Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Suriye’de uluslararası kutuplaşma ve ABD’nin yalnızlaşması | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Rusya ve Esed’in saldırıları Doğu Guta ve İdlib’e yoğunlaştı. İranlılar, iki bölgede de iki tarafla birlikte çalışıyor. Türkler, hala Afrin savaşına devam ediyor. Ayrıca Türkler, Afrin’den sonra Münbiç’e doğru ilerleme konusunda ısrarcı. Aksine Münbiç’ten sonra Suriye-Irak sınırına gitmekten bahsediyorlar. Bu süre zarfında Türkler, Suriye dosyasında daha doğrusu Suriye Kürtlerini destekleme konusunda ABD’yi ve politikalarını eleştirmeyi sürdürüyor. Türkler, Amerikalıların Münbiç’te birliklerinin bulunmadığına ve bunun için Münbiç’e girme hususunda bir sakınca olmadığına işaret ediyor. Bunun doğru olduğu görülüyor. Bundan dolayı Irak’tan çekilmenin başlamasıyla birlikte Amerikalılar, çekilen birliklerinin çoğunu Afganistan’a gönderecek. Fakat Amerikalılar, Türklerin Münbiç’e doğru ilerlemelerini engellemek için birkaç yüz askeri bölgeye göndermeyi unutmayacak ya da ısrar etmeleri halinde Türklerle çatışacak.

Aslında Astana kararlarına göre 4 çatışmasızlık bölgesi İdlib’le beraber aynı zamanda Doğu Guta’yı da kapsıyor. İki aydan fazla süredir rejim, Rusya ve İran İdlib’e girmekte ısrar ettikleri gibi Doğu Guta’yı da ele geçirmekte ısrar ediyor. Anlaşmaların aksine Birleşmiş Milletler’in (BM) 3 aydan beri insani yardımları ulaştırmadığını belirttiği Guta bölgesinde şiddetli saldırılar durmadı. Rejim, Guta’ya yönelik saldırısının sebebinin Guta’dan Şam ve yakın bölgelere yapılan saldırıların olduğunu bahane ediyor. Diğer yandan muhalifler ise rejim ve Rusya’nın Guta ve köylerine saldırı yaptığı zaman ancak Şam’ı bombaladıklarını söylüyor. Ayrıca muhalifler, rejimin bizzat sivillere zarar vermek için Guta’da yeniden klor gazı kullanmaya başladığını ifade ediyor. İdlib ve civarında (Hama’nın köyleri ve Halep’in batısı) Ruslar, rejim ve İranlılar sadece teröre karşı (Heyetu Tahriru’ş Şam) savaştıklarını vurguluyorlar ve buna ek olarak onların Rus Sukhoi uçağının düşürüldüğünü ifade ediyorlar. Rusya, rejim ve İran; Türkiye’nin İdlib bölgesinde konuşlanıp Heyetu Tahriru’ş Şam (eski Nusra Cephesi) ve yanlılarını kuşatma altına almayı üstlenmesinin Astana anlaşması kapsamında olduğunu belirtiyorlar ki Türkiye bunu yapmadı. Türkler ise, 3 merkezde konuşlandıklarını ve zamanını belirlemeksizin konuşlanmaya devam edeceklerini söylüyor.

Şu an Suriye’de Rusya, İran ve Türkiye arasında fiili bir ittifak var. Öyle görünüyor ki bu ittifak kapsamında Guta ve İdlib’e ilerlemenin yanı sıra Türkiye’ye Afrin’e ilerlemesi konusunda izin veriliyor. Özellikle de bu durum ABD’yi rahatsız ediyor. Bu rahatsızlık, Türkiye’nin Münbiç’e ilerlemesi halinde çatışmaya dönüşebilir.

Son aylarda ABD’nin Suriye politikası neden farklılaştı?

Göreceli değişikliğin birinci sebebi; Moskova ile olan uyuşmazlığın artmasından kaynaklanıyor. Ruslar, Ürdün sınırından Golan Tepeleri’ne kadar Suriye’nin güneyinde ABD ve İsrail’le koordine kurulması, özellikle de ABD’nin Suriye’den çekilmesi karşılığında, Suriye’nin kendilerinin olduğunu ifade ediyorlar. Obama zamanından beri Cenevre’de siyasi çözüm konusunda ilerleme olması gerekiyordu ama ilerleme gerçekleşmedi. Bunun için ABD, Soçi Konferansı’nda Suriye muhalefetinin yanında yer aldı. ABD’nin Suriye dosyasından çekilmesi nasıl olursa olsun Suriye gibi bir yerde de olsa stratejik dengenin bozulmasına tahammül edemediği sürece bu husustaki uygulamalarına devam edemez.

