahran tarafından kırmızı çizgilerin ihlal edilmesine yanıt olarak çatışma özgürlüğünü defalarca vurguladı. İsrail, İran’ın Elbu Kemal düştükten sonra İran’dan Lübnan’a kadar Hizbullah’a silah transferini kolayca sağlayacağı bir koridor inşa etmek ya da saldırı yapmak için Suriye topraklarını kullanmasından endişeleniyor.

Bu olayların artması tesadüf değil. Aksine Suriye’de DEAŞ sonrası savaşların artacağının habercisidir. Washington’ın rakipleri, ABD’yi Suriye’den ve tüm Ortadoğu’dan uzun vadede uzaklaştırmayı istiyorlar.

Rusya ve İran, Suriye’nin doğusunda ABD birliklerine ve müttefiklerine kasıtlı olarak saldırdı. Suriye rejimini destekleyen yüzlerce savaşçı, ABD’nin itimat ettiği Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) karşı koordineli bir saldırı düzenledi. Bunun üzerine ABD, SDG’yi korumak için saldırdı ve 100’den fazla Suriye askerini öldürdü. Kaynaklara göre Rusya, İran ve Suriye rejimi, bu operasyonu uzun bir süre önce planladılar. Petrol ve doğal gaz kuyularını ele geçirmek için Fırat Nehri’nin doğusunda İran’ın varlığını artırmak amacıyla haftalar öncesinden saldırı hazırlığına başladı. Rusya ve İran, aylardan beri askeri bakımdan Rakka şehri de dâhil SDG’nin hâkim olduğu Fırat’ın doğu bölgelerini ve aynı şekilde Suriye’nin doğusundaki doğal gaz ve petrol kuyularını birleştirerek Suriye rejimine teslim etmeye çalışıyor. Petrol ve doğal gaz kuyuları, Suriye ekonomisi ve Esed rejiminin istikrarını sağlamak için belirleyici olacaktır. Ayrıca bu durum, Rusya ve İran’ın çabalarını destekleyen gelir kaynaklarını temin edecektir. Hizbullah ve özel sektörden sözleşmeli Rus silahlı güçleri bu saldırıya katıldılar. (Bunlardan bazıları öldürüldü.) Bu esnada Rus subaylar, ABD’li askerlerle devamlı iletişim halindeydiler. Saldırıyı destekleyen Rusya, ABD’nin karar vericilerini şaşırtmak için saldırıyı engellemeye çalıştığını iddia etti.

Diğer yandan Türkiye, Suriye’nin kuzeybatısında rejime bağlı güçlere karşı başarılı saldırılar gerçekleştiriyor. Bunun hikâyesi Afrin’den daha uzun. Türkiye, el-Kaide örgütünün egemen olduğu İdlib şehrinde Suriye muhalefetinin güvenli sığınağını muhafaza etmeye öncelik vermeye devam edecek. Kürt silahlı güçleri, el Eis kasabası yakınında gözlem merkezi inşa etmek için 100’den fazla zırhlı aracın olduğu bir konvoy konuşlandırdı. Bu kasaba, muhalif gruplarla Halep’in güneyinde rejime bağlı güçler arasındaki çatışma hattı üzerinde yer alan ana mevkidir. Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde belirlenmeyen bölgelerde iki tane daha gözlem noktası kurmaya çalışıyor. Aynı şekilde Ankara, Astana görüşmelerinde Rusya, İran ve Türkiye’nin arabuluculuğuyla üzerinde anlaşılan Halep’in bir kısmında ve İdlib’te çatışmasızlık planını fırsata çeviriyor.

Gözlemciler, Türkiye’nin İdlib’teki birliklerinin güvenliğini korumak için Rusya’dan yeni güvenceler elde etmeye çalıştığını dile getiriyorlar. Ancak bu güvenceler hala yeterli değil. Gözlemcilere göre Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed, İran’la anlaşarak Türkiye’nin Suriye’de uzun vadeli varlığını pekiştiren herhangi bir anlaşmayı devre dışı bırakmaya çalışıyor. İran, Türkiye’nin konuşlanmasına İdlib yakınındaki Foa ve Keferya şehirlerinden kuşatmayı kaldırmak için rejim yanlıları tarafından gelecekte yapılacak saldırıyı engelleme girişimi olarak bakıyor.

