Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Tarihin akışından sapmışın ‘Haber’i | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Katar Al Jazeera kanalı, Devrim Muhafızları komutanı Kasım Süleymani’nin Suudi Arabistan Krallığı’nın tarihsel arenanın dışında yolunu şaşırdığına dair açıklamalarını tekrarladı.

Apaçık bir düşman tarafından söylenen bu söz şaşırtıcı değil. Riyad, kırk yıldan bu yana İran’ın Arap topraklarına egemen olma arzularına direnen bir duvarı görüyor. Bu yolda Tahran, uluslararası toplumun gözünde kendisini şüpheli duruma sokacak suçlar işledi. Ekonomik kuşatma ve baskının ağırlığı altında kaldı ve İran pasaportunu dünyanın birçok ülkesindeki geçiş noktalarında şüpheli bir pozisyona mahkûm etti.

Al Jazeera TV, 1996 yılında kurulduğundan bu yana kendine has üslubuyla olayları birbirine bağlayarak haber yapma yöntemini kullandı ve Arap safını bölmek şeklindeki medya politikasına hizmet eden üretimlerde bulundu. Ancak aynı zamanda demokratik ilkelere, İsrail’i ve Filistin davasından geri çekilmek ile suçladıkları Arap devletlerini kınamaya meyli olan sokağın güvenini bir miktar kazanabildi.

Duyguları tahrik edip coşturarak gerçekten de Arap devletleri ile halkları arasında bir çatlak oluşturmayı başardı.

O kadar ki Al Jazeera’nin iddiaları ve politikasından ötürü resmi Katar yetkililerini protesto eden Suudi Arabistan ve Ürdün gibi bazı Arap ülkelerinin resmi tutumları bile onu bu tavrından vazgeçiremedi. Ancak herhangi bir gözlemci, Katar krizi ve dört ülkenin (Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve Bahreyn) Doha’ya uyguladıkları ambargodan sonra bugün kanalın politikasında alışılmadık bir değişim elde edildiğini görebilir.

Bütün profesyonelliğini kaybetmemekle birlikte mevcut Katar rejimine uygulanan ambargonun etkisini gösteren bir düşüş, gelişi güzel davranma ve dengeyi kaybetme durumu göze çarpıyor. El-Cezire, sosyal iletişim ağlarını kullanarak tüm çabalarını halk düzeyinde dört ülkenin içişleri uğrunda harcadı. Binlerce sahte hesap üzerinden dört ülkenin ama özellikle de Suudi Arabistan’ın iç ve yerel meselelerini kaşıyan paylaşımlarda bulundu. Hatta bugün bile kanal, açtığı bu hesaplarla sanki kamuoyunun genel görüşünü yansıtır gibi olumsuz yorumlar yaymaya devam ediyor. Ancak ne talihsizlik ki Suudi Arabistan ve BAE gibi devletler bu hesapları takip edip kaynaklarını keşfedecek ve bu ülkelerin vatandaşlarına dokunan iç meseleler ile oynayıp kışkırtmak için sistematik çabalar gösteren Katar, Türkiye, Irak, Lübnan ve İran tarafından çalıştırıldığını ortaya koyacak ileri teknoloji merkezlerine sahip.

İronik olan şu ki, Katar’ın yaptığı tek şey, bu ülkelerin vatandaşlarının Katar vatandaşının mağdur edildiğini düşünmesini sağlamaktır. Hâlbuki hâlihazırdaki Katar politikalarına bakarak orta ve uzun vadede Katar vatandaşının müreffeh hayatının tehdit altında olduğu söylenebilir. Bugün bir Katarlı, sokağın baskısı, kendi uyruklarından koparılma ve sınır dışına itilmeye dair kendi rejiminin uygulamalarını protesto eden tek bir cümle kuramaz. Yolsuzluk veya haksızlık şüphesi ile değil de rejimin komşularına karşı yaptıklarına karşıt bir duruş sergiledikleri sebebiyle egemen ailenin fertlerine uygulanan sayısız tutuklamalardan söz etmiyorum bile.

