Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Suudi Arabistan siyasetinde ‘akıllı ortaklıklar’ dönemi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Suudi Arabistan’ın dış politikası, onlarca yılın ardından Kral Selman bin Abdulaziz’in başa geçmesinden bu yana çok daha farklı bir boyuta girdi.

Riyad’ın ortaklarını yönlendiren ve son derece çeşitli konularda farklılıkları azaltan ‘akıllı ortaklıklar’ olarak isimlendirebileceğimiz hamleleri ile bölgedeki kartların yeniden karılmasında başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Örnek olarak, Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın, Petersburg’a yaptığı ziyaret ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmesinden bu yana geçen iki yılı gösterebiliriz. Suudi Arabistan ile Rusya ilişkileri, Suriye dosyasındaki farklı görüşlerine rağmen yakınlaşmaya sahne oldu. Ancak hamleler bu kadarla sınırlı değil.

Bu durum, Riyad diplomasisinin zekâsı ve Veliaht Prens’in, Donald Trump’ın ABD başkanı olarak seçilmesinin ardından ilk yurt dışı ziyareti olarak Suudi Arabistan’ı seçmesini sağlayan başarılı Washington ziyareti sayesinde, sekiz yıllık soğukluğun ardından son birkaç aydır iyileşen ABD ilişkilerinde de geçerli. Veliaht Prens’in Washington ziyareti ayrıca 55 Arap ve Müslüman liderin ilk kez bir ABD başkanı ile bir araya gelmesini sağlayan ve ‘Batı’nın İslam dünyasıyla olan ilişkisinde yeni bir sayfa’ olarak nitelendirilebilecek konuların tartışıldığı, terörizm ve destekçileri ile mücadelenin ön plana çıktığı tarihi bir zirve olma özelliğini de taşıyor.

Bu zirvede terör ve destekçileri ile mücadele konusu ele alındı. Çünkü Arap ulusal güvenliğinin korunması, Suudi Arabistan siyasetinin bir önceliğidir. Riyad, İran’ın bölgedeki istikrarı bozma faaliyetlerine karşı her zaman mücadele etti ve bu konuda önemli adımlar attı. Bu adımlardan biri, İran’ın Yemen’deki meşrulaşma çabasına hızlı bir şekilde tepki vererek ve 11 ülke ile ittifak oluşturarak, Husiler tarafından Yemen topraklarında gerçekleştirilmeye çalışılan Tahran projesine karşı koymak için başlattığı ‘Kararlılık Fırtınası’ adlı operasyondur.
Lübnan da Suudi Arabistan siyasetinin pusulasından uzak değil. Lübnanlıların uzun süre boş kalan cumhurbaşkanlığı makamına Mişel Avn’ı seçmesinin hemen akabinde Suudi Arabistan, hızlı bir şekilde seçimden memnuniyet ve tebriklerini iletti. Ardından Suudi Arabistan’a davet etti. Böylece Mişel Avn Cumhurbaşkanı olarak ilk ziyaretini Hizbullah ve Genel Sekreter Hasan Nasrallah’ın kışkırtıcı konuşmaları nedeniyle ikili ilişkilerin gerildiği Suudi Arabistan’a gerçekleştirdi. Bu ziyaret, Riyad ile Beyrut arasındaki ilişkiyi düzeltmeye yönelik anlaşmalara sahne oldu.
Suudi Arabistan – Irak ilişkileri

Suudi Arabistan ile Irak arsındaki ilişkiler de bu sürecin bir parçasıydı. Riyad, Arap ulusal güvenliğini dış etkenlerden korumak için özellikle Saddam Hüseyin’in devrilmesinin ardından İran’ın Bağdat’taki kontrolünden sonra harekete geçmesine müsaade etmemişti. Ta ki bu yıl Suudi Arabistan ve Irak arasında yeni bir süreç başlatılana dek. Irak Başbakanı Haydar Abadi’nin Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaret ve Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile gerçekleştirdiği görüşmeler önemli bir adımdı. Görüşme, ilişkileri geliştirmek için ortak bir konsey kurulması ve Mekke ortak bildirisinin yayınlanması ile sonuçlandı. Başta DEAŞ terör örgütü olmak üzere tüm aşırıcı örgütlerle mücadele çabalarının yoğunlaştırılması vurgulandı. Ayrıca, iki ülke arasında ekonomik ilişkileri ve ticari alışverişi canlandıracak ortak sınır geçişlerinin yeniden açılmasına karar verildi.

Suriye’de ve Filistin’de çözüm çabaları

Suriye krizi konusunda Suudi Arabistan, birinci Cenevre görüşmeleri ve BM 2254 sayılı kararı temelinde krizin çözülmesi için muhalifleri, uzun vadede siyasi uzlaşının sağlanmasını umarak birleştirmeye yönelik çabalarını sürdürdü. Suudi Arabistan, tüm ilgili uluslararası aktörleri, çatışan tarafları müzakere masasına dönmeye zorlamada aktif bir rol oynama çağrısında bulundu.
Filistin’de de Suudi Arabistan siyaseti çözüm odaklı oldu. Arap barışı çerçevesinde bölge tarihinin en uzun çatışmasının sona ermesi için başkenti Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulmasına yönelik iki devletli çözüm, önemini hiçbir zaman yitirmedi. Kral Selman bin Abdulaziz, İsrail işgal devletinin Mescid-i Aksa ve orada namaz kılmak isteyen Filistinlilere karşı yürüttüğü güvenlik önlemlerine karşı Kudüslülerin ve Mescid-i Aksa’nın zaferinde aktif rol oynadı.

Ortadoğu’daki birçok ülkenin başına musallat olan terör sorunu da Suudi Arabistan’ın gündeminden hiç düşmedi. Riyad tarafından düzenlenen Arap İslam Zirvesi’nde de açıklandığı gibi, ideolojik ve mezhepsel yönelimlere bakılmaksızın, aşırılık yanlısı örgütlerle mücadelede, bir askeri İslam ittifakının kurulmasıyla çözülebileceği görüşü sıklıkla dile getirildi.