Diğer yandan Türkiye, İdlib’teki çatışmasızlık bölgesi konusunda Rusya ve İran’ın arasını açmak için bu gerginlikleri kullanmaya çalışabilir. Türkiye’nin rejim ve rejim yanlılarının İdlib’teki muhaliflerin hâkim olduğu Serakib beldesine doğru devamlı olarak ilerlemelerine karşılık İdlib şehrinde az da olsa varlığını artırması ihtimali var. Serakib; Hama ve Halep şehirleri arasındaki stratejik M5 otobanı üzerinde bulunuyor ve Foa, Keferya ya da Halep’e yönelik operasyonların başlangıç noktasını oluşturuyor.

Tahriru-ş Şam Hareketi (el-Kaide’nin Suriye kolu), İdlib’te Rus Sukhoi uçağını düşürdüğünü ilan ettikten sonra Türkiye, birliklerini bölgede konuşlandırdı. Türkiye, Rusya’nın İdlib’te rejim güçlerini desteklemek için devam eden hava saldırılarından razı olmadığına işaret etmek maksadıyla taşınabilir hava savunma sistemlerini tedarik etmiş olabilir. Türkiye, İdlib’in doğusunda yer alan Ebu el-Zuhur Havalimanı’na yönelik rejimin devam eden saldırılarını durdurmak için önceden muhalif güçlere askeri araç gereçler verdi. Türkiye, YPG’ye karşı operasyonlarını muhafaza etme çabalarına öncelik vermeye de devam edecektir.

Aynı şekilde kendine hâkim olma çağrılarına rağmen Rusya-İran koalisyonu ve İsrail, gelecekte Golan Tepeleri’nde çatışmaya hazırlanıyorlar gibi görünüyor. İran ve Hizbullah, Rus silahlı güçleri şemsiyesi altında Suriye üzerinden yabancı ve yerel savaşçılardan bir örgüt kurmayı başardılar. Yine İran ve Hizbullah, Golan Tepeleri’ne bitişik bölgelerde çatışmasızlık şartlarını istismar ettiler. Suriye’de tüm taraflar kendi yararına çalışıyor. Suriyelilerin öldürülmesi ya da ülkenin yıkılmaya devam etmesi hiçbir tarafı ilgilendirmiyor. Esed’in iktidarda kalması için Rus güvencesi garanti değildir. Eğer Rusya’nın çıkarları bunu gerektiriyorsa İran’ın güvencesi daha makul olabilir. Çünkü İran, Suriye’yi işgal etmesine izin veren Esed’in yerine başka bir alternatif bulamayacaktır. Aynı şekilde Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin’in İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yla ilişkisi, Suriye’de Rus çıkarlarına üstün gelmeyecek. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Palmira’da İran üssünün olduğunu bilmediğini söylemesine rağmen Rusya görmezden gelmeseydi İran ve Hizbullah, Suriye’nin güneyinde üs kuramazlardı.

Öyleyse Suriye iç savaşı henüz bitmedi. Zira Suriye’de DEAŞ sonrası savaşlar başladı. ABD, Suriye’de kapsamlı bölgesel iç savaşı görmezden gelerek uzun bir süre önce DEAŞ’la savaşmaya yoğunlaşmaya çalıştı. Son gelişmeler, bu yapmacık bölümün sürekli olmadığını kanıtladı.

Özel Amerikan güçleri Suriye’de bulunuyor. Pentagon, geçen pazartesi günü Irak ve Suriye’de 6 bin ABD’li askerin olduğunu söyledi. Gelecek süreçte ABD’nin kendisini Suriye’deki savaşın içinde bulmaması için bu yeni gerçekle yüzleşmek amacıyla bütüncül bir strateji belirlemesi gerekiyor.

Tuhaf olan şu ki Esed’in müttefikleri, savaşı onun kazandığını söylüyorlar. Keşke onlardan birisi bize bu zaferden kasıtlarının ne olduğuyla ilgili bir açıklama yapsa.