Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Suudi Arabistan ve güç dengelerinin değişmesi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İçinde yaşadığımız bölgenin güç dengesinde meydana gelen büyük değişikliği bütün yönleriyle anlamadan, bölgede olan biteni doğru anlayabilmek imkânsızdır.

Hiç şüphesiz yaklaşık 40 yıldan beri, dünyada önemli değişiklikler meydana geldi. Önemine rağmen anlaşılabilir bir yapıdadır ve yaptığı değişiklikler bir biçimde idare edilebilir niteliktedir.

Enver Sedat ve İsrail’le barış, İran’daki Humeyni devrimi ve sekiz yıl süren İran-Irak savaşı, ilk Körfez Savaşı, Saddam’ın Kuveyt’i işgali, Yıllarca süren Soğuk Savaş’ın bitmesiyle Sovyetler Birliği’nin çöküşü, tek kutuplu Yeni Dünya Düzeni olarak bilinen şeyin ortaya çıkışı, uluslararası bir fenomen olarak terörün ortaya çıkışı, Arap Baharı ve istikrarı bozan kaos, Obama Amerika’sının bölgeden çekilmesi, Rusya’nın bölgeyi ve dünyayı istila etmesi ve daha sonra Trump’ın iktidara gelmesi.

Olaylar özetle bu şekildedir ve birçok alt başlık eklenebilir. Dünyadaki güçlü ülkeler, değişimler ne kadar büyük olursa olsun bunları absorbe edebiliyor, çatışma ve çıkar ilişkilerini dengeli bir durumda tutabiliyor ve bir yerde kaybettiklerini başka bir yerde kazanabiliyorlar. Her büyük değişikliği kabullenmek zorunda da değildirler. Sadece çıkarlarıyla eşdeğerliliğini tartarlar veya güçleri yetiyorsa farklı bir geleceğe hazırlık olması bağlamında değiştirirler veya dönüştürürler.

Detayları çok ve bilinen hususlar, uzatmak istemiyorum. Bölgede ve dünyada son üç yılda büyük bir değişim yaşandı. Bu da Suudi Arabistan’ın, sahip olduğu tüm kaynaklarını kullanabilen bir bölgesel ve uluslararası oyuncu olarak ortaya çıkmış olmasıdır. Bu devlet görevinin bilincindedir, vizyon ve karar sahibidir. Bütün bu veri ve avantajları gerçeğe dönüştürüp bunların sahaya güç ve statü olarak yansıması için gayret sarf ediyor.

İktidar dengesindeki bu büyük değişim hem müttefik hem de müttefik olmayan ülkeler için şaşırtıcı ve şok edicidir. Aynı şekilde isimleri ve rolleri ne olursa olsun uluslararası kurumlar açısından da durum aynıdır. Yine özellikle batıda bulunan araştırma merkezleri, insan hakları kurumları ve medya açısından da şok edici bir durumdur. Şimdi, bu değişimin bölgede ve dünyada neyi sağlayabileceğini tahmin etmek mümkün hale gelmiştir.

Suudi Arabistan’ın yeni parlak dönemini başlatan kapsamlı bir reform. Bu bağlamda bütün Körfez ülkelerini yönlendirebilecek Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında güçlü bir ittifak kurulmuştur. Ardından Mısır, Fas ve Ürdün’le ittifak kurulmuş bu da Arap Birliği ve Arap ülkeleri üzerinde son derece büyük etki bırakmıştır. Artık Suudi Arabistan Ortadoğu ve Dünyadaki önemli dosyalarda lider ve öncü bir ülke olmuştur.

Bölgesel olarak Yemen, Suriye, Lübnan, Filistin ve diğer gündem dosyalarını sayabiliriz. Uluslararası alanda ise, İran’la mücadele, radikal unsurlar ve terörizmle mücadele, enerji fiyatlarını dengeleme, çevreyi koruma ve genel olarak uluslararası güvenliği sağlamayı sayabiliriz.

Özetle, yeni Suudi Arabistan ve BAE ile tesis edilen ittifak dikkat çekmiştir. Güç dengesindeki bu büyük değişikliğin, tüm alanlarda ve disiplinlerde, dünyadaki tüm ilgili taraflarda güçlü bir yansıması olacaktır.

