Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Suriyeliler De Mistura’ya neden karşı? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İdlib’in karşı karşıya olduğu muhtemel saldırıya karşı Suriye’nin kuzeyinde düzenlenen son protestolarda göstericilerin attığı bazı sloganlarda BM Suriye Özel Temsilci Staffan De Mistura’yı hedef almaları dikkat çekiciydi. Sloganlar ağırlıklı olarak De Mistura’nın politikalarını ve açıklamalarını hedef alıyordu. Bilhassa Rusya-İran destekli Esed rejiminin saldırısından önce nüfusu 4 milyona ulaşan İdlib halkını güvenli bölgelere nakletmek için “insani bir koridor” kurulması amacıyla şehri ziyaret edebileceğine yönelik açıklamaları eleştirilerin hedefindeydi. Rejimin kontrolü altında olmayan bölgelerden tahliye edilen halkın, öldürme ve tutuklama gibi uygulamalara maruz kaldığını görmezden gelen bu açıklamalar göstericiler tarafından kınandı. İdlib’teki gösterilere katılanlardan bazıları De Mistura’nın açıklamalarını şehirde çıkması muhtemel avaşa gizli destek verme, bölgeyi boşaltma ve rejim ile müttefiklerini savaşa devam etmeleri için destekleme olarak değerlendirdi.

Doğrusu İdlib’teki göstericilerin Özel Temsilci’yi hedef alması Suriyelilerin De Mistura’ya yönelik ilk eleştirisi değil. Bilakis bu, De Mistıra’nın BM Suriye Özel Temsilcisi olarak görevini yürüttüğü geçen dört yıl içinde birçok kez tekrarlandı. Hatta siyasi ve sivil Suriyeli oluşumlar ile yazarlar birçok kez görevinden alınmasını talep etti. Uluslararası arabulucu görevine aykırı olarak adlandırdıkları tutumları ve Suriye krizinde Esed rejimi ile müttefikleri Rusya ve İran yanlısı politikaları nedeniyle yerine bir başkasının atanmasını istediler.

Doğal olarak, Suriyelilerin Mistura karşıtı tutumu kendisinin Suriye sorunu, özellikle de temel meseleleri ile ilgili tutuma ve izlediği yöntemlere dayanıyor. Bu meselelerin başında siyasi süreç geliyor. Mistura, bu konuda görevinin başladığı 2014’ün temmuz ayından beri hiçbir başarı elde edemedi. Bilakis 2012 yılında yayınlanan bildirinin ve ardından alınan kararların temelini oluşturan Cenevre sürecinde ulaşılan uluslararası ittifakın gerilemesine katkıda bulundu. Buna bir de faydasız girişimlerini ekleyelim. Buna 2014 yılında Halep’te ateşkesi sağlamak için ortaya attığı ve muhaliflerde telaşa neden olan girişim gösterilebilir. Bu da yetmezmiş gibi Rusya’nın 2015 yılı sonunda gerçekleştirdiği askeri müdahalenin ardından Esed rejimi ile uzlaşmacı ve Moskova’yı destekleyici bir politika izlemeye başladı. Mistura, Cenevre’den farklı bir süreci yansıtan Astana görüşmeleri ile Soçi Konferansı’nda Rusya’nın politikalarını destekledi. Rusya’nın yeni Suriye anayasası oluşturulması yönündeki talebini kabul etti. Bu da Suriye halkına 1 milyon ölü, milyonlarca yaralı ve tüm dünyaya yayılmış 6 milyon mülteciye mal olan 8 yıllık savaşın ardından Suriye sorununun anayasa gibi küçük bir sorundan kaynaklanıyormuş gibi görünmesine yol açtı.