Al Jazeera kanalı Filistin davasını savunan tek medya kanalı olduğunu iddia ediyor ve rejimin Gazze kuşatması ile alakalı anlayışını pazarlıyor. Bununla birlikte bazı devletlerin İsrail ile olan ilişkilerinde normalleştirme niyeti taşıdıklarına dair haberler ve rivayetler uyduruyor. Doha daha da ileri giderek İsrail’deki spor ve eğitim projelerine mali destekte bulunup iki ülkeyi birbirine bağlayan derin ilişkiler bağlamında karşılıklı ziyaretlerde de bulundu.

Katar krizinin ardından içte ve dışta Dört Ülkeye dokunan her şey, Katar devletinin fiili savunma bakanlığı sayılabilecek Al Jazeera kanalının düşmanı haline geldi. Çünkü devlet, gerçek manada bir savunma ve güvenlik sisteminden yoksun.

Yakın zamanda Sina Yarımadası’nı DEAŞ terör örgütü unsurlarından temizlemek için askeri operasyonlar başlatan Mısır’a gelince; Al Jazeera askeri başarıları örgüt karşısında Mısır’a destek olan İsrail’e atfetti. Mısır ve İsrail arasındaki ilişkilerin varlığı ve coğrafi konum dikkate alındığında töhmet altında bırakılamayacak olsa da Al Jazeera TV, Arap orduları arasında en büyüklerden biri olan Mısır ordusunun çabalarını hiçe saymak istemiştir. Tıpkı fitne tohumları ekerek Suudi Arabistan-BAE ilişkilerini etkilemek için çabaladığı gibi. Zira bu ilişki özellikle ekonomik düzeyde Katar rejiminin geleceği için bir tehlike arz ediyor. Ancak bu çabalar başarısız oldu ve karşılığında her iki ülke gerek resmi gerek halklar düzeyinde daha da yakınlaştı.

Al Jazeera kanalının ambargodan sonra attığı ilk adım, Yemen mevzusuna yoğunlaşmak ve meşruiyeti desteklemek için Suudi Arabistan’ın önderliğinde yapılan askeri işbirliğinin sivilleri öldürmek suretiyle Yemen’de terör estirdiğini göstermek oldu. Bununla da kalmayarak Kral Selman İnsani Yardım Merkezi’nin sunduğu insani yardım rakamlarında da bir şüphe yarattı. Ancak yine talihsizliğe bakın ki merkez elden ele ve tüm çabalarından ötürü merkezi kutlayan UNICEF ve Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası kuruluşların gözetimi altında faaliyet gösteriyor. Daha sonra ittifak uçaklarının Yemen’de sivilleri öldürdüğünü iddia etti. Savaşın sebepleri dayanaksızdır ve Katar’ın müttefiki olan İran tarafından desteklenen Husi varlığı, Suudi Arabistan için bir tehlike oluşturmuyor.

Bu mesele, ulusal bir soruşturma komisyonu ile işbirliği içinde Güvenlik Konseyi tarafından çözülmüştür. Ancak biz Al Jazeera kanalının Türk ordusunun milli güvenliği için sınırlarında bir tehdit olarak algıladığı Kürtlerle savaşmak adına Suriye’nin kuzeyindeki Afrin’de neler yaptığına dair şimdiye kadar kulağına bir şey ulaşmamış olmasını kabul etmiyoruz.

Medyada çıkan haberlere göre, Türk hükümetinin ‘Zeytin Dalı’ adını verdiği operasyon başladığından bu yana Afrin hastanesi her gün çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşan ölü ve yaralıları karşılıyor. Biz bu askeri operasyonda ve binlerce Suriyeli vatandaşın topçu bombardımanından kaçarak şehirlerinden uzak düşmelerinde herhangi bir zeytin dalı göremiyoruz. Birçoğu bu operasyonu zakkum dalı olarak görüyor. O kadar ki Türk Dışişleri Bakanı bile bunu inkâr etmiyor. Nitekim sivilleri öldürmeye yönelik ithama DEAŞ’a karşı Kürtlerle olan savaşında ABD’nin Rakka’da yaptığının aynısını yaptıkları yönünde yanıt verdi.

Al Jazeera, bunlardan hiçbirini zikretmedi çünkü Katar rejiminin krizinin aynısını yaşıyor: ‘Tarih arenasının dışında yolunu şaşırma’.