Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Suudi Arabistan-ABD ilişkileri yeni bir yol çiziyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Dennis Rose

ABD Başkanı Donald Trump, eski Başkan Barack Obama ile aralarındaki en büyük farkın, yerel ve dış siyasette görüldüğünü söyledi. Obama yönetimin uyguladığı dış siyasete muhalif olan ve Trump’ın Başkan seçilmesinden sonra memnuniyetini belirten Suudi Arabistan yönetimi ise Obama’nın Ortadoğu’da tarihsel müttefiklerine karşı sorumluluklarını yok sayan siyasetinin Trump ile değiştiğini dile getiriyor.

Obama yönetimi, 30 yıllık müttefiki olan Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’i yalnız bırakırken, İran ile imzaladığı nükleer anlaşma sonrası Asya eksenine kayarak, Suriye konusunda belirlediği kırmızı çizgileri göz ardı etmişti. Obama’nın, Suudi Arabistan’ın bölgeyi İran ile paylaşması gerektiğini söylemesinden sonra Suudi Arabistan yönetimi, Obama yönetimine güvenilemeyeceğini anlamıştı.

Trump ise başkan seçildikten sonra ilk dış seyahatini Suudi Arabistan’a gerçekleştirerek, Kral Selman Bin Abdulaziz’e iki ülke ilişkilerinin eski dönemden farklı olacağı mesajını verdi. Buna rağmen, Trump’ın Suudi Arabistan’a yönelik iyi ilişkiler geliştirme çabaları hükümet içinden bazı muhalefetlerle karşılaştı. Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ve Savunma Bakanı James Mattis, Suudi Arabistan’ın Katar’a yönelik tutumuna dair Trump’a muhalif bir tavır takınıyor.

Tillerson, Katar ve Suudi Arabistan arasındaki sorunu çözebileceği umuduyla arabulucuk rolü üstlenerek Katar ile terörün finansmanının durdurulmasına dair bir protokol imzaladı. Ancak, bu adım ABD yönetimi içinde zıtlığa sebep olurken son karar Trump’ın oldu.

Kral Selman ve Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’a büyük destek veren Trump, Suudi Arabistan’da yolsuzlukla mücadele komitesinin kurulmasından dolayı büyük bir memnuniyet duyduğunu belirtti. Twitter aracılığıyla yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan’da 200 kişinin gözaltına alınmasını yolsuzluk operasyonunun ülkeyi yıllarca sömüren bazı kişileri de kapsadığını dile getirdi. Trump ve Prens Muhammed Bin Selman ile ABD yönetimi arasında güçlü ilişkiler kurulmasını sağlayan yardımcısı Jared Kushner, ABD ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin Ortadoğu’ya dair yaklaşımlarındaki benzerliklere paralel olarak gelişmesi gerektiğini düşündüğünü bildirdi. Bu konuda çalışmaların başlangıç noktasında olduğu ve uzun bir sürece ihtiyaç duyduğu kesin. Ancak, bu durum, ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik yeni stratejisini inşa etme noktasında Suudi Arabistan’a güveneceğini gösteriyor.

Suudi Arabistan’da yaşanan iç değişiklikler göz önüne alındığında bu yolun uzun olduğu açık. Suudi bakanlardan biri kendisiyle görüştüğümde, “Gizli ekonomik reform devrimimize hoş geldin” demişti. Bakan bu sözü belki şaka olsun diye söylemişti ama bunun çokta abartılı olmadığını düşünüyorum. Suudi Arabistan, ahlak polisinin yetkilerini darattı ve Kuran hakkındaki radikal yorumlara karşı etkin bir mücadele sergiledi. Kadınlara araba kullanma, spor müsabakaları ve müzik programlarına katılma gibi haklar verdi. Bununla birlikte, Aramco’nun bazı hisselerini halka arz etme adımı attı. Bunun etkileri yeni bir şeffaf siyaset uygulanmasının önünü açacaktır.

Suudi Arabistan’da, bu çapta toplumsal değişimlerin sağlanması basit bir şey değildi. Suudi Arabistan nüfusunun üçte birini oluşturan gençler, kendilerine sağlanacak yeni iş fırsatlarını bekliyor. Bunun yanında, genç nüfus oranının bu kadar yüksek olması toplumsal değişimleri kolaylaştıracaktır. Prens Muhammed Bin Selman, geçtiğimiz yıl yaptığı bir konuşmada, Suudi Arabistanlı gençlerden hayal kurmalarını ve bu hayallerini gerçekleştirmek için çalışmalarını istemişti.

Bu sebeple ABD yönetiminin, Suudi Arabistan tarafından belirlenen 2030 vizyonunun gerçekleştirilebilmesi için yapabileceği her şeyi yapmalı. Zira bu vizyon, sadece istikrarlı bir gelecek sağlamayacak, Ortadoğu’ya şiddet yöntemleriyle değil karşılıklı anlayış ve yardımlaşmayla sağlanmış bir değişim modeli de sunacaktır.

Trump idaresi, yolsuzluk operasyonlarıyla şeffaflığını ispat eden Suudi Arabistan’a yatırımı teşvik ederek, 2030 vizyonunun başarısında pay sahibi olabilir. Dış yatırımcıların ülkeye cezbedilmesinde temel unsurun sürekli güven olduğu gerçeğini de unutmayalım.

Trump yönetimi, aynı şekilde, Suudi Arabistan ve diğer Ortadoğu halklarıyla yardımlaşarak bölgeye yönelik tehditleri engelleyebilir, Suudi Arabistan ile ABD çıkarını tehdit eden İran’ın bölgeye yönelik adımlarına karşı sağlam bir blok oluşturabilir. İki ülke arasında güvenlik ve teröre karşı savaş konularında büyük bir yardımlaşma ve işbirliği olduğu doğru ancak ABD yönetimi, işbirliğini daha fazla artırabilir. Ortadoğu, daha güçlü bir stratejiye ihtiyaç duyuyor. ABD açısından düşündüğümüzde, İran ve uzantılarının Suriye’de daha fazla güç kazanmasını engellemesi gerektiğini söyleyebiliriz. ABD, Suriye konusunda Rusya ile işbirliği kurmaya çabalıyor, ancak Rusya’nın, gerilimin azaltılması anlaşması ve BM’nin Suriye’ye ilişkin kararları uygulamaması bu konuda krize sebep olabilir. Bu aşamada, Trump yönetiminin Obama yönetimiyle benzer bir siyaset uyguladığı görülebilir. Rusya, Esed rejiminin gerilimin azaltılması anlaşması kapsamındaki bölgelere saldırmasını engellememeye devam etmesi halinde bu işi ABD’nin yapacağını bilmeli. Zira bu Suriye’de çözüme ulaşılması ve İran yayılmacılığının engellenmesi için gerekli.

Diğer yandan, Suudi Arabistan da, ABD, BAE, Kuveyt ve Avrupa ülkeleriyle birlikte DEAŞ terör örgütüne karşı sürdürülen savaşta yıkıma uğrayan Suriye ve Irak’ın yeniden imarı için önemli bir rol oynayabilir. İran ve uzantıları, bugün bu bölgelerdeki boşluğu doldurmaya çalışıyor. İran’ın, yerel güçler ve halklarla yardımlaşarak Suriye ve Irak’ın yeniden imarıyla engellenmesi gerekiyor. Bu tavır, Ortadoğu’ya yönelik belirlenecek stratejide önemli bir yer tutacaktır.