Riyad: Nida Ebu Ali
Suudi Arabistan 2030 Vizyonu çerçevesinde ilerleme kaydetmek üzere dini eğitim alanında, radikal dini ideolojileri söküp atacak nitelikli bir girişim başlattı.
Suudi Arabistan 2030 Vizyonu, gelecek nesilleri şekillendirecek, üreticiliklerini artıracak ve eğitsel kadrolar yetiştirecek eğitim kurumlarının ve üniversitelerin rolünü güçlendirerek ulusal insan kaynaklarını geliştirmeyi hedeflemektedir.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman birkaç hafta önce CBS News televizyonuna verdiği mülakatta, Müslüman Kardeşler (İhvan) Teşkilatı’nın Suudi Arabistan eğitim sistemi üzerindeki etkisi ile ilgili meseleye değindi. Veliaht Prens kısa süre içerisinde, ülkesinden radikal düşüncelere sahip olan ve bu düşünceye sempati duyanları söküp atacağını ifade etti.
Konu, “İhvan’ın eğitim alanındaki etkisinin tartışmasız bir gerçek olduğunu” belirten Suudi Arabistan Eğitim Bakanı Ahmed el-İsa tarafından da gündeme getirildi. Bakan, 60’lı ve 70’li yıllarda Mısır’dan kaçarak, Suudi Arabistan’a yerleşen, devlet okulları ve üniversitelerde eğitim alanına katılan İhvan üyeleri sayesinde İhvan’ın bu etkiye sahip olduğuna dikkat çekti.
Bu durum, eğitim müfredatının ve öğrenci eğitim sistemlerinin oluşturulmasına katkıda bulunan bir dizi yetkili, amir ve öğretmenin çarpık düşüncelere sahip bu cemaatin yaklaşımlarına göre şekillenmesine yol açmıştır. Ancak İhvan’a yönelik yasağın kabul edilmesinden bu yana, eğitim sistemini, bu cemaate ait düşüncelerden kurtarmak üzere çaba sarf ediliyor.
Bakan İsa, müfredatın yeniden düzenlenmesi, ders kitaplarının geliştirilmesi yoluyla Müslüman Kardeşler’in düşüncelerinin kitaplardan çıkarılması ve özgürleştirilmesi, İhvan’a ait kitapların tüm okul ve üniversitelerde yasaklanması, İhvan’a, ideolojisine veya sembollerine ya da herhangi tutumu veya öğretisine sempati duyanlarla mücadele çabalarına girişildiğini belirtti. Ayrıca, üniversitelerde ve okullarda entelektüel faaliyetlerle İhvan’a karşı farkındalığı arttırma çalışmalarının da başladığını ifade etti.
Radikalizm yanlısı cemaatin ideolojisini ortadan kaldırmanın tüm bakanlık yetkilileri tarafından sürdürülecek çaba ve dikkat gerektirdiğini söyleyen Eğitim Bakanı, bunun sebebinin ise, İhvan sempatizanlarının kendilerini gizlemesi olduğunu ifade etti.
Bu radikalizm yanlısı ideolojiyle mücadelede kayıtsız kalınmasının getireceği riskin farkında olan üniversite yöneticileri, bakanlık yetkilileri ve eğitimcilerin önemine dikkat çeken Bakan İsa, eğitim sistemini terör örgütlerinin düşüncesinden temizlemek için her türlü çabanın sarf edilmesi gerektiğini vurguladı.
Müfredatın gözden geçirilmesi yeni değil
Suudi Arabistan’ın müfredatını yeniden gözden geçirmesinin yeni bir konu olmadığını belirtmek gerekir. 11 Eylül 2001 olaylarının ardından Suudi Arabistan’a yapılan eleştiriler, müfredatını gözden geçirme konusunda bir dönüm noktası oldu.
Bunun başlangıç noktası, ‘El Kaide’ gibi radikalizm yanlısı örgütün ideolojisini takip eden kişilerin eylemlerinin, bir bütün olarak tüm toplumun yansıması olmadığını açıklığa kavuşturmaktı. Bu süreç, özellikle de din adına hiçbir tartışmanın yapılamadığı muhafazakar bir toplumda, ‘küreselleşme öncesi dönem’ de kolay değildi. Ancak bu durum, küresel değişimlerin yanı sıra sorgulama ve sorumluluk alma yeteneğine sahip yeni nesillerin ortaya çıkışıyla kaybolmaya başladı.
