Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Suudi atılımları İran’ı vuran bir medeniyet bombasına dönüşüyor! | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Belki de, bilakis kesinlikle Suudi Arabistan’ın bu dönemde yaptığı niteliksel reform sıçraması gerçekten kıymetli ve umut verici. Tarihin akışına ayak uydurma bağlamında ve bir önceki yüzyıldan yeni bir yüzyıla, verileri ve gereksinimleri ile ilerlemek için gerekli bir adım attı.

Suudi toplumu son yıllarda büyük sosyal değişimler ve dönüşümler gördü. Bundaki etkenlerden birisi de Batı’daki enstitüler ve üniversitelerden mezunların sayısındaki artıştı.

Geçtiğimiz yüzyılın sonunu ve bu yeni yüzyılın başlangıcını topluma taşıyan tüm bu gelişmeler, birkaç yıl içinde bütün dünyada etkili olacak.

Bütün bu gelişmeler ikinci binyılın başlangıcından farklıydı.

Çin lideri Mao Zedong’un “Uzun Yürüyüş”ünün hemen başında şu ifadeler geçer; ‘Nehre yani herhangi bir nehre baktığınız zaman, suyunun sabit ve değişmez olduğunu düşünürsünüz, hâlbuki bu nehir her dakika değil her an değişmektedir. Her göz açıp kapandıktan sonra karşınızda yeni bir nehir vardır.’ Gerçekten de bu, toplumların bir özelliğidir. Mevcut Suudi toplumu, geçen yüzyılın ilk yarısında ve aynı zamanda bu yüzyılın ikinci yarısında var olan Suudi toplumu değildir. Suudi Arabistan’ı medeniyet yürüyüşünde geleceğe doğru yeni bir yolun başlangıcına getiren bu niteliksel geçiş oldu.

Belki de işaret edilmesi gereken nokta, şu anki liderliğin yaptığı, uzun bir geçmişi olan bir sürecin tamamlanmasıdır, ancak son derece dikkate değer bir tamamlamadır. Tarihi anlar yakalanmış, üstlenilen reformist dönüşümlerin kararları alınmış, Suudi halkının istediği şeyler gerçekleştirilmiş ve büyük bir güven ortamı oluşturulmuştur. Burada hızla hareket etmek gerekmektedir, zira tereddüt etmenin bedeli ağır olmaktadır. Tarihin hareketi adeta ışık hızıyla akmaktadır ve kesinlikle beklemeye tahammülü yoktur.

Karar verici, bu doğru adımı, cesaret ve kararlılıkla, doğru zamanda atmadığında -Tüm toplumlarda ve tarih boyunca bunun örnekleri vardır- bir süreliğine de olsa silinip giderler. Bu büyük ülke ve bu değerli insanlar için, öngörülebilir gelecekte bu değerli fırsatlar tekrarlanmayabilir. İmkânsız olmasa bile ele geçirilebilecek şartlar ve koşullar kolayca bulunamaz. Suudi Arabistan Krallığı bu geçiş sürecinde küresel medeniyet mekiğine binmiş, bu uzun virajlı yolda ilerlemektedir.

Bütün bunların anlamı, Suudi Arabistan tarihe not düşecek kalıcı niteliksel bir sıçrama gerçekleştirmiş olmasıdır. Bu durum atalarının atmış olduğu temellerin bilinçli bir şekilde tamamlanmasıdır. Tüm bu pürüzsüz, kolay ve bereketli gidişat Suudi Arabistan’ın doğru yöne ilerlediği anlamına gelmektedir. İran’la ya da başkalarıyla ilişkilerde yaşanan gerginliğin bu durumla alakası yoktur. Ancak, bazı kültürel başarıların, yakın ve uzaktaki bazı ülkelerin halklarını etkilediği bilinmektedir. Bu, halkların, rejimlerine karşı ayaklanmaları için bir teşvik mesabesindedir. Güç ve şiddet gerektirse dahi bu mücadele yürütülmeli, tarih harekete geçirilmeli ve başkalarının ulaştığı şeylere ulaşmaya engel olan şeyler de ortadan kaldırılmalıdır.

Şimdi Suudi Arabistan’ın bu tarihi anı yakalamanın etkisiyle tüm bu reformları mükemmel bir şekilde tamamladığı ve halkın özellikle de gençlerin desteğini aldığı görülmektedir. Bu gençlerin etkisi İran’a kadar ulaşmıştır. İranlıların genel anlamda kendi rejimlerine olan nefretleri daha da artmıştır. Her ne kadar bu rejimleri 21. yüzyılda ortaya çıkmış olsa da zihin dünyaları uzak geçmiş mağaralar dönemlerinde kalmıştır. Değişimin kılıcını boynundan uzak tutmak için, birçok Arap ülkesinin iç işlerine müdahale etmekte ve birçok İslam ülkesinin mezhepsel kodlarıyla oynamaya çalışmaktadır.

