Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Suudi medyası ve Kaşıkçı savaşı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Katarihvanizm medyası, Kaşıkçı savaşında Suudi basınına ve Suudi Arabistan’ı seven medyaya karşı zafer kazandı mı?

Bu soruyu cevaplamak kolay değil. Konuya yüzeysel bakanlar, kolay bir şekilde bu soruyu yanıtlayabilir gibi geliyor.

Evet, bu durum, geçtiğimiz günlerde Cemal Kaşıkçı meselesinde ortaya çıktı ve hala da devam ediyor. Katarihvanizm (Katar ve İhvan sözcüklerini birleştirme konusunda ısrarlıyım. Çünkü biri olmadan diğerinin hiçbir anlamı yok) davulunun sesi bu konuda daha yüksek çıkıyor.

Al Jazeera platformları, burada çalışan görevliler, dünyadaki İhvan mücahitleri, insan haklarına ve ifade özgürlüğüne karşı duyarlı ve şefkatli olan insanlar, Humeynici İran yanlıları, Batı’daki sol görüşlü gazeteciler, ABD ve ABD dışındakiler, bunların hepsi de Cemal Kaşıkçı’yla ilgili rivayetlerini yaymak için bir araya toplanıp kılıçlarını çektiler. Kendi tozları, kara gözlerini kapatıp yüzlerini örttü.

Bunların hepsi de doğru. Fakat Suudilerden ve başkalarından da Suud medyasına öfke püskürenler var. Bunlar arasında TV ve radyo programlarına çıkan ünlü isimler yer alıyor.

“Suudi gazetecilerin sesi nerede? Biz, Washington Post, New York Times gibi gazetelerin, CNN, CNBC, Guardian ve BBC gibi kanalların neresindeyiz?” diyenler var.

“Kendi rivayetimizi yayınlamayı başaramadık. İhvan, İran ve solcular kendi rivayetlerini sağlamlaştırmayı başardı. Bunun nedeni ise ifade özgürlüğünün bulunmamasıdır ya da bizden bazılarında mesleğe karşı tutku ve duygu patlamasının üstün gelmesidir” şeklinde söyleyenler var.

Medya alanında gerçek değerlendirmelerin -ki şu an bu değerlendirmeleri açıklamanın zamanı değil- olduğunu kabul etmekle birlikte bu teşhisi tamamen reddediyorum.

Al Jazeera ve aynı görüşte olanlar, daha profesyonel oldukları için kendi rivayetlerini empoze etmedi. Bu, yanlış bir şey. Al Jazeera, Beethoven’ın notalarını okumaktan uzak kalan Şaban Abdürrahim kadar profesyonellikten uzak bir kanaldır. Al Jazeera ve benzerlerinin sesi çok yüksek çıktı. Çünkü Al Jazeera, kendisinden bu tarz sözler bekleyen bir kitleye hitap ediyor. Al Jazeera, kendi doğal havuzunda yüzüyor. Şayet kanal, bunların dışında bir şey söyleseydi, bu kitle kendisine kulak vermezdi.

Katarihvanizm medyasını coşturanlar, kendileri ya da atalarıdır. Yani bunlar, Al Jazeera ya da Al Arabiya kanalı ortaya çıkmadan önce 1990 yılındaki Kuveyt Savaşı’nda Suudi Arabistan’a karşı olan kesimdir. Bu konuda Al Jazeera ve benzerlerinin bir haysiyeti yok!

Bu, medyamızın iyi olduğu, yeni bir görüşe, farklı bir yönteme ve kaliteli araç-gereçlere ihtiyaç duyulmadığı anlamına mı geliyor?

Elbette bu sorunun cevabı “hayır”. Bunlara ihtiyaç var. Ancak yukarıdaki sözlerle yanlış teşhisi kabul etmediğimi kastediyorum. Bunun devamı gelebilir.