Gazeteci yazar Halid el-Addad, ‘Eğitim ve Müfredat Geliştirme’ başlıklı bir makale kaleme aldı. Yazar, 1930’dan itibaren Suudi eğitim müfredatının dinden uzak olduğu ve ‘inanca aykırı kavramlar içerdiği’ gerekçesiyle itiraz eden kişilerin uzun tarihine dair bir incelemede bulundu. 1953 yılında, Eğitim Müdürlüğü, Suudi Eğitim Bakanlığı’na dönüştürülüp yeni müfredat uygulanmaya başladıktan sonra, din dersi saatlerinin azaltılması ve yerlerine coğrafya İngilizce gibi derslerin konulmasına karşın bazı Din alimlerinden resmi yazılar gönderilerek yapılan itirazlar ortaya çıktı.
Benzeri itirazlar, İhvan, Sururiler ve diğer radikalizm yanlısı gruplar tarafından da dile getirildi. İslam İşleri Bakan Yardımcısı Dr. Tevfik es-Sudari’nin yakın zamanda yazdığı ‘Uyanış, Analiz ve Hatıralar’ isimli kitabında İhvan, Sururiler ve Tebliğ Cemaati dahil olmak üzere Suudi Arabistan’ı etkileyen birçok akım üzerine analizlerde bulundu.
Sudari, Suudi Arabistan’ın kurucusu Kral Abdulaziz döneminden bu yana Suudi Arabistan’daki okulların ve enstitülerin açılmasıyla ve Suudi eğitmenlerin sayısının yetersiz kalması nedeniyle bölge, başta Mısır, Filistin, Ürdün, Lübnan ve Suriye olmak üzere çeşitli Arap ülkelerinden çok sayıda öğretmenin ilgisini çektiğini kaydetti. Sudari bu eğitmenlerden birinin de İhvan’ın kurucusu Hasan el-Benna olduğunu kitabında belirtti.
Hasan el-Benna ‘Hatıralarım’ adlı kitabında, Suudi Arabistan’da bir müsteşar olan Şeyh Hafız Vehbe’nin Mısır’da sert çıkışlarıyla tanınan Şeyh Muhibbuddin el-Hatib’e iletişim kurduğunu belirtiyor. Hasan el-Benna’nın kitabındaki ifade şöyle: “Şeyh Hafız Vehbe, öğretmenleri seçmesine yardımcı olması için Genç Müslümanlar Derneği ile temasa geçmiş. Şeyh Muhibbuddin el-Hatib bana ulaştı ve Mekke’deki Suudi Enstitüsü’nde öğretmenlik yapmam konusunda benimle prensipte bir anlaşma sağladı. Ancak, el-Hatib’in bu talebi daha sonra Suudi Arabistan Eğitim Bakanlığı tarafından reddedildi.
Sudari kitabında ayrıca Suriye’de İhvan’a mensup olan, Suriye ve Mısır’daki baskılar sırasında Suudi Arabistan’a gelenler arasında bulunan Muhammed Surur B. Naif Zeynelabidin’e nispet edilen Suudi Arabistan merkezli Sururi Cemaati’ne de değindi. O dönem yüzlerce kişi Suudi Arabistan’a gelerek, eğitim ve istihdam alanlarından yararlandılar. Sudari kitabında, bazılarının Muhammed Surur’un orduda ve daha sonra Suriye istihbaratında bir subay olduğunu söylediklerini, ancak bu bilginin net olmadığını belirtti. Fakat eğer bu doğruysa, işin başka boyutları vardır. Bir yıl boyunca Hail Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışan Surur, el-Kasım bölgesindeki el-Bekiriyye Enstitüsü ardından Büreyde ve el-Ahsa Enstitülerinde görev yaptı. Muhammed Surur’un yasal olarak bir uzmanlığı yoktu. Ancak ziraat konusunda derin bilgisi vardı. Bilimsel kurumlarda öğretmen sıkıntısı çekilirken matematik öğretmeye karar verdiğinde, ziraat alanında öğretim görevlisi olarak atandı. Böylece eğitim alanına dahil olan Surur, özellikle el-Kasım bölgesindeki enstitülerde aktif rol üstlendi.