Humeyni devrimi, 1979’da Muhammed Rıza Pehlevi’nin tahtını yani “Tavus Tahtı”nı devirdiğinde, tüm ulusal ve mezhepsel bileşenleriyle İran halkının büyük bir çoğunluğu, İran’ın ileriye doğru niteliksel bir sıçrama yapacağına, baskı, azgelişmişlik ve hapishane siperlerini terk edeceğine ve reform dünyasına, kamu özgürlüklerine ve eşitliğe gireceğine inanıyordu. Ama bir süre sonra gerçek ortaya çıktı ve yeni dönemin sembolleri Sadık Halhali, “Evin” hapishanesi oldu. “SAVAK” istihbaratının yerini “SAVAMA” aldı. Darağaçları da yeni dönemin sembolleriydi. Tüm ülkeyi yolsuzluklar kapladı ve ulusal azınlıklar hedef alındı ve bunlar sadece Safevi döneminde hedef alınmışlardı ve bu rejim gerek İran gerekse civar ülkelerde bu rolü tamamlamak için gelmişti. İranlılar, Humeyni’nin Şubat 1979’da Paris’ten dönüşünün arifesinde kitlesel gösterilere giriştikleri zaman, ülkelerinin Şah Muhammed Rıza Pehlevi’nin hüküm sürdüğü dönemden çok daha kötüye gideceğini beklemiyorlardı. Önceden kısıtlı da olsa genel özgürlükleri vardı fakat bu “mollalar” rejimi onlara gerçek yüzünü kısa sürede açığa vurdu ve gerçekler ortaya çıktı. Yeryüzünü adaletle doldurmayı vaat ettiler, ancak tam tersini yaptılar. Molların önde gelenleri, yapmadıkları zülüm bırakmadılar. Şeriatmedari ve Hüseyin Muntazeri bunlardan sadece bazılarıdır. Aynı şekilde, eski rejimi devirmek için etkili olan “Halkın Mücahitleri Örgütü” gibi kuvvetler, Humeyni devriminden hemen sonra, Kürtler gibi bazı ulusal unsurların yaşadığı Kirmanşah eyaletinde bulunan elektrik direklerine kendi bayraklarını asmışlardı. Bu bölgeler Orta Çağ dönemine benzer baskılara maruz kaldılar ve hala da vahşice baskılara maruz kalıyorlar!

Suudi Arabistan’ın sadece siyasi alanda değil, tüm bu medeniyet reformlarını gerçekleştirerek çağı yakalamış olması, İranlıları, özellikle de genç erkek ve kadın kuşağını harekete geçirmiş ve yeni bir rejim talebinde bulunmaya başlamışlardır. Artık onlar bu rejimi, baskı, zulüm ve geri kalmışlığın yaşandığı eski karanlık dönemlerin rejimi olarak niteliyorlar. Örneğin, Suudi kadınlar tarafından kazanılan hakların bir benzerinin İranlı kadınlara da verilmesini istiyorlar. Aynı şekilde gençlerin yaratıcılığına izin verilmesini ve bu gençlerin haksız savaşlar için yakıt olarak gönderilmesine son verilmesini, komşu ve uzak ülkelerin iç işlerine müdahale etmede araç olarak kullanılmamasını istiyorlar.

Suudi Arabistan’daki bu kültürel dönüşümlerin, İran’da devasa sosyal patlamaları oluşturduğu da bir gerçektir. Suudi atılımları İran’ı vuran bir medeniyet bombasına dönüşüyor! Sorunsuz gerçekleşen bu atılımlar, Suudi halkının tamamının olmasa da çoğunluğunun beklediği şeylerdi. Bu gelişmeler, karanlık bir tarihi kültürel mirasa dayanan bu komşu ülkeyi etkiledi ve genç insanlar özellikle İranlı bir Muhammed bin Selman’ı arar oldular. Arap ülkelerinde ve İslam ülkelerindeki nesillerin örnek aldığı Suudi Prensi’nin yaptığı gibi, ülkelerindeki modernleşme projesinin bayraktarlığını yapmasını istiyorlar.

Batı, geçtiğimiz yüzyılın ellili yıllarındaki savaştan sonra iki devlete dönüşen Kore’yi dünyaya açamaya oldukça istekliydi. Güney Kore’yi, halkı eşitlikten, kamu özgürlüklerinden ve ekonomik refahtan zevk alan açık bir ülkeye dönüştürmek istediler. Buna karşılık Kuzey Kore ekonomik ve sosyal olarak kapalı, geri ve farklı bir ülke olarak kaldı. Şimdi statükoya boyun eğmiş durumda ve nükleer bomba ve füzelerini terk ediyor. Ve daha sonra “sevgili ve saygı duyulan!” liderini de terk edebilir. Otuz milyon Kuzey Koreli, Güney Koreli kardeşlerinden etkilenmişlerdir ve adeta oradaki güzellikler diğer tarafa bulaşmaya başlamıştır. Bu son tüm ani siyasi değişimlerin sebebi budur.
Açılım ve medeniyet kazanımları bulaşıcıdır ve komşu ülkeler başta olmak üzere bir devletten diğerine geçmektedir. İki Kore, Doğu Avrupa, Latin Amerika ve Afrika ülkelerinin bazılarının da olduğu gibi… Kuşkusuz, Suudi Arabistan’da olan şey kesinlikle İran’a geçecektir. Rejim, tarihin karanlıklarına sığınmış olsa da bu gerçekleşecektir. Rejimin yaptığı tek şey şiddet ve güç kullanmak, bölgesel savaşlar çıkarmak, İran halkını saçma işler ve 20. Yüzyılla –hatta geçmiş hiçbir yüzyılla- uyumlu olmayan tarihi hurafelerle meşgul etmektir.

Bu bölgedeki gelişmeler İran halkına sirayet edecektir. Birçok Arap ülkesinin içişlerine İran müdahalesi devam ettiği sürece, tarihin hareketinin verileri karşısında Humeyni İran’ı ayakta kalamaz. Zira bu müdahaleler, Şii mezhebine müntesip büyük bir kesim tarafından bile artık kabul görmüyor.

Burada belki de, Irak’taki parlamento seçimlerinin sona ermesinden sonra Pazar günü atılan sloganları duyanlar vardır: “Irak özgürdür! Özgür! İranlılar dışarı!”