Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Taliban’ı kim kullanıyor? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Bir intihar eylemcisi, Taliban örgütünün son zamanlarda artan terör saldırılarından birinde bomba yüklü bir ambulansı kullandığı zaman Afganistan’ın başkentinde 280’den fazla insan öldü ve yaralandı. Bu büyük olay, Afganistan çevresinde meydana gelen, özellikle Pakistan’la ilgili bölgesel anlaşmazlıkların daha da artmasına neden olacak. Durum daha da kötüye gidiyor. Öyle ki ABD, iki ülke arasındaki ilişkilerin tarihinde ilk defa müttefiki İslamabad’a karşı cezai yaptırımlarda bulunulacağını ilan etti.

Daha önce Irak ve Suriye’de kullanıldığı gibi Hindistan Alt Kıtası’nda da Afganistan’ı ve terörü kullananlar mı var?

Taliban’ın arkasında Pakistan’ın olduğu yönünde medyada söylentiler ve suçlamalar çıktı. En azından medya ve akademik düzeyde hiç kimsenin bu ilişkiyi ispat etmesi mümkün değildir. ABD’nin Afganistan’daki büyük kaybı ve Pakistan’da şiddetin yayılması, İslamabad ile Washington arasındaki ilişkileri bozdu. İki ülke arasındaki tarihi ilişkiler alt üst olacak seviyeye geldi. ABD, Pakistan’ı 40 yıldan fazla bir süredir, özellikle de Soğuk Savaş döneminde stratejik bir müttefik olarak kabul ediyordu. Washington, Pakistan’ın Hindistan’dan bağımsızlığını kazanmasının ardından İslamabad’ı en fazla destekleyen devletlerden birisiydi.

Mutlu günlerin sonuna gelindiği görülüyor. Pakistan’daki siyasi durum, Navaz Şerif’e yapılan darbeden ve Benazir Butto’nun uğradığı suikasttan bu yana halen sıkıntılı bir halde. Bütün bu gelişmeler, Pakistan’ı etkileyen Afganistan’daki kargaşaya paralel olarak meydana geldi. Kanıtların olmadığı böylesine bir durumda İran’ın esas bir rol oynadığı yönünde Tahran’ı suçlamak istemiyorum. Ancak İran’ı işaret eden birçok belirti var. İran’ın Afganistan’da güvenlik ve propaganda varlığı güçlü. Aynı şekilde İran’ın Pakistan içerisindeki nüfuzu da arttı. İran’ın Taliban’la olan ilişkisinin en önemli liderlerinin halen İran’da yaşadığı el-Kaide örgütündeki ilişkiye benzediği yönünde birçok söylenti var. Ayrıca İranlıların itiraflarını da unutmamalıyız ki ABD’nin Irak işgaline karşı o zamanlar “Irak’ın cihat mücadelesi” olarak isimlendirilen direnişte kendilerinin de büyük bir rolü vardı. Daha sonra Devrim Muhafızları’nın karışık çatışma denklemi içerisinde Suriye’de terör gruplarıyla ilişkisi olduğu ortaya çıktı.

Pakistan, el-Kaide ve DEAŞ örgütünden daha şiddetli ve daha tehlikeli olan Taliban’la mücadele ettiği konusunda uluslararası toplumu yeterince tatmin edecek adımlar atmayarak kendisinin kuşatma altına alınmasına neden oluyor. Bu durum, Afganistan’dan sonra Pakistan’ın da terör gruplarından en fazla zarar gören ülkelerden birisi olduğu gerçeğini yalanlamıyor. Rakibi Hindistan tarafından silahlı terör cemaatlerini ya da ayrılıkçı grupları desteklediğine dair Pakistan’a yöneltilen suçlamalar, İslamabad’ın durumunu daha da zorlaştırıyor.

Katar’ın Taliban’ı kontrol etme çabalarının başarısız olacağını biliyorduk. Çünkü Doha’nın üslubu Lübnan’da Hizbullah, Gazze’de Hamas ve Suriye’de Nusra Cephesi gibi radikal gruplarla ilişkileri idare etme konusunda daima büyük miktarda paralarla geçici siyasi tutumları satın alma yöntemine dayanmaktadır. Fakat Doha’nın daimi anlaşmaları ya da bu örgütlerin üslubunu değiştirme gücü genellikle başarısız oldu. Katar, ABD’nin Afgan örgütüyle müzakere yapmak için harekete geçtiğini duyduğu zaman Taliban’la temasa geçmeye kalkışarak Doha’da örgüte ofis açma girişiminde bulundu. Doha, Washington’la örgüt arasında arabulucu olarak Katar’a itimat edilmesi için Taliban’ı paraya boğdu. Sonuç olarak ise Katar, Taliban’ın tuttuğu Batılı rehinlerin serbest kalması konusunda başarılı oldu. Ayrıca Katar, para aklama gibi görünen büyük miktarda fidye karşılığında aynı şeyi önceden Nusra Cephesi’yle de yaptı. Bütün bunların ardından siyasi müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanması normal bir durumdur.

Taliban’ın terör örgütü olduğu gerçeği inkâr edilemez. Bu durum, Afganistan’da Taliban’ın kabile ve bölge ilişkilerinin önemini göz ardı ettirmiyor. Pakistan, ister zorla isterse siyasi çözümlerle veyahut her iki yöntemle de bu vaziyeti düzeltmek için en yetkin devlet olarak kalmaya devam edecek. Pakistan’ın bugün içinde bulunduğu kötü durumdan çıkması için elindeki tek fırsat budur.