Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Suriye’deki iç savaşın darmadağın ettiği bir hayat… | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Onunla ilk kez Gaziantep’te bir kafede karşılaştım. Hayatın yükünü ve haksızlığa uğramışlığın acısını tüm gerçekliği ile omuzlarında taşıyordu. Başta ilgilenmedim. Fakat yanıma gelip bana, “Sen de Suriyeli misin?” diye sordu. Benimle konuşurken onu dinlemeye devam etmemi sağlayan kelimeler kullanıyordu. Ancak konuşmanın başından beri ona kulak vermem için beni çeken, “Ben ziraat mühendisiyim ve bu kafede garsonluk yapıyorum” şeklindeki umutsuz ve hüzün dolu cümlesi olmuştu.

Adı Mustafa el-Muhammed ve 30 yaşında. Mustafa yaşadıklarını Şarku’l Avsat’a şu cümlelerle anlattı: “Suriye’deki savaşın iyice şiddetlenmesiyle, işimizi, evimizi ve can güvenliğimizi kaybettikten sonra 3 yıl kadar önce ailemi sivillerin hedef alındığı bombardımanlardan korumak için Türkiye’ye getirdim. O zaman üç aylık hamile olan eşimle, Kilis’ten Türkiye’ye giriş yaptım. Ardından Hatay’a geçtik ve oradan da Mersin’e zor ve zahmetli bir yolculuk yaptık. Kısa bir süre sonra yeterli olmasa da günlük 25 liraya tarlada çalışma imkanı buldum.”

Mustafa, yaşadığı endişeleri ve acıyı şöyle anlatıyor: “Bir ev kiralamak için hiç param yoktu. Çünkü tüm paramı yolculuğumuz için harcadım ve oldukça pahalıya geldi. Ben de bir çadır almaya karar verdim. Ancak bu basit çadır, beni güneşin sıcağından ve kışın soğuğundan koruyamadı.”

Ziraat mühendisiydi, kafede garson oldu

‘Ziraat mühendisi’ olmasına rağmen normal bir işçi olarak çalışmak durumunda kaldığını belirten Mustafa, sözlerine şöyle devam etti: “Yaklaşık bir yıl sonra Gaziantep’e taşındım. Çünkü burada daha iyi iş imkanları vardı. Büyük sıkıntılar çektikten sonra, fabrikalarda, atölyelerde ve restoranlarda iş aramaya başladım. Sonra neredeyse iki yıldır çalıştığım bu restoranda iş buldum. İlk başta, restoran sahibinin bana yardım etmek istediğini hissettim. Nezaket ve yardımın yadsınamaz bir gerçeğiydi bu. Benim için kolay olmadı. Çünkü bu işe alışkın değildim. Ancak azim ve kararlılıkla başarılamayacak hiçbir şey yok. O zaman müşterilerle doğrudan iletişim kurabilmek için Türkçe öğrenmeye ve anlaşılır bir şekilde konuşmaya karar verdim.

Türk hükümetinin son dönemde üniversite mezunlarının diplomaları için bir takım düzenlemeler yaptığını belirten Mustafa, Suriyeli mültecilerin önündeki tek engelin dil olduğunu kaydetti.

Mustafa sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tek korkum benim ve ailemin geleceği. Bu durumun böyle sürmesi beni endişelendiriyor. Bu sadece benim sorunum değil. Bugün ve gelecekte kendilerine yardımcı olacak bu diplomalara ulaşabilen çok sayıda yorgun Suriyeli var. Gelecekte ne olur bilmiyorum. Günden güne yaşadıklarımızla öğreniyoruz. Allah’a şükür diğer birçok mülteci kabul eden ülkelerdeki Suriyeli sığınmacılardan çok daha iyi durumdayız. En azından, bu zor koşullarda ve Suriye’de yaklaşık sekiz yıldır devam eden savaşta çocuklarımıza ekmek götürebileceğimiz bir iş buluyoruz.”

Fabrikalarda, atölyelerde ve restaurantlarda avukatlar ve gazeteciler de dahil olmak üzere çeşitli mesleklerde birçok Suriyeli olduğunu belirten Mustafa son olarak, “Gazeteci bir arkadaşım restaurantta, avukat olan arkadaşım ise ayakkabı fabrikasında ve veteriner olan bir başka arkadaşım ise manavda çalışıyor. Diğer pek çok arkadaşım da böyle farklı yerlerde çalışıyorlar” şeklinde konuştu.