Suriyeliler ayrıca Mistura ve ekibini rejime ait cezaevlerindeki tutuklular ve kayıp olanlar sorununu ihmal etmekle de suçluyor. 20 binden fazla tutuklunun işkence altında öldüğü ifade ediliyor. Aynı şekilde güvenilir uluslararası raporların da birçoğunun doğruladığı Suriye verilerine göre Esed rejiminin sivillere karşı 200’ün üzerinde kimyasal silah kullanmasını kınamaktan kaçınmasını da eleştiriyorlar. Tüm bunlara bir de De Mistura ve ekibinin zor ve baskı ile müzakereleri yürütmeleri ekleniyor. Ki bu da 2015 yılında Zabadani, Kefreya ve El-Fu’ah bölgelerindeki halkın tahliye edilmesi için yürütülen müzakerelerde olduğu gibi Suriyeli sivillerin vatanlarından ve evlerinden zorla göç ettirilmelerine neden oldu. Uluslararası hukuk, demografinin zor kullanarak değiştirilmesini amaçlayan bu adımları suç olarak nitelemektedir.

De Mistura’nın Suriye sorununun çözümü için yapılan görüşmelerin diğer tarafı olan Suriye muhalefetine karşı tutumu ile ilgili bir başka nokta daha var. Bu noktada Özel Temsilci’nin çabalarının muhalefetin rolünü zayıflatmaya odaklandığı görülüyor. Yalnızca uluslararası alanda geniş bir şekilde tanınan Suriye Ulusal Koalisyonu tarafından temsil edilen temel varlığı zayıflatmak yoluyla değil, yapay güçlerden oluşan farklı oluşumlar ortaya atarak da muhalefeti geriletmeye çalışıyor. Buna örnek olarak Rusya’nın kurduğu Moskova Platformu ve Esed rejimine bağlı diğer oluşumlar gösterilebilir. Bunun da ötesine geçilerek rejim ile zaten yapılmayacağı açık olan müzakerelere ortak etmek için sivil toplumu temsil ettiği iddia edilen oluşumların kurulmasına da destek veriyor. Bu durum, muhalefetin ayrışması, önemsiz ve faydasız konularda kendini tüketmesi anlamına geliyor.

Suriyeliler ayrıca De Mistura ve ekibini meydana getiren Arapların ve yabancıların, Esed rejimi ve müttefiki Rusya ile doğrudan ya da gizli olarak yakından bağlantılı olduğunu ortaya koyan bilgileri paylaşıyor. Mistura’nın kriz yönetimi olarak adlandırdıkları siyaseti ile ondan önceki iki özel temsilci, Kofi Annan ve Lahdar İbrahimi’nin siyasetlerini karşılaştırıyorlar. Bu iki temsilcinin de tek amacı Suriye krizini çözmekti. Ama başarısız olduklarında hemen görevlerinden çekildiklerini açıkladılar. De Mistura ise istifa etmesini isteyen ve bu yöndeki taleplerini BM Genel Sekreteri’ne de ileten Suriyelilerin çağrılarına rağmen görevini devam ettirmekte ısrar ediyor. De Mistura’nın İdlib’e düzenlenmesi beklenen saldırı ile ilgili son açıklamalarından sonra Suriye’deki bir grup sivil toplum kuruluşunun yayınladığı bildiri ile Suriyeli birçok yazar ve politikacının yaptığı açıklamalarda daima bu talep yer aldı.

Suriyeliler bu günlerde, eski BM Genel Sekreteri Ban Ki Mun’un Staffan De Mistura’nın Suriye Özel Temsilcisi olarak seçilmesinin akşamında yaptığı açıklamayı ve şu sözlerini hatırlıyorlar:
“Özel temsilci, iyi niyetlerini Suriye’deki şiddet ve insan hakları ihlallerine bir son vermek ve Suriye krizini barışçıl bir şekilde çözmek için taraflara baskı yapmak ile görevlendirecektir.”
Suriyelilere göre Mistura’nın geçen dört yılda izlediği politikanın kendisine verilen görev ile hiçbir şekilde uyuşmadığı çok açık.