Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Tahran’ın Irak’a karşı yeni planı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Nuri El Maliki, bu hafta Moskova’ya yaptığı ziyaret esnasında büyük fikirler ortaya attı. Irak’ta ABD dengesine karşı koymak için Rusya’yı burada ‘büyük bir varlık’ inşa etmeye davet etti. Maliki’nin, şu anki Irak Başbakanı’nın aksine Tahran’ın esas adayı olduğu biliniyor. Bunun için söz konusu davetin geçici ve kişisel bir hevesten ibaret olduğu söylenemez.

DEAŞ terör örgütünün Musul’un dışına çıkarılmasıyla beraber ülkede egemen olduğu diğer bölgelerden DEAŞ’in temizlenmesi ümit ediliyor. Irak, Bağdat’ta gelecek hükümet şeklini belirleyeceği genel seçimlere hazırlanıyor. Tahran’daki İran liderliği bu durumu realiteye dönüştürecek bir strateji tasarlamaya başladı. Söz konusu stratejinin üç ana unsuru var:

Birincisi yeni, liberal, mezhepçilik fikrine dayanmayan Şii koalisyon teşkil ederek gelecek parlamentoya hâkim olmayı hedefliyor. Aynı zamanda koalisyon aracılığıyla Bağdat’taki gelecek hükümete egemen olmayı amaçlıyor. Bu durum siyasi oyun kartlarının yeniden dağıtılmasını ve bazı eski oluşumların görmezden gelinmesini gerektiriyor. Geçtiğimiz salı günü yayınlanan başmakalede, İran Resmi Haber Ajansı (İRNA), Saddam Hüseyin rejimine ve daha sonraki krizlere karşı mücadelede ortaya çıkan eski oluşumların, Irak’taki yeni gerçeklere ayak uydurmayacağını dile getiriyor.

Yukarıdaki analize dayanarak önde gelen Şii din adamı Ammar el Hakim, Irak’ta İslami Devrim Yüksek Konseyi’nden ayrıldığını ve ‘Ulusal Hikmet Akımı’ adı altında yeni bir parti teşkil etmeye başladığını ilan etti.

Kökleri İran’ın Şiraz şehrine dayanan ve Şii mezhebinden muhterem ve eski bir aileden gelen el Hakim, vatandaşlık kavramı temelinde mezhep ve ırklar arasında var olan engelleri yıkmanın zamanının geldiğini söylüyor. Dolayısıyla bu fikir, İyad Allavi ve Adil Abdulmehdi gibi, Şii Iraklı siyasilerin uzun süre devam eden düşüncelerine yani Iraklaştırma kavramına daha yakın bir mefhum.

Tahran’daki kaynaklar, partilerin ve diğer Şii grupların yeni modeli benimseyeceğini öngörüyor. Irak Başbakanı Haydar İbadi’nin, Irak Davet Partisi’ndeki siyasi sığınağından uzaklaşarak yeni laik bir yapı teşkil etme konusunda araştırmaya koyulduğu dillendiriliyor. Ki Irak Davet Partisi, mezhepsel oluşumlara dayalı bir partiydi. Şu an İbadi’yi destekleyen tabanın Mukteda el Sadr’ın liderliğini yaptığı Sadr Akımı’yla birleştirilmesi çerçevesinde müzakereler yapılıyor. Mukteda el Sadr, başkent Tahran’ın güneybatısındaki Mehellat şehrinden ve dini bir aileden geliyor. Kesin olmayan haberlere göre, yeni İbadi-Sadr koalisyonu ‘Özgürlük ve Yapılandırma’ ismini taşıyacak. Bu da mezhepçiliğe dayanmayan bir kimliği benimsiyor. Tahran, Maliki’nin Davet Partisi’nin siyasi kanadını herhangi bir mezhebe dayanmadan, başkanlık için çalışmalarını destekleyecek bir gruba dönüştürmesini ümit ediyor. Bunun, Ammar el Hakim’in doğrudan desteklemesiyle olacağı varsayılıyor. Tahran’ı destekleyen Irak Şii partiler mezhepçiliğe dayanmayan görünüşleri, Allavi ve mezhepçilik karşıtı diğer Şii siyasetçilerin ve Bağdat’ta genişleyen İran nüfuzuna muhalif olanların vatandaşlık ya da Iraklaşma alanında, ülkedeki Şii çoğunluğa hitap etmelerini zorlaştıracak.