Gazeteci Türki ed-Dakhil’in kaleme aldığı ‘Hapishaneden Aydınlığa Selman el-Avde’ adlı kitabında, Büreyde’de bilim enstitüsünün, bazılsrı henüz netlik kazanmamış dini ve sivil akımlar arasında bir çatışmaya tanıklık ettiğini ve toplumdaki pek çok kişinin bundan etkilendiğini ve bu kişiler arasında bulunan Selman el-Avde’nin bu dönemi şöyle tarif ettiğini aktardı:
“Gençken Büreyde Bilim Enstitüsü olarak bilinen bir grubun parçasıydık. Açıkça adı konulmamış bir takım akımlar vardı. Sururi Cemaati kendini bu şekilde isimlendirmezdi.”
El-Avde, bu eğilimi çocukluğuna bağlıyor, üniversite hayatı süresince derinleştiğini düşünüyordu. Bu dönemde, Selman el-Avde, ‘İslami Uyanış’ olarak isimlendirilen grubun bir takım üyeleri ile birlikte, Suudi toplumunda bazı aydınların düşüncelerine karşı çıktı.
Öte yandan son zamanlarda, Suudi Arabistan’da o dönemlerde temelleri atılan müfredata yönelik bir girişimde bulunulduğu açıktır. Eğitim Bakanlığı, aralarında geçmişte radikal İslamcıların eleştirilerine maruz kalan Dr. Gazi el-Kasabi’nin ‘Yönetimde Yaşam’ adlı kitabı da -ortaöğretim öğrencileri için yönetim becerileri kazandırma programının bir parçası olarak- dahil olmak üzere gelecek yıl itibariyle bir dizi müfredat değişikliği gerçekleştiriyor.
Eğitim Bakanı el-İsa, öğrencilerin bu kitaptan alacakları bilgilerin, onlar üzerinde yönetim alanında liderlik öğretisinin yanı sıra geleceklerini inşa etmeye yönelik isteklerinin ülkelerine olan bağlılıklarını yansıtacağını görmelerini sağlayacağını ifade etti.
Eğitim Bakanlığı ayrıca, öğretmenlere tüketmekten ziyade, kendilerini öğrencilere daha iyi eğitim sunabilmeleri için yetiştirmelerini sağlayacak öncü eğitim projeleri üretmek için onlara modeller sunacak kapsamlı bir rehber de hazırlıyor.
Siyasi bilimler ve dini akımlar alanında araştırmalar yapan yazar Yusuf ed-Dini, ‘Şarku’l Avsat’ gazetesine yaptığı açıklamada, Müslüman Kardeşler ve siyasi partilerin olmadığı bir ortamda alternatif olarak ortaya çıkan siyasal İslamcılar tarafından yönetilen çok sayıda totaliter örgütlenmenin sembolik güç mekanizmaları aracılığıyla Suudi Arabistan’daki resmi eğitim sürecinin başlangıcından bu yana eğitimin rehin alındığını bu durumdan bahsetmeden, örgün eğitim sürecinden bahsetmenin zor olduğuna dikkat çekti.
Yusuf ed-Dini, İhvan ve diğer grupların ilk hedeflerinin, çağrılarını siyasi çatışmalara girmeden Suudi Arabistan’da kendilerine yer edinmek olduğunu, bu amaç için de “sade bir Selefi İslam ve güçlü bir İhya” söylemine yatırım yaptıklarını belirtti.
Ed-Dini’ye göre, başta İhvan olmak üzere İslami hareketlerin, eğitim ve öğretim alanını ele geçirmenin yanı sıra Müslüman Kardeşler’in önemli isimleri eğitim alanındaki modern ve çağdaş uzmanlıkları sayesinde müfredatı değiştirecek önemli adımlara öncülük etmişlerdir.
Bu önemli isimler arasında, Suudi Arabistan’da eğitim ve öğretim müfredatı oluşturma aşamasına katkıda bulunmak üzere Şam’da kurduğu ilahiyat fakültesi deneyimlerini aktaran Suriye İhvanı’ndan Muhammed el-Mubarek, İhvan’ı temsilen Irak’ta İslami çalışmalar yapmak üzere görevlendirilen Şeyh Mahmud es-Savvaf, muasır vaizlerin hayatları konusunda uzmanlaşmış olan İhvan üyesi Muhammed el-Meczub yer alıyor.