Amerikan Başkanıyla bir yılı aşkın sürekli yaşanan problemlerden sonra beklenen oldu ve Exxon Mobile Şirketi’nin eski genel müdürü Donald Trump’ın yönetiminden çıkarıldı. Böylece, sürekli değişkenlik gösteren ve başta sessiz gelişen, sonraları ise bariz hale gelen kafa karışıklığı emareleri gösteren bu yönetimdeki en büyük değişim yapılmış oldu. Tillerson’un görevden alınması neden bekleniyor ve görülebiliyordu konusunda gelince; bunu «hayal kırıklığı» sözleriyle özetlemek yeterlidir, zira; bazı ABD medyası Trump’ın Dışişleri Bakanının diplomasisi karşısında hayal kırıklığı yaşadığını dillendirmiş ve Trump’ın adaylığı döneminde ülkesinin dışişleri bakanlığının «zayıflık ve ataletin yayılması için ara yüz» olduğunu ve «Demokratik Parti şubesine dönüştüğünü» defalarca tekrarlamıştır. Analistlere göre, ABD’nin dünya üzerindeki etkisinin azalmasına yol açan ve Amerikan yönetiminde başlangıcından beri var olan Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı arasındaki uçurumun varlığında, yönetim erklerinin içindeki derin çelişkilerde Amerikan Dışişlerinin tam kapasite ile çalışmasının mümkün olmadığını tahmin etmek zor değildi. Olayın vahametini arttıran şey ise ABD tarihinde bundan önce görülmemiş şekilde Amerikan Yönetiminin Kongre ve medya tarafından durdurulmasıyla Trump’ın, seçilmesinden bir yıl geçmesine rağmen, yönetimini şekillendirememesine neden olmasıdır.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hetaher Nauert ‘Dışişleri mevzu bahis olunca bazı konularda görüş aykırılıkları olmaktadır’ cümlesiyle ifade ettiği gibi, Trump ve Tillerson arasındaki problem ve görüş aykırılıkları sır değildi. Aslında konu ‘bazı’ görüş aykırılıklarından daha da derin ve köklü. Konu, bazı haberlerde geçtiği üzere, Trump’ın ABD’nin nükleer gücünün on katına çıkarılmasını istemesi üzerine Rex Tillerson’un, bazı özel konuşmalarında, başkana aptal demesinden de daha derin ve karmaşık. Aslında ikisinin aylarca beraber çalışmış olması bir mucize, zira; hiç bir Amerikan Başkanı Dışişleri Bakanıyla bu denli ihtilafa girmemiş ve aralarındaki anlaşmazlıklar denli kapsamlı ve geniş olmamıştı.
İkilinin arasındaki ihtilaf konularının dışişleri için önemli sayılacak dört temel ve hassas konularda olduğunu söyleyebiliriz:
İlki, Tillerson’un sıcak karşılamadığı ve ülkesinin diplomasisine aykırı gördüğü ve iki ay önce ilan edilen ABD Savunma Doktrinine karşı olması.
İkincisi, Trump’ın adını vererek eleştirdiği ABD’nin Kuzey Kore’ye karşı diplomatik tutumu,
Üçüncüsü, Tillerson’un İran’la varılan nükleer anlaşmaya yönelik Trump’la taban tabana zıt olan ve Obama-vari sayılan tutumu.
Dördüncüsü, ABD’nin bölgedeki dört ana müttefik ülkesi olan Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’le ilgili olmasına rağmen Tillerson’un Katar krizinde Beyaz Saray’ın tutumuna zıt olan bir tutum izlemesidir. Dört ülkenin Katar’a karşı ambargo uygulama kararından sonra Trump Katar’ın terörü desteklemekle suçlaması ve Doha’dan radikal gruplara verdiği desteği kesmeyi istemesine rağmen, Tillerson, her zamanki gibi, başkanına sürpriz yaparak iki taraf arasında dengesiz bir ilişki kurdu ve diğer dört ülkeyi dikkate almaksızın Katar’ın görüşlerini benimsedi.
Tillerson’un görevden alınmasını bir dönemin bitmesini ve başka bir dönemin başlaması olarak ele alabiliriz. Zannımca, Washington’un dış politikasında köklü bir değişikliğin yapılacağını yakında hepimiz göreceğiz. Bölgemize gelince, Tillerson’un gidişi ve Mike Pompeo’nun gelişinden en çok zarar görenler Katar ve İran olacaktır, kuşkusuz.
Bu iki ülke açık ve doğrudan bir Amerikan dış politikasına kendini hazırlamalı, Tillerson’un uzun süredir yaptığının tersine dorudan bir dış politikaya kendini hazırlamalıdır.