Bazıları, bağımsızlık referandumu yapılması için kampanya düzenlerken, mezhepçilikten arınma manevrası Kürt partilere baskı yapıyor. Irak’ın din dışı temeller üzerinde çoğulcu ve demokratik siyasi bir rejime doğru hareket ettiği bir zamanda bağımsız ve küçük Kürdistan devleti fikrini, uluslararası kamuoyuna satmak gerçekten zor olacak.

Ayrıca söz konusu yeni manevra, Arap Sünni sınıfın, Şiiler’in Bağdat’taki hükümeti işgal etmelerine karşı mücadele etmek adı altında destek toplamalarını zorlaştıracak. Önde gelen Sünni Arap siyasetçi ve şu anki Irak Parlamentosu Başkanı Selim Ciburi’nin de, mezhepçiliği esas almayan bir parti kurmaya niyetlendiği ifade ediliyor.

İran stratejisinin ikinci unsuru, Necef’teki dini otoriteyi hatta, Şii siyasi komutayı İran’ı desteklemeye zorlaması etrafında dönüyor. Tahran, Bağdat’ta herhangi bir hükümetin Ayetullah el Uzma Muhammed el Sistani olmaksızın, başarmasının mümkün olmadığını biliyor. Sistani, mezhep kartıyla oynamayı defalarca reddetti. Irak’taki bütün siyasetçilere dini ve mezhepsel mülahazalar yerine, ulusal mülahazalar hakkında düşünmelerini önerdi. Dolayısıyla, Tahran’ın Irak’taki partilerden mezhepçiliği çıkarması, Sistani’nin tavizlerinden sayılacak.

Tahran, Ayetullah el Uzma’nın hilafetini etkileme kampanyasından vazgeçerek, Sistani’nin başka bir tavizini sundu. Ayetullah el Uzma’nın hilafeti için ilk İranlı aday, İslam Cumhuriyeti eski sorumlularından olan Ayetullah Mahmud Şehrudi’dir. Resmi bir şekilde reddedilmemesine rağmen İran, hâlihazırda Sistani hilafeti meselesinin Necef’teki ilmi havza aracılığıyla ya da, Tahran’ın zorlamalarıyla değil de, Kum şehri tarafından bazı müdahaleler yapılarak çözülmesi gerektiğini itiraf ediyor.

İran stratejisinin üçüncü unsuru ise, ülkede genişleyen İran nüfuzunu örtmek için, Rusya’yı Irak’a sevk etme etrafında cereyan ediyor. Tahran’daki liderler Irak halkının büyük çoğunluğunun İran’ın yükselişinden ve geleceklerine hükmetme rolünden hoşlanmıyorlar. Buna rağmen Rusya’nın, Irak’taki güçler arasındaki dengeye karşı direkt bir tehdit oluşturmamak için yeterli ölçüde uzak kaldığı görülüyor. Bununla beraber Rusya’nın, Irak’ta geniş bir desteğe ihtiyacı var. Dolayısıyla Rusya, ülkede lider rolü üstlenmek için İran’ın yönlendirmelerine ve İran’ın hüsnü niyetine çokça itimat etmesi gerekiyor.

Bağdat’taki yeni hükümet ve mezhepçilik gütmeyen Şii liderler, Sünni Arap ve Kürtler için en iyi anlaşmaları hazırlıyorlar. Hükümet, Rusya’dan aldığı destek sonrasında, Irak’ta İran nüfuzunun yayılıp sağlamlaşması için daha iyi bir örtü temin edecek.

Doğal olarak mezkûr İran stratejisinin başarılı olmasıyla ilgili bir garanti bulunmuyor. Tanınmış ve İran’a yakın kimseler dâhil olmak üzere pek çok Iraklı, Sancho Panza karakterinin rolünü oynaması ve Tahran’daki Mürşid-i Ala’ya eşlik etmesi yerine, Irak’ın kendisinin Ortadoğu’da esas oyunculardan birisi olmayı öğrenebileceğini ya da, tam tersine öğrenmesi gerektiğini düşünüyor. Ayrıca Iraklı liderler, ABD ve Arap ülkelerini düşmana dönüştürmeyi mantıklı görmüyorlar. Bu, sadece İran imparatorluğunu kurma projesiyle uyum gösteriyor. Söz konusu proje de başarısız olmaya mahkûmdur. Çünkü İran İslam Cumhuriyeti, Ali Hamaney hilafetinin çarpışan dalgalarına doğru yöneliyor.

Hatırlayın:

Ey fare adamlar! En iyi planlarınız beyhude daima zayi oluyor.

Bize hüzün ve acının dışında başka bir şey bırakmadınız.