Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Tahran rejimi ile mücadelede Trump | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

ABD Başkanı Trump’ın İran’la giriştiği mücadele bağlamında yapılan nükleer anlaşmayı tekrar gözden geçireceğini dün ilan ettikten sonra, bu kararın sonuçlarını hep beraber bekliyoruz ve bütün dünya da takip ediyor. Trump, İran’ın, anlaşmanın ruhunu deldiğini ve bu anlaşmanın ABD’nin güvenliğinin yararına olmadığını ve değiştirilmesinin kaçınılmaz olduğunu ifade etti. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri Amerika’nın kararını destekledikleri çünkü bu kararın, bölgenin yararına hizmet edeceğini, nihayet İran’a da bölgede sürdürmüş olduğu savaş ve tehditlerini durdurması gerektiğine dair gönderilmiş siyasi bir mesaj olduğunu, büyük bir cesaretle hızlıca deklare ettiler. Karar aynı zamanda İran’da bulunan ılıman güçlerin de yararına olacaktır. Umulur ki bu karar, aynı zamanda ülkenin idaresinde bulunan aşırı cemaatlere bir sınırlandırma getirir.

ABD’nin bu kararı önceki iki dönmede görmediğimiz bir cesareti içermektedir. Aynı şekilde bu kararla bölgesel durumun düzelmesinin bir başlangıcı olur ya da en azından İran’ın yayılmacı politikasının durdurulması mümkün olur. Başkan Trump, vermiş olduğu bu kararla, İran’ın, güvenliği sağlayan anlaşma olarak ifade ettiği, aslında bölgenin güvenliğini ve ABD’nin Bahreyn, Irak, Yemen, Suriye ve Lübnan’daki çıkarlarını tehdit eden bir anlaşmayı düzeltiyor. İran, uluslararası devletlerin Suriye’de gerilemesinin kendisi ve Hizbullah’ın yeni zaferler elde etmesinin işaretleri olduğunu zannetti. Aynı şekilde ABD’nin koalisyon güçleriyle DEAŞ terör örgütüne karşı yürüttükleri savaştan, kendisine nehrin iki yakasındaki bütün devletlerin kontrolünü vereceğini düşünerek, istifade etmeye çabaladı.

Trump söylendiği gibi aceleci davranmadı. Unutmamak gerekir ki İran’a bu konuda sabırlı davrandı. Her üç ayda bir gözden geçirilmesi farzedilen bu anlaşmanın devamı için iki defa imza atıldı. Ancak İran bölgedeki askeri faaliyetleri durdurma veya askeri denemelerden kaçınma adına Washington ile herhangi bir dayanışma göstermedi. Aksine balistik füze sistemlerini geliştireceğini ilan ederek tehdit etti. Bu sefer işi ciddiye aldı ve bu şekilde İran’ın aşırı tarafına en büyük darbeyi vurmaya yöneldi. Anlaşmanın kongrede oylanması için iade etti. Sonrasında ağır ekonomik yaptırımlar yeniden gündeme gelecek. Sonra Tahran yönetimi istediğini yapabilir.

Geri kalan batılı devletler Trump’ın kararına karşı çıktılar. Onlar anlaşmanın devam etmesini istiyorlar. Gerekçe olarak da İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerine geri dönmesinden ve askeri gücünü geliştirmesinden korktuklarını belirttiler. Doğrusunu söylemek gerekir ise Trump’ın ortaya attığı gerekçe doğrudur. O, yapılan anlaşmanın, İran’ın sürdürdüğü askeri nükleer projesini yürütmesine mani olmadığını sadece ertelediğinden şikâyet ediyor. Uranyum zenginleştirme faaliyetlerine uygulanan geçici ambargo dönemi İran’a sadece askeri teçhizatlar inşa etmesine fırsat vermektedir. Nükleer başlık taşıyan füzeler örneğinde olduğu gibi.

Bizler ne Trump’ın kararının tehlikesini ne de bölgede meydana gelen zafiyeti küçümsemiyoruz. ABD başkanının bu anlaşmayı İran’ı karşısına alarak tamamen yırtması, mücadele sahasının daha da genişleyeceği bir aşamayı beraberinde getirebilir.

Trump’ın sonu belli olmayan bir savaşın müsebbibi olduğu, Kuzey Kore ve İran gibi, uluslararası tehlikeli meseleler hakkında, sonuçlarını takdir etmeden karar verdiği şeklindeki ithamlar doğru değildir. Doğrusu o, yönetimi devraldığından beri bu anlaşma hususunda olumlu işbirliği içerisinde olmak için Tahran yönetimine iki defa fırsat verdi. Ancak onlar buna karşılık, orta yola gelme şeklinde mukabelede bulunmadılar. Unutmamak gerekir ki Kongrede üyesi olduğu Cumhuriyetçi parti, Trump yönetime gelmeden önce dahi, ittifakla bu anlaşmaya karşıydılar. Açık olan şu ki; Tahran yönetimi, Barak Obama döneminde, adeta kendi haline bırakılmışçasına sekiz yıl boyunca rahat bir dönem yaşadıktan sonra Trump’ı hafife almıştır.

İran devrim muhafızlarının bölgede meydana getirdiği huzursuzluğu ve Yemen, Lübnan, Irak ve Suriye’de sürdürdüğü savaşı terk etmesinde bütün insanlık için fayda vardır. Üzerinde anlaşmaya varıldığı gibi geçici ambargo dönemi sona erdiğinde, İran, bölgedeki nüfuzunu genişletmiş kendine çalışacak hükümetler ayarlamış olacak. O zaman batı, ambargo uygulayamadığı gibi uranyum zenginleştirme faaliyetlerine de mani olamayacaktır. Bu süre zarfında platformlar, laboratuvarlar, depolama alanları ve diğer sistemlerin inşasını tamamlamış olacaktır. İran’ın bu yayılmacı ve bölgeye egemen olma politikası göstermiştir ki nükleer güç inşa etmesi sadece savunma amaçlı değildir. Örneğin, Hindistan ve Pakistan, Güney Asya’daki güç dengesini sağlama bağlamında nükleer silaha sahipler. O günden bu yana her iki ülkeden herhangi bir yayılmacı politika ve savaşlara dalmanın meydana geldiğini kesinlikle görmemekteyiz. İran’ın nükleer projesini, sadece nükleer güce sahip ülkelere dâhil olma arzusu şeklinde okumak hata olur. İran günlük olarak, bölgeyi yerle bir eden askeri operasyonların içindedir. Hiçbirisi savunma amaçlı olmadığı gibi bilakis tamamı yayılmacı faaliyetlerdir.

Washington ile olan anlaşmazlığı ele alır iken, dünyaya meydan okumasındaki ısrarı Tahran’ın niyetlerini ortaya koyuyor. Amerikan yönetimi İran’a Suriye konunda tavizler vermiştir. Müttefiki Beşşar Esed’in yönetimde kalmasına razı olmuştur. Bununla beraber Tahran, bu yönetimle girdiği hiçbir savaşta geri adım atmadı. Nükleer anlaşma konusunda Trump’a hiçbir taviz vermedi.