İkinci sebep, ABD’nin Kürtlere karşı tutumudur. Irak’ta Barzani’den vazgeçtiği zaman ABD’nin gücünde bir bozulma meydana geldi. İranlılar ve Türkler, Washington’un Suriye’de gösterdiği gayretten daha fazlasını Irak’ta gösterdiğini belirtti. Bunun için Washington, itibarının daha fazla kötüleşmemesi için Suriye Kürtlerine karşı inatçılık ve direnç göstermek istedi. Sonra Suriye Kürtleri, ABD sancağı altında büyük başarılar gerçekleştirdi. Rakka’nın DEAŞ’tan alınması bu başarıların zirvesini teşkil etti. Washington bunu Moskova’yla pazarlıkta kullanabilir. Öyle ki petrol ve sularıyla Suriye’nin kuzey ve doğu bölgesi Washington’un elinde bir rehin haline geldi.

Üçüncü sebep; ABD’nin Trump döneminde Suriye ve Lübnan’da İran nüfuzunu kuşatma altına almaya rağbet göstermesidir. ABD, Lübnan’da finans ve yönetim çevrelerine ve siyasi çözümde ilerleme olduğu zaman çekilmenin karşılıklı olması için Suriye’de Beşşar Esed ve İranlılara karşı muhalefet tarafına eğilim gösterdi.

Dördüncü sebep ise; siyasi ve silahlı muhalefeti desteklemek, Kürtleri ve İsrail’i sakinleştirmek suretiyle Suriye sahasında bir tür denge meydana getirmekle ilgilidir. Bu durum, ABD’nin Türkiye’yi kaybettiği, İsrail’in Putin’e itimat etmek, Suriyeli Kürtlerin de Ruslar ve rejimle işbirliği yapmak zorunda kalacağı gibi kendilerini kaybetmek yerine farazi müttefikleri rahatlatıyor.

Bunun için yukarıda ifade ettiğimiz hususlarda tam bir kayıp yaşanması yerine ABD’nin Suriye çözümünde bir rolünün olması ya da savaşın devam etmesi konusunda kararlı olduğu görülüyor. Sonra ABD’nin Suriye’deki birlikleri (2 binden fazla) azalmayıp aksine artacaktır. Kürtleri ve muhalefeti silahlandırma (Rus uçağının düşürülmesi ve Türk tanklarının imha edilmesi) konusunda Rusya ve Türkiye’ye yönelik bir tür meydan okuma ve Cenevre hususunda bir ısrar ve Soçi’nin itibarını azaltmaya yönelik bir gayreti var. İdlip ve Guta’ya yönelik şiddetli bombardıman ve kimyasal hususunda rejim ve Ruslara karşı tenkitler artıyor. Türkiye’ye yönelik şantaj yapılıyor ve İran kötü sonuçlarla tehdit ediliyor.

Yazının başlığında ABD’nin neden yalnızlaştığını söyledik? Çünkü ABD, tek başına hareket ederken Rusya, Suriye’de İran ve Türkiye’yle ittifak içerisinde bulunuyor. Avrupalılar, Türkiye’nin Afrin operasyonunu güçlü bir şekilde kınamıyorlar. Fransa dışında İdlib ve Guta’ya yapılan şiddetli saldırı konusunda rahatsızlıklarını dile getirmiyorlar. Sadece insani ve kimyasal dosyaya odaklanmakla yetiniyorlar. Diğer yandan iki yıldan fazla süredir Rusya’nın Güvenlik Konseyi’nde savunma hattında olduğu görülüyor. ABD’nin müttefikleri, kararlarla ilgili projeleri takdim ediyorlar. Rusya ise bu kararları veto ediyor. ABD, son olarak Güvenlik Konseyi’nde Kudüs meselesinde yalnız bırakıldı. Trump’ın hazırladığı asrın anlaşmasının eşkâli ortaya çıktıktan sonra ABD’nin yalnızlığı daha da artacak. Avrupalıların kendilerine düşünmeleri konusunda öneride bulunmasına rağmen, Filistinlilerin asrın anlaşmasını reddetmekten başka seçenekleri olmayabilir.

Bugün şiddetli bir şekilde sıkıntı çeken iki Arap halkı var. Bunlardan birisi ABD’nin Siyonistlerle birlikte karşısında durduğu Filistin halkı. Diğeri de öldürme, tehcir, işgal ve Rus desteğiyle İran ve İran’a bağlı milislerin karşısında duran Suriye halkıdır. Bu durum eşitlik arz ediyor mu? Tabi ki hayır. Çünkü iki büyük çatışmada iki büyük taraf, söz konusu iki halkın çıkarı ve ilgisi olmayan stratejik bir çıkardan dolayı uluslararası kararlara ve sağlam insani duyguya karşı çıkıyor. Bununla birlikte Rusya, Filistinlilerin, ABD de Suriyelilerin yanında yer almıyor.

“Allah, işinde galiptir, ancak insanların çoğu bunu bilmezler.”(Yusuf Suresi, 21. ayet)