Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Suudi Arabistan ne yaptı? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Kanada kriziyle Batılı Liberal akım ilk defa, teorik karşılaştırma yapma ile tüm dünyanın kendi ilke ve değerlerini kabul etmesi gerektiğinden ve kendisinin bu değerleri başkalarına dayatmakla görevli olduğundan övünçle bahsetmesinin bedelini ödüyor.

İlk defa Batılı halklar bu tutumun bedelini ödüyor ve hükümetlerinden bunun hesabnı soruyorlar.

Suudi Arabistan’ın tepkisi bir gereklilikti. Bu sadece kendisi için değil, bilakis ABD, Batı Avrupa ve Kanada’yı ele geçiren “Liberal teorilerin” niçin genelleştirilmesi gerektiği konusunda istenen tartışmaları yaratmak için gerekliydi.

Bu ülkeler, (Arapların anladığı şekilde değil Avrupalıların anladığı şekilde) Liberal akımın değer ve ilkelerinin uluslararası olduğuna ve herkesi kapsaması gerektiğine inanıyor ve bu değer ve ilkeleri yaymaktan sorumlu olduklarını zannediyorlardı.

Bu akımın destekçileri; ABD’de Demokrat Parti, eski Başkan Barack Obama ve Hillary Clinton, Kanada Başbakanı, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile birçok Avrupalı lider ve başkandır. Aynı şekilde hem Batılı kurumlarda ve daha çok dışişlerinde hem de Batılı medyada mevzilenmiş birçok destekçisi bulunmaktadır.

Değerlerini diğer toplumlara kabul ettirmenin ve dayatmanın gerekli olduğunu düşünen bu akım, buna karşı çıkan ülkeleri de dünyaya kapalı ve münzevi bir ülke olarak kabul ediyor. Bu akımın kendi kurum ve partileri vardır. Bunlar, hedef alınan ülkelerde -ki Arap ülkeleri de bunlar arasındadır- kendi düşünce ve değerlerini yaymaları için bir grup insanı eğiterek bununla görevlendirirler. Bu kişileri genellikle Arap dünyasındaki etnik veya dini azınlıklardan (Kıptiler, Şiiler hatta bazen eşcinsellerden) seçerler. Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için Basem Muhammed’in Al-Arabiya haber sitesinde yayınlanan “Suudi Arabistan Egemenlik İlkesini Savunuyor” başlıklı yazısına göz atabilirsiniz.

ABD Başkanı Donald Trump, işte bu liberal akıma karşı çıkan liderlerden biri. Kendisi, her devletin kendine has miili özelliklere sahip olduğunu ve ilk önce kendi çıkarları ile ilgilenmesi gerektiğini savunan ulusalcı akımın bayraktarlığını yapıyor. Bu nedenle seçim kampanyasının sloganı “İlk önce ABD”deydi ve bu slogan ABD vatandaşları tarafından büyük bir destek gördü. Başkan Trump, hükümetlerin kendi değerlerini başka ülkelere yaymak için değil kendi halklarının çıkarlarını korumak için seçildiğine inanıyor.

Bu iki akım, şimdiye kadar sözlü tartışmalarla kimin daha iyi olduğunu münakaşa edip duruyorlardı. Ama ulusalcı akımın daha zayıf bir medya desteğe sahip olduğunu da dikkatleri çekmelidir. Bireysel ve toplumsal özgürlükleri, hakları yücelten kendi değerlerine uzak oldukları için aykırı olarak nitelediği Arap rejimlerini yıkmak için harekete geçen Arap Baharı’nda Liberal akımın yaşadığı o büyük başarısızlığın ardından ulusalcı akım son zamanlarda yükselişe geçebilmiştir.

Tüm bu süre boyunca liberal akım, ne kendi evinde bu kadar güçlü bir sınavla karşı karşıya kalmış ne de kendi memleketinde bu kadar büyük kayıplar yaşamıştı. Bu değerleri yaymanın ve başkalarına zorla dayatmanın bedelini hiçbir zaman ödemek zorunda kalmamıştı. İki akım arasındaki anlaşmazlık süresince, Batılı toplumların çıkarları bundan etkilenmemişti. Ta ki Suudi Arabistan bir ilk olan karara imza atana kadar. Bu karar, iki akım arasındaki tartışmalarda göle atılan büyük bir taş gib bir etki yaratmış ve bu sözlü tartışmaların pratik alana taşınmasını sağlamıştır. Suudi Arabistan bu kararı ile başka ülkelerin içişlerine karışmak yoluyla kendi değerlerini zorla ve baskı ile yaymaya çalışan Kanada’yı bu siyasetinin bedelini ödemeye zorlamıştır.

Bugün tek yapmamız gereken, sadece Batı’da değil Rusya, Çin ve Hindistan’da sahip olduğu teorik görüşü ispat etme fırsatını ele geçiren diğer akımdan yani ulusalcı akımdan yükselen düşüncelerini takip etmektir. Ulusalcı akımın sesi, Suudi Arabistan’ın alanında ilk ve benzersiz kararı ile daha fazla yükselmiştir. Bu karar, kendi halklarının çıkarlarını koruma ilkesini benimseyen, görevlerinin başkalarının içişlerine karışmak ve değerlerini yaymak değil kendi halklarının çıkarlarını korumak olduğuna inanan Batılı ulusalcı düşüncelere ivme kazandırmıştır. Bu akımın, şu anda kendisini destekleyecek ve bakış açısınının doğruluğunu ispatlayacak kişilere ihtiyacı var. Bu nedenle liberal akımın müdahalelerinden zarar gören Arap ülkelerinin de Suudi Arabistan’ın yanında yer alması gerekiyor. Hatta sadece bununla da yetinmeyip egemenliklerini ve güvenliklerini tehdit eden bu akımın düşüncelerine ve sürekli müdahalelerine karşı benzer adımlar benimseyeceklerini deklare etmeleri gerekiyor.

Suudi Arabistan’ın ABD, Avrupa, Kanada ve nerede olursa olsun bu akıma vermiş olduğu mesajın, tüm Araplar tarafından mutabık olunan ve benimsene bir mesaja dönüşmesi gerekiyor. Batı halkları, kendileri bu akımı dizginlemedikleri müddetçe daha fazla kayıp yaşayacaklarını bilmeliler. Bu ülkelerde yaşanan iç tartışmalar tek başına; bu akımı kitaplarda, üniversite ve akademilerde okutulan teorilerden uzaklaştırarak gerçekliğe dönmesini sağlamaya ve ilerleyişini durdurmaya kefildir!