Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Terörün gizli yüzü! | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Belki de son yıllarda en çok tekrarlanan kelimelerden birisi de terör kavramıdır. Bazı kimseler şaşkın bir şekilde ya bu kavramın karşısında duruyor ya da söz konusu kavramın gizemliliğinden istifade ediyor.

İngiltere’de bulunan Dini ve Jeopolitik Araştırmalar Merkezi’nden birkaç ay önce “Uluslararası bir örgütle ilgili 100 cihatçının yaşamı ve savaşa götüren işaretler” başlığı altında bilimsel bir araştırma yayınlandı. Bu araştırmayla birlikte bazı cihadist komutanların detaylı kişisel dosyaları ele alındı.  Söz konusu araştırma, İskenderiye Kütüphanesi’ne bağlı gözlemevi merkezi tarafından Arapça’ya tercüme edilerek bu yıl yayınlandı. Bu, bin Ladin’den Bağdadi’ye kadar 100 terör liderinin düşüncelerini ve yaşamlarını derinlemesine inceleyen bir araştırmadır.

Bu kişiler araştırılırken çeşitli örgütlerde bulundukları konumlar baz alındı. Söz konusu araştırma, ideoloji yapısını ve bu ideolojiyi taşıyan şahsiyetlerin ayrıntılarını bilimsel ve net bir şekilde bizlere sunuyor. Dünyada aralarında büyük devletlerin de olduğu 50’den fazla devlet bu örgütleri takip etmeye başladı. Fakat örgütlerin kökten yok edilmesi çoğu zaman başarısızlıkla sonuçlanıyor. Bugün terörle mücadele, sonuçlarının insanlara yansıdığı, küresel ekonomiyi felç ettiği ve birçok devlet arasında gerginliklere sebep olan uluslararası bir savaşa dönüştü. Dolayısıyla terörle mücadele, devletleri ve uluslararası kuruluşları hala meşgul eden bir meseledir.

Söz konusu araştırma şöyle bir soru ortaya atarak devam ediyor: “Bu örgütlerdeki seçkin savaşçılar, mutlak şiddet olarak nitelenen kör cihada gitmek için yarı asker ve komutanların yolunu nasıl takip ediyorlar?” Araştırmanın ulaştığı bazı sonuçlar bizim tarafımızdan biliniyordu. Yani biz, sezgi yoluyla söz konusu sonuçlarla önceden tanışmıştık. Diğer sonuçlar ise, geçmişte kimsenin dikkat etmediği bir şekilde ortaya çıktı.

Birinci görüşe göre bir cihatçı modeli yoktur. Yani bir cihadistin özelliklerini kesin ve nihai bir şekilde resmetmek mümkün değildir. Cihatçı birisi sizin yakın bir arkadaşınız, komşunuz, hapisten çıkmış birisi ya da uyuşturucu bağımlısı olabilir. Fakat siz bunu otomatik bir şekilde ortaya çıkaramazsınız. Çünkü cihatçının çeşitli şekilleri vardır. Burada söz konusu araştırmanın ifade ettiği önemli bir şey var ki o da bir cihatçı “Ebu Huzeyfe” ve “Ebu Mus’ab” gibi tarihi isimlerle anılmayı tercih etmektedir. Bir cihatçı tarihsel isimlerin yanı sıra genelde bulunduğu çevrede itibar ve görkeme de ihtiyaç duymaktadır.

Çoğunlukla cihatçılık, İslami hareket grupları içerisinden besleniyor. Diğer bir ifadeyle araştırmanın özünü teşkil eden 100 kişinin hayatında evden, okuldan ya da sokaktan direkt cihadist düşünce ve örgüte giden hiç kimse yoktur. Araştırma, bu kişilerden yüzde 50’sinin genellikle pasif bir şekilde organize bir aşamadan geçtiklerini belirtiyor.  Bu aşamada cihadistin özellikleri örgütteki arkadaşları tarafından fark edilmeye başlanıyor. Ancak arkadaşları, bu aşamada durmayıp dindarlığın sevilen bir realite olduğu konusunda o kişiyi teşvik ediyorlar. Bu şekilde gencin kendisi hidayete ulaşmış oluyor.

İşte burada şiddet içerikli cihadı salgılamak için örgütlerin sorumluluğu devreye giriyor. “Niçin İslami hareket bir cihatçının izlediği yol oluyor?” şeklindeki soruya cevap verebilmek için İslami hareket nezdinde izlenen yöntem gündeme geliyor. “Allah’ın hidayete erdirdiği” genç ya da kişi düşünce, yaşam ve davranışla ilgili kesin fikirleri kabul etmek için örgütsel grupların içerisinde eğitiliyor. Örgütün metodunun saldırgan ya da aldatıcı olarak kabul ettiği düşünce paradoksları hatta programlar, şahsiyetler ve kitapların eğitimi veriliyor. Bu şekilde o kişi tek boyutlu bir şahsiyete dönüşerek tek bir eğilime mahkûm ediliyor. Çevresindeki olayları ve hadiseleri analiz ederken aklını kullanmıyor. Aksine ona göre ortada apaçık bir hata içerisinde bulunan bir ümmet var. Ona göre örgütün inandığı ya da mürşidin dediği şeyler tam gerçeği yansıtmaktadır.

