Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Terörle mücadele | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Terörizm ve teröristlere karşı düzenlenen uluslararası ve Mısır ölçeğindeki hamlelere rağmen Mısır, Ariş’in batısındaki Ravza camiinde Cuma namazını eda eden 300’den fazla kişinin öldürüldüğü bir terör saldırısına maruz kaldı.

Bu menfur terör suçu, Suriye ve Irak’taki DEAŞ’lı teröristlerin ortadan kaldırılmasına ilişkin tüm konuşma, güvence ve şu ana kadarki güçlü bir Batı yardımına rağmen bugüne kadar arzulanan sonucun sağlanamadığını doğruluyor. Basitçe söylemek gerekirse, Mısır’daki teröristlere karşı Mısır’ın başlattığı büyük çaplı hamlenin henüz bitmediği anlamına geliyor. DEAŞ teröristlerini izlemek ve takip etmek için dünya ülkeleri ile olan yoğun istihbarat koordinasyonu, terörü ortadan kaldırmadı ve bunu gerçekleştirmek de uzun zaman alabilir.

Soru şu ki, DEAŞ, Suriye ve Irak’ta yoğun bölgesel ve uluslararası hamlelerle etkisiz hale getirildikten sonra neden Mısırı hedef alan bir saldırı gerçekleştirdi?

Teröristler, Mısır’ın teröristler eliyle ele geçirilmesinin Arap ümmetinin tamamının ya da çoğunun onların eliyle teslim alınması anlamına geldiğinin tamamen farkındalar.

Bugün Mısır’ın ve onunla birlikte Arap ve Batı ittifaklarının yaşadığı en büyük soru şu: Bu ülkeler, Mısır’daki ve Arap toplumlarındaki teröristlere karşı nasıl zafer kazanabilir?

Ayrıca Mısır hükümeti tarafından alınan tüm güvenlik önlemlerine rağmen terör operasyonlarının neden devam ettiğini merak ediyoruz.

Bunun sebebi, Güvenlik kurumlarının, teröristlerin davranış biçimlerini değiştirmeleri ve yeni çalışma yöntemlerine hızlı bir şekilde geçmeleri karşısında acze düşmelerinden mi yoksa dini kurumların görevlerini yapma hususundaki yetersizliklerinden mi kaynaklanıyor?

Cami imamları, teröristlerin düşüncelerindeki değişim ve gelişmelere ayak uydurabiliyor mu?

Atanmış bu imamlar, toplumdaki insanları kırsal kesimdeki ve çöl bölgelerindeki dini aşırılıktan uzak durmaya çağırıyorlar mı?

Teröristlere karşı güvenlik önlemleri ve grup üyelerine yönelik alınan sert tedbirler, “her nerede olursa olsun iktidarlardan intikam almayı” dillendiren yeni nesil terörist “cihatçı” cemaatler yaratmış mıdır?

Bu cemaat üyeleri bunu doğrudan gerçekleştiremediklerinde, kızgınlıklarını ve öfkelerini, kiliselerde ve camilerde ibadet halinde olan masum insanlara yönlendiriyorlar…

İktidarlara karşı bir güvensizlik hali yaratmak istiyorlar…

Kendilerini iktidarlara alternatif olarak sunuyorlar.

Bu gazetede, güvenlik önlemleri ne kadar genişletilirse genişletilsin, terörizmle mücadele etmede sadece güvenlik önlemlerine başvurmanın arzu edilen hedefleri gerçekleştirmeyeceğini defalarca yazdık.

Dini radikalizm sorunu da dâhil olmak üzere Mısır halkını ilgilendiren işsizlik, yolsuzluk ve kargaşanın yaygınlaşması gibi genel konularda diyalog özgürlüğü kapısının açılması bu boşluğu azaltacaktır. Bunun gerçekleşmesi, sivil toplum ve insanların etkin bir rol almasını gerekli kılmakta.

Son olarak merak ediyoruz, neden terörist grupların terör faaliyetleri Sina bölgesi üzerine yoğunlaşıyor acaba?

Terörizm ile Sina halkının gerekli hizmetleri alamaması arasında doğrudan bir ilişki var mı? Veya cehalet, eğitimsizlik ve işsizliğin yaygınlaşması ve sahih dinin ilkelerine karşı bilinç eksikliği mi var?

Mısır halkı hakkındaki gerçek bilgimiz onların sade, hoş ve hoşgörülü insanlar olduğudur. Çoğu durumda, iktidara ve devlete karşı da sadık ve sevgi dolu bir halktır.

Bu nedenle, bu barışçıl ülkede artan şiddet ve terör olayı karşısında şaşkınlık içerisindeyiz.

Barışçıl bir ülkede şiddet ve terörün yayılmasının sebebini her yönüyle anlayabilmek, daha fazla araştırma ve çalışma yapmayı gerektirmektedir.