Şimdi burada bu değişime gösterilecek tepki gerçek kriter olacaktır. Kabul mü yoksa red mi görecek? İşbirliğine mi yoksa aldatmacaya mı gidilecek? Tekerleğe çomak mı sokulacak yoksa yardım mı edilecek? Bölgesel ve uluslararası ülkeler ile kurumların pozisyonları, birçok hesap ve menfaate göre çeşitlenmektedir. Her biri kendi çıkarına göre duruş sergiliyor.

Reddetme, devletlerin ve kurumların, güç dengesinde meydana gelen dışarı kaynaklı ve kurulu düzeni bozan değişikliklere karşı istikrarlı olarak benimsediği temel prensiptir. Hele bazıları için bırakın destek olma ve kabul etmeyi daha meseleyi ve bunu oluşturan mekanizmaları anlayıp kavramaktan acizler. Bundan dolayı öncelikle verecekleri tepki tehdit etme, engel olma ve karşı tutum sergilemedir. Gözle görülür ve herkesin açıkça kabullendiği büyük başarılar görmeden meseleyi anlayıp kavrama yönünde bir çaba içerisine girmez.

Bölgede ciddi gelişmeler var ve Suudi Arabistan bunları dengeli bir şekilde yönetebilir. Ancak bugün en önemli ve en acil olanı Yemen dosyası ve krizi, Kararlılık Fırtınası operasyonu, umudun geri dönüşü ve Yemen’de meşruiyeti destekleme koalisyonudur. Ulusal ordu ve tüm grupların halk direnişi Yemen’de İran milislerinin yok edilmesi için harekete geçmiş durumdadır. Husiler, savaşın her cephesinde her gün büyük kayıplar veriyor. Husiler bütün cephelerde yavaş yavaş sıkışmaya başladı. Genel Halk Kongresi’nin unsurları her yerde meşru bir güç olarak ilerlemeye devam ediyor. Husi güçlerinin liderleri gün geçtikçe gözden düşmeye başladı. Husiler artık büyük baskı altındadır ve kendi gözleriyle sonlarını görmekteler ve mesele artık sadece bir vakit meselesidir. Herhangi bir gözlemci bugünkü durumu, üç yıl önce “Kararlılık Fırtınası” harekâtı başladığındaki Yemen’le kıyaslayabilir. Bütün bu başarılar, bazı büyük ülkelerin ve uluslararası kurumların tüm önyargılarına rağmen, sürekli devam etmiştir. Bunlardan bazıları maalesef Husilerin işlemiş oldukları ve uluslararası kanunlarda cezalandırılması öngörülen savaş suçlarını görmezden gelerek kasıtlı yalan ve yanıltıcı haberler ürettiler.

Bölgedeki en büyük düşmana yani İran rejimine gelecek olursak, şimdi bütün etnik grupların, mezheplerin ve tarafların katıldığı, büyük şehirlerin ve beldelerin çoğunu içeren halkçı gösterilere maruz kalmaktadır. Bu gösteriler artık bizzat başkent Tahran’ın kendisine ve rejimi destekleyen bazı dini merkezlere kadar ulaşmıştır. Halkın kasıtlı yoksullaştırılması ve halka karşı her çeşit şiddet ve kanlı mezhep diktatörlüğünün gittikçe artmış olması bu gösterilerin daha da artacağı anlamına gelmektedir. Bütün muhalefetin İran rejimine karşı aynı anda başlattıkları bu gösterilen nedenlerinden biri rejimin korkunç diktatörlüğü ve halkın milyarlarca parasını ülke dışındaki maceralara harcamasıdır. Zira Irak’ta Şii milisler ve Suriye’de Esed rejimine destek amaçlı İran, Afganistan, Irak ve Lübnan’dan getirilmiş milislere, Lübnan’da Körfez ülkeleri, Mısır, Yemen ve Suriye’de terör eylemleri gerçekleştiren ve Lübnan devletini esir alan Hizbullah milislerine yardım edilmektedir. Bütün bunlar olurken İran halkı yoksulluk, açlık ve hastalıktan muzdarip bir yaşam sürüyor.
Son olarak, 2017, Suudi Arabistan tarihinde her seviyede muhteşem bir yıl oldu. Geçmiş yıllarda bir benzeri görülmemiş iç, bölgesel ve uluslararası başarılara imza attı. Yeni yılı liderliğini daha da güçlendirmesi ve üretimi artırması umut ve beklentileriyle karşılıyoruz…

Suudi Arabistan, geleceği inşa etmek, vizyon oluşturmak ve hayalleri gerçekleştirmek için bir model haline geldi.