Böylece kişinin kendisi otomatikman geçen 40 veya 50 yılda gelişmiş cihatçı bir grup içerisinde aşırılığa soyunuyor. Söz konusu grubun öğretilerini benimseyenler, topluma ve toplumun bölgesel ve küresel sorunlarına dar bir perspektiften bakıyorlar. Bu bakış değişmiyor. Onlara göre her olgu, insanların isyan etmesi sonucu ortaya çıkıp gelişmiştir. Bundan dolayı örgüt mensupları, bu isyancıları zorla doğru yola iletmek gibi bir düşünceye sahiptirler.

Söz konusu araştırma, 100 cihatçının bilimsel arka planını analiz ettiğinde çoğunun bilimsel eğitim alıp okullardan mezun olduklarını keşfetti.  Fen bilimleri, mühendislik, matematik ya da tıp mezunlarından sosyal bilimler alanında okuyanların sayısının ise oldukça az olduğu gözlemlendi. Çünkü Arap okullarında ve üniversitelerde sosyal bilimler, felsefe, mantık gibi öğrencinin toplumsal gerçekleri anlamasında köprü görevini teşkil eden bilimsel dersleri okumayanlar, genellikle yıkılış dönemlerinde yazılmış ve bazılarının da farklı bir çevrede ve farklı bir asırda ortaya çıkmış radikal fikirlerin özetini oluşturan belirli kitapları okumaya salık veren örgütlerin metoduna sığınıyor. Kişiden bu kitapları ezberlemesi isteniyor. Onlara göre bu kitapların dışındaki her şey tamamen dalalete götürmektedir.

Dikkat çeken şey ise söz konusu araştırma, araştırılan cihatçı liderlerin yarısının doğu ya da batı gibi yabancı ülkelerden geldiğini fark etti. Onları çeken noktalar ise eskiden Suriye, Irak, Yemen ve Afganistan gibi çatışmaların olduğu bölgelerdir. Kendi örgütleri içerisinde cihadist eylemler konusunda aşırı isteklerinden ve yine örgüt içerisindeki muhaliflerine karşı şiddetlerinden dolayı liderlik konumuna yükselmişlerdir. Bu, Arapça konuşamayan birisinin sağır olduğu halde metinleri anlayabildiğinin ya da diasporadayken katı ve saldırgan fikirlerle eğitildiğinin göstergesidir.

Ortadoğu, büyük sahra çölü ve çevresinde bulunan cihatçılar, birbirinden bağımsız şebekelerdir. Bazı yalnız kurtlar, Avrupa şehirlerine aşırı istek gösterebilir. Bu istek radikal kesimlerle ya uzaktan elektronik ya da uzaktan duygusal bir iletişimle olabilir. Söz konusu yalnız kurtların yaptığı gibi cihatçı taraflar da eğer deyim yerindeyse cihatçılarının maneviyatı yükseltmek için tahribat eylemlerine yönelebilirler.

Söz konusu araştırma, bu şebekelerin birbirleriyle iletişiminin ya da bu şebekelere eleman kazandırma işleminin ya hapishanede, ya doğrudan ilişkiler aracılığıyla ya da son yıllarda olduğu gibi internet üzerinden olduğunu açıkladı.  Yani birinci nesil arasındaki iletişim dergi ve broşür yoluyla sağlanıyordu. 70’lerin ortasında bir Kuveyt dergisinde Nesib Abdullah Azzam’ın hatıratı kendisi Cezayir’deyken açıktan okunmuştu.

Tabi bu araştırma bir numune formatındadır. Fakat söz konusu araştırma, geniş kaynaklara yer vermektedir. Araştırılan realitenin genel ve özel niteliklerini ortaya çıkarmak için analizlere temel almıştır. Ayrıca araştırma, arz ve teşhisle yetinmeyip birtakım analizler sunmuştur. Örneğin; farklı seviyelerdeki öğrencileri, sosyal meselelerle ilgilenen metinlerin eleştirel analizini yapmak için gerekli becerilerin verildiği kurslara gitmeye teşvik etmektedir. Pek çok insanın bir arada bulunduğu kurumlarda aşırılığın belirtilerine, tartışılarak karşı konulması ve medya organlarının radikal fikirleri ortaya atıp bu fikirleri taşıyanların davet edilerek onlarla mantıksal bir tartışma yapmaktan korkmaması gerekiyor. Aynı zamanda mahkûmlar için mantık eğitimi verilmesi gerekiyor. Araştırılan örneğin yüzde 65’i, ülkelerinin hapishanesinde ya da dışarıda bir hapishanede belli bir süre geçirdiklerini açıkladı.

Söz konusu araştırmayla ilgili burada aktarılanlar bir özet konumundadır. Ancak bu tür araştırmaların genel bir tartışma masasına yatırılması için gerçek bir proje yapılmalıdır. Çünkü hastalık yayılmış bir vaziyette olup bu hastalığın doğrudan ve dolaylı sonuçları gördüğümüz gibi felaket bir haldedir.

Velhasıl cihadist örgütlere katılan Iraklı ve Suriyeli cihatçıların bir kısmı şiddet yanlısıdır. Bunlar halk devriminin rotasından sapmasına neden oldular. Bir zamanlar rejimlerin hapishanelerindeydiler; ama serbest bırakıldılar.